'Hukukun homofobisi adliyelerde bile ölüm korkusu uyandırıyor'
09:01
JINHA
İSTANBUL - Hukukun cinsiyetçiliğini değerlendiren LGBTİ aktivisti Deniz Şapka, "Takip etmeye çalıştığımız LGBTİ cinayet davalarında adalet saraylarında dahi kendimizi güvende hissetmediğimiz ve öldürülme korkusunu taşıdığımız zamanlar oldu" diyerek, yargının homofobik kararlar aldığını söyledi.
Sistem tarafından ötekileştirilen trans kadınlar, toplumda maruz kaldıkları nefret söylemlerine 'adalet'in arandığı mahkeme salonlarında da maruz kalıyor. Trans kadın Deniz Şapka, mahkemelerdeki bu tutumun karar alma sürecini de etkilediğini ve LGBTİ'liler olarak hukuka erişilebilirliklerinin bu şekilde engellendiğini kaydetti. Bir dönem Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPOD-LGBTİ )'inde proje koordinatörü olarak çalışan şimdi ise gönüllü olarak çalışmalarına devam eden Deniz, cinsiyet geçiş sürecinde, her hangi bir şiddet olayında, cinayet vakalarında ve bunun gibi nedenlerle mahkemelerle muhatap olmak zorunda kaldıklarını söyledi.
'Adalete erişebilmek için avukatları aracı yapıyor'
2013 yılında SPOD LGBTİ'de yerel yönetimler projesinde asistanlık görevinde de bulunan Deniz, 2013'te başlattığı cinsiyet geçiş süreci ve devamında tanık olduğu trans kadın davalarında mahkemelerin sergilediği homofobik ve transfobik yaklaşımları, ayrımcılığı, nefret söylemlerini değerlendirdi. Deniz, "Hukuk insanlarının ayrımcı tavırları nefret içerikli ve aşağılayıcı davranışlarından dolayı LGBTİ'liler hukuka ve adalete erişebilmek için avukatları aracı yapıyorlar" dedi.
'Hukuksal mücadelede homofobi yaygın'
Medeni Kanunu'nun 40. maddesindeki cinsiyet geçiş sürecinin hukuksal boyutuna değinen Deniz, kendisini trans olarak tanımlayabilen herkesin bu sürece girme hakkının olduğunu belirtti. Hukuksal mücadelede homofobi ve transfobinin yaygın olduğunu kaydeden Deniz, "Trans olman zaten bir sorun iken bir de transın yaptığı iş de mahkeme çalışanlarının yaklaşımlarında çok etkili oluyor. Genelde özel kalem tarafından sorulan soru 'Ne iş yapıyorsun?' oluyor ve aldığı cevap yaklaşımında belirleyici oluyor" şeklinde konuştu.
'Hukukçuların ayrımcı tavırları nefret içerikli'
Trans olmanın bir cinsiyet kimliği olduğunu ifade eden Deniz, "Bir çocuk sahibi olmayı isterdim. Fakat mahkemeler iki cinsiyet haricinde başka cinsiyetleri kabul etmiyor" diyerek, adliyelerdeki transfobiliği iliklerine kadar hissettiğini dile getirdi. Sadece bu yüzden birçok insanın cinsiyet değişimi sürecini ertelediğini aktaran Deniz, kimi cinsiyet geçişini yapmak isteyen bireylerin hakimlerin aşağılayıcı ve nefret içeren tavırlarına maruz kalmamak için geçiş sürecini avukatlar ile yürütmeye başladığını söyledi. Hukuk insanlarının ayrımcı tavırları, nefret içerikli ve aşağılayıcı davranışlarından dolayı Deniz, hukuka ve adalete erişilebilirilik kapsamında SPOD olarak avukatlara eğitimler vermeye başladıklarını da aktardı.
'Mahkeme kararları cinayetleri cesaretlendiriyor'
Trans cinayet davalarında yargının tutumunu cinayeti destekler yönünde olduğunu ifade eden Deniz, babası tarafından katledilen Ahmet Yıldız'ın davasını örnek gösterdi. LGBTİ cinayetlerinde artış olduğunu söyleyen Deniz, mahkemelerin adil olmayan, ayrımcı ve eril yaklaşımlarını toplumda cinayetlerin işlenmesi yönünde cesaretlendirdiğini dile getirdi. Kanunda "Nefret suçları" kapsamında LGBTİ'lilerin yer almamasını büyük bir eksiklik olarak değerlendiren Deniz, mahkemelerin tehdit alan transları korumaya yönelik de girişimlerin çoğunlukla reddedildiğini ifade etti. Şu anda hala devam edip sonuçlandırılmayan bir çok LGBTİ'lilerin davasının olduğunu aktaran Deniz, toplumun ve mahkemenin dahil olmak üzere ötekileştirilmenin bütün yaşam sahalarını etkilediğini söyledi.
'Ötekileştirilme olgusuna karşı mücadele ediyoruz'
SPOD olarak katillerin bulunmasına yönelik kampanyalaştırdıkları davaları aktaran Deniz, adliyelerde takip ettikleri davalarda dahi kendilerini güvende hissetmediklerini ve öldürülme korkusunu hissettikleri zamanlar olduğunu iletti. Deniz, trans bir kadın olmanın zorluklarından birini de şu şekilde ifade etti. "Geçiş sürecinden sonra 'artık sen kadınsın, şu saatten sonra dışarıda olma, şuna dikkat et, şunları yap, şunlar yapma' söylemlerini işitmeye başladım. Böylesi bir ülkede trans kadın olarak ve kadın olarak yaşamak gerçekten çok zor. Her anınınız haklarınıza ulaşmak için mücadele ile geçiyor. Bütün hukuk çalışanlarının mesleklerini gerektiği şekilde adil bir şekilde icra etmeleri gerekirken, uygulamada nefret söylemlerine, homofobik, transfobik yaklaşımlara maruz kalıyoruz, bu durumların aşılması için mücadelemizi veriyoruz ver vermeye devam edeceğiz."
(öç/ödk/mg)