Türkiye AİHM'e katliamları çatışmanın nedeni olarak sunmuş!
09:07
Öykü Dilara Keskin/JINHA
ANKARA - Kürdistan'da 'sokağa çıkma yasakları' ile birlikte yaşanan saldırılara karşı 'tedbir' talebiyle AİHM'e başvuran ÖHD avukatlarından Oya Aydın, 'tedbir kararı verilmemesi'ne ilişkin "Türkiye AİHM'e savunmasını manipüle ederek sunmuş. Suruç ve Ankara katliamına kadar Türkiye'de son dönemde yaşanan IŞİD kaynaklı terörü sanki bölgedeki bugün yaşanan çatışmanın nedeni gibi sunmuş. AİHM' e bölgede yaşanan hak ihlalleri giderse olumlu sonuç çıkabilir" dedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Kürdistan'da iki ayı aşan devlet saldırılarına ilişkin yapılan 'tedbir' başvurularına ilişkin verdiği yanıtlar hukukçular tarafından tartışılıyor. Şu ana kadar Cizre ve Sur'dan yapılan 3 başvuruya "Şu aşamada tedbire gerek yok" yanıtı verildi. AİHM nihai kararını ise daha detaylı incelemeye bıraktı. Öte yandan Kürdistan'daki ablukaların AYM, BM ve Lahey'e taşınması üzerine de hukukçular çalışma yürütüyor. Cizre ve Sur'da yurttaşların uğradığı ihlallere ilişkin Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) ve AİHM'e başvuru yapan hukukçulardan Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Oya Aydın, "Savaş suçunda da öte hukuksuzluklar var" dediği Kürdistan'daki ablukalara ilişkin yargı mekanizmalarını anlattı.
'Bu ilk aşamada beklemiyorduk'
"Bölgede çok ciddi insan hakları ihlali yaşanıyor. Sokağa çıkma yasağı nedeniyle çok sayıda insan mağdur temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar. Cizre'de hamile, hasta ve engelli olan yurttaşlar adına başvuru yaptık. Yine Sur'da yaşayan evden çıkan ve bir daha evine gidemeyen bir yurttaş üzerine başvuru yapmıştık" diyen Oya, AYM'nin başvuruyu ret etmesinin ardından AİHM' başvurduklarını hatırlattı. Oya, "AİHM ciddiye almasaydı aynı gün reddederdi. Geçici tedbir AİHM'nin çok istisnai başvurduğu bir yöntem. Biz mutlaka verir demiyorduk ama tüm hukuksal yolları denemek istedik" diye konuştu.
'Tebdir talebi tekrar gündeme gelebilir'
Türkiye'nin savunmasının kendilerine ulaştığını ve büyük bir manipülasyon yapıldığını gördüklerini aktaran Oya, "Türkiye AİHM'e savunmasını manipüle ederek sunmuş. Suruç ve Ankara katliamına kadar Türkiye'de son dönemde yaşanan IŞİD kaynaklı terörü sanki bölgedeki bugün yaşanan çatışmanın nedeni gibi sunmuş. Bu nedenle AİHM daha dikkatli yaklaştı" diye konuştu. Böylesi bir savunma üzerine bu kararın alındığını belirten Oya, dosyanın öncelikli olduğuna dikkat çekerek, yeni bilgilerle önümüzdeki günlerde tekrar gündeme geleceğini söyledi.
'AİHM hak ihlalleri giderse olumlu karar çıkar'
Türkiye'nin AİHM tarafından geçici tedbir kararının verilmesi istemiyorsa, hemen sokağa çıkma yasaklarını sonlandırması gerektiğini ve hak ihlallerine karşı bir tutum geliştirmesi gerektiğini aktaran Oya, "AİHM'nin kararını çok olumsuz bulmuyoruz, gelen belgelere göre karar veriyor, eğer bölgede yaşanan hak ihlalleri giderse daha olumlu bir karar çıkabilir" dedi. AİHM tarafından verilen geçici tedbirin çok ağır bir karar olduğunu söyleyen Oya, "Bu karar savaş zamanında Rusya'ya verilmişti. AİHM bu tip kararları Avrupa'nın geçmişini, geleceğini ve düzenini ele alarak karar veriyor. Öte yandan AİHM sokağa çıkma yasağı doğru demedi. Bu dosyaya öncellik vermesi de bunun göstergesidir" diye belirtti.
'BM'ye gidilirse askeri müdahale gündeme gelir'
Yaşanan katliamlara karşısında BM'ye başvuru yapılma durumuna da değinen Oya, "Devletin kendi halkına silah kullanma yasağı var. Bir devlet halkına karşı silah kullanırsa BM buna müdahale edebilir. Ama BM'den bir müdahale demek askeri müdahale demek oluyor. Daha önceki örneklerden biliyoruz ki BM müdahalesiyle daha büyük trajediler yaşanmıştı. Biz insan hakları kurumlarıyla çözülmesinden yanayız. Askeri müdahalelerden yana değiliz" diye konuştu.
'Savaş hukukunu aşan durumlar var'
Cenevre Sözleşmesi ile savaş hukukunun düzenlendiğini ancak şu anda Kürdistan'da savaş hukukunu aşan uygulamalar bulunduğunu belirten Oya, "Bir savaşın tanımlaması değişiklik gösteriyor. Yaşananlara iç savaş demek için yeterince kayıp verildi. Savaş hukukunda bile ihlal edilmeyecek yerler vardır. Yaralıya ölüye bir saygı olması gerekiyor. Savaş hallerinde bile ihlal edilmeyecek şeyler yaşanıyor. Savaş hukukundaki çatışmaya bile uyulmuyor. Yaşanan hak ihlallerinin bedelinin ödenmesi gerekiyor" diye konuştu.