Türkiye'nin İnsan Hakları Günü: Yaşam hakkı, ifade özgürlüğü yok
09:06
Özlem Çiçek /JINHA
İSTANBUL - Türkiye, İnsan Hakları Günü'ne sayısız ihlalle girerken hak ihlalleri gündeminin başını sokağa çıkma yasakları altında Kürdistan'da işlenen yaşam hakkı ihlalleri oluşturuyor. AİHM'de ise Türkiye'den en çok açılan dava konularında "İşkence yasağı ve yaşama hakkı" ile ilgili ihlaller başta olmak üzere "ifade özgürlüğü" ve "adil yargılanma ve mülkiyet hakkı" hak ihlalleri yer alıyor.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 10 Aralık 1948 tarihinde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Beyannamesini kabul etmesinde devletlerin II. Dünya savaşından sonra ortak bir şekilde bireylere tanınan hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması konusunda birleşmeleri etkili oldu. Türkiye, kişi hak ve özgürlüklerini kapsayan 30 maddelik bu beyannameyi 6 Nisan 1949 yılında onaylarken 10 Mart 1954 yılında ise bildirgeye uymayı kabul etti. Türkiye Anayasası kanunlarının İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Beyannamesine aykırı düşmeme zorunluluğu ile birlikte bahsi geçen ortak konuların anayasada birden çok karşılığı bulunması halinde beyannamenin kanun hükmünde kararname olması sebebiyle bu beyannamenin karar verirken temel alınması gerekiyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'den çıkan sonuçlar genel itibariyle ülkeleri tazminat ödemeye mahkûm etmek ve davanın içeriğine göre ülkelerden dava edenin talebi doğrultusunda harekete geçmeyi sağlamaktır. Üye ülkelerin AİHM'den çıkan sonuca uymadıkları halinde uluslararası örgütlenmelerin baskılarıyla birlikte Avrupa Konseyi'nden atılabilir. Ülkelerin çarptırıldıkları tazminatı ödememesi durumu dahi düşünülemez. Türkiye bu anlamda sadece bir yılda Maddi Tazminat: 4.814.624 Euro; Manevi Tazminat: 2.076.217 Euro; Mahkeme Masrafları: 273.451 Euro tazminat ödemeye çarptırılmıştır.
Türkiye BM teşkilatına üye olması bakımından bu beyannameyi imzalamış olsa dahi pratikte bu beyannamenin hiç dikkate alınmadığını Türkiye aleyhinde AİHM'de açılan ve sonuca bağlanan davalarda görmek mümkündür.
Türkiye aleyhine AHİM 'de en çok açılan dava konularını "İşkence yasağı ve yaşama hakkı" ile ilgili ihlaller başta olmak üzere " İfade özgürlüğü" ve " adil yargılanma ve mülkiyet hakkı" hak ihlalleri alıyor.
Türkiye'de yaşanan insan hakları ihlalleri AKP döneminde özellikle 7 Haziran'dan sonra hızlı bir yükselişe geçerken her gün bu bildirgenin birden çok maddesi ihlal edilmektedir. Sabit suç ve kanıt bulunmasına rağmen cezasızlık işlemleri, sokağa çıkma yasakları ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması, yargısız infazlar, mahkemelerin taraflı davranması, ev baskınlarında işlenen katliamlar, kadına yönelik şiddet ve öldürme olaylarında katil zanlısına indirim usullerinin uygulanması, sivillerin ve çocukların katledilmesi insan hakları ihlallerinin kapsamı içerisinde yer alıyor.
Hemen her gün " yaşama hakkı" ve "ifade özgürlüğü" ne ilişkin Türkiye'de yaşanan insan hakları ihlallerine kısaca değinecek olursak;
4 Aralık 2015; Tahir Elçi'nin öldürüldüğü Diyarbakır'ın Sur İlçesi'nde 5. Kez ilan edilen sokağa çıkma yasağının 6 mahallede devam ederken 3 Aralık 2015'te suikastın olduğu Dört Ayaklı Minare yakınlarında özel harekât ekiplerinin açtığı ateş sonucu Mehmet Demirel'in öldürülmesi ve Dağkapı Meydanı'nda toplananlara ateş açılması nedeniyle bir kişinin yaralanması. Tahir Elçi cinayetine ilişkin delillerin karartılması.
2 Aralık 2015; İstanbul'un Avcılar ilçesi'nde seks işçisi Alev adlı trans kadının nefret cinayeti olarak sokak ortasında bıçaklanarak öldürülmesi ve failinin hala bulunamaması.
Mardin Valiliği'nin Derik İlçesi'nde 26 Kasım 2015'te başlattığı sokağa çıkma yasağı uygulamanın 8. Günü olan 3 Aralık 2015'te sona erdirilmesi.
Mardin'in Nusaybin İlçesi'nde 29 Kasım 2015'te ila n edilen ve Abdülkadir paşa, Fırat, Dicle ve Yenişehir mahallelerinde uygulanan sokağa çıkma yasağı, uygulamanın 5. Günü olan 3 Aralık 2015 akşamı sona erdirilmesi.
İstanbul'un Şişli İlçesi'ne bağlı Okmeydanı Semti'nde polis kurşunuyla öldürülen Uğur Kurt'un ölümüyle ilgili sanık polis memuru Sezgin Korkmaz hakkında açılan davaya Çağlayan 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 3 Aralık 2015'te devam edilirken, duruşmada taraf avukatlarının taleplerini dinleyen ve olay yerine ait görüntülerin bir sonraki duruşmada izlenmesine karar veren mahkeme heyeti, sanığın tutuklanması talebini reddederek duruşmayı 19 Şubat 2016'ya ertelemesi.
Bu konuların yanında Avrupa İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Beyannamesi'nde ihlal olarak görülen sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte öldürülen sivil vatandaşların olması, yerleşim alanlarının, evlerin bombalanması sonucu dokuz ayda bölgede 63 sivil vatandaşın katledilmesi ve 93 sivil yurttaşın yaralanmasıyla birlikte, konutların ve işyerlerinin tahrip edilerek, yerli halkın göçe zorlanması, halkların enerji ve iletişim haklarının bilinçli şekilde engellenmesi ihlalleri de yer almakta.
Sabah saatlerinde çoğunluğu kapıları kırılmak suretiyle, 1975 ev baskının gerçekleştirilmesi. Baskına maruz kalan evlerde yaşayanların başlarına silahların dayanması darp edilmeleri, işkence ve kötü muamelelere maruz kalmaları ve Günay Arslan, Taybet Cansi, Dilek Doğan, Dilan Kortak'ın evlerinde yapılan baskınlar sonucunda polisler tarafından yargısız infazlarla katledilmeleri.
Sadece Kasım ayına kadar çoğunluğun bu ev baskınlarında ve toplumsal gösterilerde olmak üzere 293'ü çocuk 3 bin 564 kişinin gözaltına alınması ve 41'i çocuk 788 kişinin tutuklanması ve bu sayının yığılarak çoğalmaya devam etmesi.
Son iki ayda Demokratik Bölgeler Partisi'nden (DBP) 17 Belediye Eş Başkanı ile onlarca Belediye Meclis Üyesi'nin tutuklanması veya atanmış bir İçişleri Bakanı tarafından görevden alınması.
Haber alma özgürlüğünü engelleyerek internette haber kaynaklarının linklerinin yasaklanması, süreklileşen basın çalışanlarının tutuklanmaları, öldürülmeleri.
21 yılda 1901 faili meçhul cinayetlerin işlenmesiyle birlikte Kürt illerinde faili meçhul cinayetlerinin faillerinin bilinmesine rağmen suçların cezasızlıkla sonuçlandırılması. Faillerin bölgede taciz, tecavüz, işkence, katliamlarına rağmen Musa Çitil gibi mertebelerinin yükseltilerek bölgeye yeniden atanmalarının sağlanması.
HDP Diyarbakır mitinginde, Suruç'ta, Ankara'da yapılan bombalı saldırılara ilişkin devlet güçlerinin yeterli tedbir alamaması ve Ankara katliamından sonra yaralıların üstüne tazyikli su ve gaz bombalarının atılması.
Gezi eylemlerinde birçok insanın darp edilmesi, katledilmesi, ev baskınları, göz altılarla birlikte kişilerin düşüncelerini ifade etme özgürlüğü ve toplantı ve eylem haklarından mahrum bırakılmaları.
Kadın Cinayetlerinde davalıya hafifletici sebeplerle ceza uygulamasında indirime gidilmesi şeklinde Türkiye'de insan haklarının ihlalleri açısından daha da uzayabilecek bilgileri vermek mümkün.
Ayrıca Türkiye'de yargının yürütmenin etkisi altında kalarak adaletli kararlar verememesi, hedef göstermeler sonucu basın-yayın binalarının tahrip edilmesi, toplum içinde nefret söylemlerinin yaygınlaştırılması, din, dil, mezhep, din tartışmalarının alevlendirilerek toplumda ayrışmalara sebep olacak algı operasyonlarının yapılması şeklinde Türkiye'de insan haklarının ihlallerini sıralamak mümkün.
(dk)

