Tahir Elçi'nin de avukatı olduğu Kulp Davası yarın Ankara'da
15:33
JINHA
ANKARA - Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde 11 sivilin gözaltında kaybedilmesiyle ilgili emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk'ün yargılandığı davanın 10. duruşması yarın Ankara Adliyesi'nde görülecek. Davanın avukatlarından olan ve kendisi de 'faili meçhul' bir şekilde öldürülen Tahir Elçi, AİHM'in bu davada Türkiye'yi mahkum ettiğini hatırlatarak, keşif yapılabilmesi, görgü tanıklarının bulunup dinlenmesi ve cezasızlığın önüne geçilmesi için davanın tekrar Diyarbakır'a taşınmasını talep etmişti.
8 Ekim-25 Ekim 1993 tarihleri arasında Diyarbakır'ın Kulp ilçesinin Alaca köyü ve Muş'a bağlı Kayalısü köyü civarında General Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Tugayı tarafından yürütülen askeri operasyonlarda gözaltına alınan 11 kişiden bir daha haber alınamadı. 11 Ekim 2013 tarihinde konuyla ilgili düzenlenen iddianamede, Bolu 2. Komando Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk'ün "Birden fazla kişiyi aynı sebeple öldürmek, halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik, cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak" suçlarından yargılanması talep edildi. İddianame Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi, ancak dava daha sonra "güvenlik gerekçesiyle" Ankara'ya nakledildi. Yarın Ankara Adliyesi 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek 10. duruşmada kaybolan belgelerin toplanmasına karar verilmişti.
Tahir Elçi, davanın avukatları arasındaydı
Davanın avukatlarından olan Tahir Elçi, davanın sekizinci duruşmasında, AİHM'nin bu davada Türkiye'yi mahkum ettiğini hatırlatarak yargılamanın daha sağlıklı sürmesi, keşif yapılabilmesi ve görgü tanıklarının bulunup dinlenmesi ve cezasızlığın önüne geçilmesi için davanın tekrar Diyarbakır'a taşınmasını talep etmişti. Davaya dair şu gelişmeler yaşanmıştı:
Kulp Davası'nda ne olmuştu?
8 Ekim-25 Ekim 1993'te Kulp'ta Mehmet Salih Akdeniz, Celil Aydoğdu, Behçet Tutuş, Mehmet Şerif Avar, Hasan Avar, Bahri Şimşek, Mehmet Şah Atala, Turan Demir, Abdo Yamuk, Nusreddin Yerlikaya ile 16 yaşındaki Ümit Taş gözaltında kaybedildi.
AİHM, Türkiye'yi mahkum etti
Gözaltında kaybedilenlerin aileleri 1993'te ilgili savcılıklara başvurdular, ancak sonuç alamayınca 1994'te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdular. AİHM 31 Mayıs 2001'de davayı sonlandırdı ve Türkiye'yi, 11 kayıp kişinin ölümünden sorumlu olduğu ve etkili bir soruşturma yürütmediği için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ihlalinden mahkum etti.
Meclis komisyonu rapor hazırladı
Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu 2004 yılında, olayın Tuğgeneral Yavuz Ertürk komutasındaki operasyon sırasında gerçekleştiğinin anlaşıldığını belirtti. Dönemin Komisyon üyeleri Cavit Torun, Mesut Değer ve Hakan Taşçı, Diyarbakır ve Kulp ilçesinde incelemelerde bulunarak olayla ilgili rapor hazırladı. Raporda, kaybolan kişilerin PKK ile resmi ve özel anlamda herhangi bir ilgileri bulunduğunun tespit edilemediği belirtildi.
Toplu mezar bulundu
2 Kasım 2003'te bir çoban, Alaca köyüne 500-600 metre mesafedeki bir dere yatağında toprak yüzeyine çıkan bazı kemik ve bez parçaları buldu. Çobanın İHD Diyarbakır şubesine başvurması sonucunda Kulp Cumhuriyet Savcısı ile kemikler toplandı. Bulunan kemiklerin kime ait olduğunun belirlenmesi için bazı aileler doku örneği verdi. Örnekler Adli Tıp Kurumuna gönderildi.
bianet'teki habere göre, Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesi'nce gönderilen raporda, olay yerinde bulunan kemiklerin en az dokuz kişiye ait olduğu ve bunlardan ikisinin Mizbah Akdeniz'in babası Mehmet Salih Akdeniz ile Ahmet Tutuş'un babası Behçet Tutuş'a yüzde 99,99 oranında ait olabileceği tespit edildi.
Açılan soruşturmada Savcılık görevsizlik kararı vererek dosyayı, "Suç tarihinde Bolu 2. Komando Tugay Komutanlığı'nda görevli asker şahısların işlediği askeri suçlarıyla ilgili soruşturma yapmak görev ve yetkisinin" askeri savcılığa ait olduğu gerekçesiyle askeri savcılığa gönderdi.
Zamanaşımı durduruldu, Yavuz hakkında yakalama kararı çıkarıldı
Dönemin Bolu Dağ Komando Tugayı Komutanı Yavuz Ertürk'ün 7 Ekim 2013 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca ifadesinin alınmasının ardından Soruşturma Savcısı, Yavuz Ertürk hakkında yakalama kararı çıkararak zamanaşımı süresini durdurdu. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcıvekilliği tarafından hazırlanan 19 sayfalık iddianame, 2013 yılı ekim ayında Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi ve Tuğgeneral Yavuz Ertürk hakkında 11 kez müebbet ile 25 yıla kadar hapis cezası istendi.
Ankara'ya nakledildi
Yargıtay 5. Ceza Dairesi, Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada Yavuz Ertürk'ün "güvenlik" gerekçesiyle yargılamanın başka ilde görülmesi yönündeki talebini değerlendirerek davanın Ankara'da görülmesine karar verdi.
İlk duruşma 26 Mayıs 2014'te görüldü. Sanık Yavuz Ertürk duruşmaya sağlık sorunlarını gerekçe göstererek katılmadı. Katılan avukatların sanık Yavuz Ertürk'ün tutuklanması ve davanın Diyarbakır'da görülmesi yönündeki talepleri mahkemece reddedildi.
7 Temmuz'da görülen 9. duruşmaya, "sağlık" gerekçesiyle daha önceki duruşmalara katılmayan Yavuz Ertürk de katıldı. Görevini kanunlara ve Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı'nın ve dolayısıyla OHAL valiliğinin emirlerine göre yaptığını savunan Yavuz Ertürk, suçlamaları reddederken, Muş sınırındaki yayla olarak adlandırılan bölgede operasyon yaptıklarını şöyle anlattı:
"Bu bölge halkın sıcaktan kaçıp hayvanları ile sığındığı ve barındığı yüksek bir yerdir. Yani yayladır. İçinden de dere akmaktadır. İşte biz bu bölgenin temizliğini hedefledik. Ben Bolu 2. Komando Tugayı Komutanı olarak bu bölgeyi temizleme yolunda bana yazılı görev verildi. Bu bölgede bazı sivil vatandaşlarımızı yakaladığımız doğrudur. Ancak bunları yazılı belge ile Muş İl Jandarma Komutanlığına tutanak ile teslim ettik ve kanuni gereklerinin onlar tarafından yapılmasını istedik."
(sy/dk)