Gülizar Tuncer: Polis infazı yasal devlet suçu haline geldi

10:49

JINHA

İSTANBUL - Dilan Kortak'la birlikte son 4 ay içinde 4 kadının 'çatışma' denilerek infaz edilmesinin korku ve şiddet politikası ile toplumu yönetmenin bir başka biçimi olduğunu belirten Avukat Gülizar Tuncer, "Dört genç kadının da zaten hiçbir çatışma olasılığı bulunmayan bir konumda ve yerde, evlerindeyken hiçbir uyarı, karşı çıkış, ateş etme durumu vb. olmaksızın doğrudan infaz edildikleri açıktır. Ancak soruşturma ve yargılama süreçlerinde bunun çok da fazla önemli olmayacağını şimdiden söyleyebiliriz" dedi.

Dilan Kortak'ın İstanbul'da önceki akşam katledilmesi ile son 4 ayda 4 kadın aynı şekilde hedef alınmış oldu. Günay Özarslan, Taybet Cansi, Dilek Doğan'da aynı yöntemle evde infaz edildi ve 'çatışma çıktı' diye servis edilen haberlerle polis infazlarına medya eliyle kılıf hazırlandı. Özellikle kadınları hedef alan bu infazları yapanlar hakkında ya hiç soruşturmaya yer verilmedi, yada göstermelik soruşturmalarla cezasızlık öngörüldü. Kadınlara hedef alan devlet infazlarını insan hakları savunucusu avukat Gülizar Tuncer'e sorduk.

Siyasal olarak, korku ve şiddetle yönetme politikası

"Yaşanan bu savaş konseptiyle birlikte gerçekleşen infazlarla ne yaratılmak isteniyor?" şeklinde sorduğumuz soruya Gülizar, "Uzun süredir başta Kürdistan olmak üzere savaşın daha da derinleştirildiği, siyasetin silahla, şiddetle yürütüleceği bir dönemin başladığı biliniyor. Nitekim iktidarda kalabilmek uğruna bugüne kadar her şeyi yapabileceğini gösteren saray ve onun emrindeki savaş hükümeti, sivil halkı katlederek sürdürdüğü katliam siyasetini siyasi cinayetler işleyerek, yargısız infazlar yaparak devam ettirmek niyetinde olduğunu ortaya koymuştur. Türkiye artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiş bulunuyor. Savaş kararı alıp ardından da "teröre karşı sonuna kadar kararlılıkla mücadele edeceğiz" diyerek, Diyarbakır, Suruç, Ankara katliamlarını gerçekleştirenler, aylardır özyönetim bölgelerinde azgınca sivil halkı katledenler, aynı 'kararlılıkla' yeni cinayetlere imza atıyorlar. Demirtaş'a suikast girişimi de Tahir Elçi cinayeti de HDP'li milletvekillerine yönelik saldırılar ve yeni suikast girişimleri de yargısız infazlar da bütün bu katliamların devamı niteliğindedir. Ne yazık ki içine girdiğimiz süreç, içeride ve dışarıda saldırgan bir politika izleyen devletin topluma korku ve şiddet yayarak ve bunu normalleştirerek bu tür saldırıları artıracağını gösteriyor" diye yanıt verdi.

Hukuki olarak polis ve asker eliyle devlet suç işliyor

"Suçu işleyen devletin kolluk güçlerine yönelik herhangi bir soruşturma yargılanma durumu yaşanmadı, cezasızlık durumu bu tür infazların olayların yaşanma riskini artıracak mı? Bu konuyla ilgili neler düşünüyorsunuz?" sorumuza Gülizar Tuncer şu cevabı verdi: "Suçu işleyenin kişi olarak kim olduğundan bağımsız olarak esas önemli olan, devlet adına hareket eden, devletin emrindeki kolluk güçleri olmaları sebebiyle bu tür suçlarda esas sorumlunun devlet olduğu gerçeğidir. Bu yüzden de bazı durumlarda yargısız infazların failleri ortaya çıkarılmış olsa da esas olarak onlara emir ve talimat verenler, azmettirenler yargılanmıyorlar, yargılananlar da ya beraat ettiriliyor ya da zamanaşımı veya en asgari hadlerden verilen cezalarla kurtuluyorlar. Ama esas olarak esas olarak onlara emir ve talimat verenler, azmettirenler yargılanmıyorlar ki burada yalnızca amir konumdaki kolluk görevlileri kastetmiyoruz, bu şiddet politikalarının yürütücüsü konumundaki siyasi sorumlular da suçludur.

'Devlet suçlarında cezasızlık yasal hale getirildi'

Cezasızlık da bir devlet politikası olarak uzunca bir süredir gündemdedir ve buradaki amaç elbette ki bu tür suçları işleyenlere onay ve cesaret vermek, yeni suçların işlenmesini teşvik etmektir. Son dönemde çıkarılan İç Güvenlik Yasası vb. yasalarla da bu tür yargısız infazlar yalnızca meşru değil yasal hale de getirilmiş olduğundan, artık idarenin bir birimi gibi çalışan yargı organlarının verdiği kararlar daha da acımasız olacaktır."

Açık infaz göstermelik yargılama ile ilerleyecek

"Günay Özarslan, Dilek Doğan, Taybet Cansi ve son olarak Dilan Kortak'ın aynı şekilde infaz edilmesiyle amaçlanan nedir? Görgü tanıkları çatışma olmadığını söylüyor ve haberlere ilk olarak çatışma yaşandığı lanse ediliyor bunu nasıl açıklamak gerekir?" diye sorduğumuzda ise Gülizar, "İçinde bulunduğumuz süreçte artık çatışma olup olmadığının veya olaya ilişkin olarak görgü tanıklarının verdiği bilgilerin çok fazla anlamı kalmadı ne yazık ki. Son olaylara baktığımızda bu dört genç kadının da zaten hiçbir çatışma olasılığı bulunmayan bir konumda ve yerde, evlerindeyken hiçbir uyarı, karşı çıkış, ateş etme durumu vb. olmaksızın doğrudan infaz edildikleri açıktır. Ancak soruşturma ve yargılama süreçlerinde bunun çok da fazla önemli olmayacağını şimdiden söyleyebiliriz.

Son dönemde artan bu yargısız infazlar, Kürdistan'da keskin nişancılarla, Esedullah timleriyle, özel kuvvetlerle gerçekleştirdikleri infazların farklı biçimlerde sürdürülmesidir ve başta Kürtler ve sosyalistler olmak üzere toplumun en ileri kesimlerine, hak ve özgürlük mücadelesi veren herkese yönelik bir gözdağı ve tehdit olarak görmek gerekir" dedi.

(dk/fk)