'Sivil infazlarla Türkiye kendi yasalarını çiğniyor'

10:11

Sarya Gözüoğlu / JINHA

AMED - Sokağa çıkma yamaklarının sivil infazları meşrulaştırdığına dikkat çeken Avukat Hatice Demir, sokağa çıkma yasağı ihlalinin bedelinin para cezası olduğunu belirterek, "Kürdistan'da bunun bedeli infazdır. Türkiye imzaladığı sözleşmeleri ve kendi koyduğu yasaları çiğnemektedir" dedi. Hatice ayrıca Valilerin sokağa çıkma yasağı ilan etme yetkisi olmadığını dile getirdi.

7 Haziran seçimleri sonrasında 8 bölgede ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında 45 sivil yaşamını yitirdi. Sokağa çıkma yasaklarının insanların günlük yaşamını olumsuz etkilemesi bir yana her defasında sivillerin yaşamını yitirmesine zemin hazırladığını ifade eden İHD Avukatı Hatice Demir, "Şehirlerde kamu düzenin sağlanması hususunda her türlü tedbiri alma görevi valinindir. Fakat bu tedbirler Anayasa'da madde 13'e göre 'temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz' yani sokağa çıkma yasağı ancak kanunla düzenlenebilir, valilerin kamu düzenini sağlama adına alabilecekleri tedbirler arasında, sokağa çıkma yasağı ilan etme yetkisi yoktur. Özetle, kanunda valilere verilmiş böyle bir yetki veya düzenleme bulunmamaktadır" dedi.

'Sokağa çıkma yasağının ihlali karşılığı para cezasıdır, infaz değil'

Sokağa çıkma yasaklarının sivil infazları meşrulaştırdığına dikkat çeken Hatice, "Şuan Kürdistan'da adı konulmamış bir savaş var, fakat savaş hallerinde bile sivillere zarar verilmesi suçtur. Uluslararası bir sözleşme olan Cenevre Sözleşmesi, savaşın da bir hukukunun olması gerektiğini, savaş zamanlarında iki düşman gücün birbirine insanlık dışı muamele yapamayacağını, sivillerin çatışma ortamında korunması gerektiğini, buna uymayanların yargılanması gerektiğini, insanların barış içerisinde yaşama hakkı olduğunu hüküm altına almıştır" şeklinde konuştu.
Sivillerin vurulmasının ve katledilmesinin ardından cenazelerine yapılan saldırıların da savaş suçu niteliğinde olduğunu vurgulayan Hatice, "Bugün hukuka aykırı olarak verilmiş olsa da sokağa çıkma yasağının ihlali halinde karşılığı para cezasıdır, fakat Kürdistan'da bunun bedeli infazdır. Türkiye imzaladığı sözleşmeleri ve kendi koyduğu yasaları çiğnemektedir" şeklinde konuştu.

'Bugün yapılan 90'lardan öte bir vahşettir'

Hatice, kolluk kuvvetlerinin sivil infazlara kılıf bulmak adına katledilenlerin silahlı olduğunu iddia ettiğini ve bunun katledenleri aklamanın bir yolu olduğunu da ifade ederek, "Sivil insanları katledip yanlarına silah bırakılması, faillerin aklanmasının bir yoludur. 90'larda da benzerlerini gördük. Midyat'ın Çalpınar köyünde 1995 yılında 2 PKK'li ile birlikte infaz edilen 11 yaşındaki Fatma Erkan'ın infaz sonrası ayağında terliği ve pembe pijaması ve çizgili eteğiyle çekilen fotoğrafından da anlaşıldığı üzere, failler öldürüp yanına boyundan büyük kaleşnikof koyup nasıl da 'terörist' imajı yarattıklarını çok iyi biliyoruz. Bugün yapılan 90'lardan öte bir vahşettir, o zamanın failleri gizliydi, yakalananlar suçlarını kabul etmediler, bugünün failleri, katilleri 'evet katlediyoruz, buradayız, gizlemiyoruz' diyorlar" ifadelerinde bulundu.

'Katliamcılar yargılanmayacaklarından emin hareket ediyor'

Katliamcıların yargılanmayacaklarından emin oldukları için alenen işledikleri suçu savunduklarını sözlerine ekleyen Hatice, "Bunu neden yapabiliyorlar, çünkü yargılanmayacaklarına inanıyorlar, Tayyip Erdoğan arkalarında diye düşünüyorlar, gün gelir devran döner, elbet hesap sorulur, elbet yargılanırlar. Bu nedenle sivillerin ölümü halinde, derhal ilk elden yapılması gereken etkin bir soruşturma yürütmek, delilleri toplamak, avukatların, sivil heyetlerin olay yerine gidişine izin vermek ve faillerin yargılanması için tüm mekanizmayı işletmektir" vurgusunu yaptı.

(sg/gc)