Kadın avukattan çağrı: Şiddet ve istismar suçları artacak tepkinizi gösterin
09:00
Sarya Gözüoğlu / JINHA
AMED - Yargıda pazarlık sistemini getirecek olan 'Ceza yargılamalarında iş yükünün azaltılması ve alternatif çözüm yöntemlerinin geliştirilmesine' yönelik kanun taslağı tüm tepkilere rağmen geri çekilmedi. Taslağı değerlendiren Avukat Halime Sanlı, bu tarz düzenlemelerin toplumdaki suç işleme oranlarını arttıracağına dikkat çekerek, tüm kesimlere taslağın geri çekilmesi için 'tepkinizi gösterin' çağrısında bulundu.
Adalet Bakanlığı'nın yargıda pazarlık sistemi getirecek olan "Ceza yargılamalarında iş yükünün azaltılması ve alternatif çözüm yöntemlerinin geliştirilmesine" yönelik bir kanun taslağı ile 5 yıla kadar hapis cezasını gerektiren suçlarda şüpheli suçunu kabul ederse ceza 1 yıla indirilebilecek. Taslak yasallaşırsa, cinsel taciz cezaları da para cezasına çevrilebilecek. Çocuğa cinsel istismar, cinsel taciz gibi cinsel saldırı suçları da pazarlık kapsamına girecek. Taslakta ayrıca ön ödeme yoluyla şüphelilerin davadan kurtulması olanağı da genişletiliyor. Halen üst sınırı 3 ay olan suçlarda uygulanan ön ödemedeki sınır 2 yıla çıkarılarak şüphelilere "öde-kurtul" imkânı getirilecek. Tüm tepkilere rağmen geri çekilmeyen tasarıyı değerlendiren Avukat Halime Sanli, böyle bir tasarı sonucunda faillerin yargı ayağı ile artık çok fazla uğraşmadan çok kısa sürede işledikleri suçların cezasını çekmekten kurtulacak veya para karşılığında işlediği suçun cezasını çektiği var sayılarak, yeni bir tür suç yaratılacağını dile getirdi.
'Yargıya olan güven tamamen sarsılmış olacak'
Tasarının, sanıkların işledikleri suça karşılık cezasız kalmalarını sağlamak ve mağdurlar üzerinden devletin para kazanmasının ötesinde bir şeyi ifade etmediğine vurgu yapan Halime, "Bir nevi 'paran varsa şu suçları işleyebilirsin, paran yoksa kabul et ceza olarak seni bir kamu kurumunda kısa süre ile çalıştıralım' denmektedir. Özellikle cinsel suçlar bakımından değerlendirdiğimizde, mağdurların zaten büyük çoğunluğu yargıya güvenmedikleri için bu tarz suçların ihbarını yapmıyor iken bu taslağın kanunlaşmasından sonra yargıya olan güven tamamen sarsılmış olacağından şikayette bile bulunmayacaklardır. Devletin görevi suçluları cezalandırmak iken aksi düzenlemeler ile bu suç fiillerini toplum nezdinde meşrulaştırıp suç işlenmesini teşvik etme görevini üstlenmiş olacaktır" şeklinde konuştu.
'Kapasitenin azaltılması gerekçesi kabul edilemez'
Kanun taslağı için cezaevleri kapasitesinin azaltılması gerekçesinin yargı açısından kabul edilemez olduğuna dikkat çeken Halime, "Cezaevlerinin kapasitesinin azaltılması, devamında ağır mağduriyetler yaşanan suçların cezalandırılmaması, mağdurların ve kamu vicdanının zedelenmesinin hiçe sayılması ile değil toplumun bilinçlendirilmesi ve cezaların caydırıcı olması ile gerçekleştirilmelidir" vurgusunu yaptı. Cezaevleri kapasitesinin azaltılması için üretilebilecek alternatiflere değinen Halime, "Devlet vatandaşına karşı işlenen suçların cezasız kalması yönünde bonkörlük göstermektense, kendine karşı işlenen suçlara karşı bu bonkörlüğü göstermiş olsa idi zaten cezaevlerinin kapasiteleri de bu kadar dolu olmayacaktı. Devletin kendine karşı işlenen suçlarda pazarlık yapma ve cezasız bırakmada karar verme yetkisine sahip iken vatandaşlarına karşı işlenmiş olan suçlara ilişkin pazarlık, af ve cezasızlık gibi vicdan zedeleyen tasarı ve kanunları vatandaşı adına karar vermesi doğru değildir" diye belirtti.
'Şiddet ve istismar suçları artacak'
Kanun taslağında örgütlere yakın olduğu düşünülen kurumların aranabileceği, gizlice dinlenebileceği maddesinin baskıları meşrulaştırma yöntemi olduğunun altını çizen Halime, "Kanunsuzluğun devletin eli ile 'örgüt' kelimesi adı altında işlenmesinde öte bir anlam taşımamaktadır. Yani örgüt adı kullanılarak, devlet kendi eli ile yapacağı hukuksuzlukların kılıfını hazırlamış olacaktır" ifadesinde bulundu. Şartsız tahliyenin 1 yıldan iki yıla çıkarılmasını kadın cinayetlerinin artmasına neden olabileceği kaygısını yaşadıklarını ifade eden Halime, "Erken tahliye fikri suçlular ve suç işleyecek insanlar açısından kanunların asıl amacı olan caydırıcılığı tamamen ortadan kaldırmış olacağında kadına ve çocuğa yönelik şiddet ve istismar suçlarına teşvikte bulunulmuş olacaktır" değerlendirmelerinde bulundu.
'Tüm kesimler tepki göstermeli'
İlk günden bu yana tepki toplayan taslakta geri adım atılmamasını eleştiren Halime, "Kanun yapmak TBMM'nin görevi olabilir, fakat yapılan kanunların vatandaşın korunmasını amaçlayacağı düşünüldüğünde, yapılacak düzenlemeler toplumun huzur ve refahına yönelik olmalıdır. Oysa bu tarz düzenlemeler toplumdaki suç işleme oranlarını artıracaktır. Bu noktada yanlış düzenlemelerde ısrarcı olunması toplum düzenini etkileyeceğinden ağır sonuçlar doğuracaktır" dedi. Halime son olarak taslağın geri çekilmesi için, hukukçuların, STK'ların, kadın derneklerinin ve halkın tepki göstermesi gerektiğini söyledi.
(mg)