Gülizar Tuncer: Polis hukuki olmayan yasa ile infaz ediyor
09:08
Dilan Karamanoğlu-Öykü Dilara Keskin /JINHA
İSTANBUL - Ağrı ve İstanbul'da polis eliyle yapılan yargısız infazların iktidarın kararıyla gerçekleştiğini belirten Avukat Gülizar Tuncer, İç Güvenlik Yasası ile birlikte polise öldürmek yetkisi veren yasaya işaret etti. Gülizar, "Bu onlara verilmiş yasal bir yetki haline getirildi. Yasal ama hukuki değil. Bu yasayla çok rahat insan öldürebilecekler" dedi.
Devletin silahlı kuvvetler içindeki kontrgerilla yapılanmalar aracılığıyla Kürt illerinde gerçekleştirdiği birçok insanlık suçunun en yoğun yaşandığı dönemdir 90'lı yıllar. Bu yıllarda devlet yargısız ve keyfi infazlarını, zorla göç ettirme politikalarını en yaygın şekilde kullandı. Dolayısıyla 90'lı yılların politik atmosferini, devlet aygıtı içerisinde bu yapılanmalar ve yaygın, ağır ve sistematik hak ihlalleri ile insanlığa karşı işlenen suçlar belirledi. TSK 'düşük yoğunluklu savaş' konseptine uygun biçimde yeniden yapılandırıldı ve Özel Harp Dairesi 1993 senesinde Özel Kuvvetler Komutanlığı adını aldı. Bu tarihten itibaren dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ekibi tarafından 'Alan Hâkimiyeti ve PKK Örgütünü Bölgede Barındırmama' konsepti yürürlüğe konuldu. Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanı, Tansu Çiller'in Başbakan, sırasıyla Doğan Güreş ve İsmail Hakkı Karadayı'nın Genelkurmay Başkanı olduğu 93-95 yılları arasında sivillere yönelik sistematik, çeşitli ve bütünlük oluşturan insan hakkı ihlali pratikleriyle birlikte uygulamaya kondu.
Bir ayda peş peşe gelen infazlar
Bu yeni strateji sonrasında köyler ve diğer yerleşim birimleri zorla boşaltıldı, 'faili meçhul' cinayetler ve sivil infazlar ile zorla kaybetmeler gözle görünür biçimde arttı. 90'lardan bugüne gelen süreçte adı katliam olmasa da sürekliliği olmasa da bölgede fazlalaşmasa da devlet yargısız infazlarına devam etti. En son 2012 senesinden bugüne gelen çatışmasızlık ortamı ise 7 Haziran seçimleri ile bitme noktasına getirilmeye çalışılıyor. Devletin gerçekleştirdiği siyasi soykırım operasyonları kapsamında 25 Temmuz günü İstanbul Bağcılar'da kaldığı eve düzenlenen baskında infaz edilen Günay Özarslan'ın ardından yine devlet 31 Temmuz günü akşam saatlerinde Ağrı'da özel hareket timlerince basılan evde yaşayan iki kardeş üç kişiyi infaz etti.
'Yargısız infazlar siyasi iktidarın politikalarıyla değerlendirilmeli'
Orman yangınları, köy yakmaları, Suruç Katliamı, yargısız infazlar hafızlara 90'lı yılları getiriyor. İç güvenlik paketi adı altında polisin yetkilerinin neredeyse sınırsızlaştırılmış hale getirilmesi ise hukuk yollarının tıkandığına işaret ediyor. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan avukat Gülizar Tuncer, yargısız infazları, siyasi iktidarın politikalarıyla beraber değerlendirmek gerektiğini ve Kürt Halkı'na yönelik bombardıman, sivil halka yönelik saldırılar ve giderek artan yargısız infazlarla birlikte değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Çıkarılan İç Güvenlik Yasası'na ilişkin açıklamada bulunan Gülizar, 1999'da Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilen Terörle Mücadele Yasası'ndaki 'doğrudan ve duraksamadan ateş etme yetkisi' nin tekrar İç Güvenlik Yasası ile yasalaştırıldığını söyledi. Bu yasa ile birlikte polisin yurttaşları katletme hakkına sahip olduğunu söyleyen Gülizar, "Bu onlara verilmiş yasal bir yetki haline getirildi. Yasal ama hukuki değil. Bu yasayla çok rahat insan öldürebilecekler" diye konuştu.
'Polise öldürme yetkisi tanındı'
Gülizar, Türkiye'nin sert bir süreçten geçtiğini belirterek, "Buna paralel olarak da yasalar çıkarıldı. Bu yasa ile birlikte artık üzerinde bilye, sapan taşıdığı için ya da yüzünü kapattığı için, molotof atmaya teşebbüs ettiği için insanlar rahatlıkla askerler ve polisler tarafından yasanın verdiği yetkiye dayanarak öldürülüyor. Yasalar keyfi hazırlanıyor" şeklinde konuştu. Uygulamaların devlet politikası sonucunda ortaya çıktığını ifade eden Gülizar, İç Güvenlik Yasası'nın tam olarak uyguladığını görülmediğini, yasa tamamen uygulanmaya başladığında daha kötü sonuçları olacağını söyledi.
Devletin halka uyguladığı şiddette artış olduğunu bu neden herkesin 90'lara mı dönüyoruz sorusunu sorduğunu dile getiren Gülizar, " Bu yasa tamamen uygulandığında eylemler serhildan boyutuna vardığında bunu göreceğiz. Son aşama artık polise ve askere öldürme yetkisi tanınır biçimde düzenlenme yapılmıştı. Fakat iç güvenlik yasasında bütün bu yasal düzenlemeleri bertaraf edecek biçimde keyfi hukuk dışı infazlara olanak tanınan düzenlemeler yapıldı" diye konuştu.
Yaşanan olaylarda hukuk yolu tıkanıyor!
Yapılan düzenlemelerin hukuk dışı olmasına rağmen, bunlara karşı bir iç hukuk yolu bulunmadığına dikkat çeken Gülizar, eskiden de hak ihlallerinde yargının işletilmemesine rağmen hukuk mücadelesi verilebildiğini fakat bu yasadan sonra hukuk mücadelesinin de önünün kesildiğini söyledi. Türkiye'nin devlet şiddetine karşı olan uluslararası sözleşmeleri imzaladığı için uluslararası anlamda bu tür insanlık suçları açısından bir cezalandırma da olmayacağını aktaran Gülizar, "Bu yolla yaşamını yitirenler açısından anayasa mahkemesi veya AİHM başvuruları gündeme gelebilecek belki ama buralardan da bir sonuç elde edilmesi çok güç görünüyor" dedi. Daha önce AİHM'in verdiği kararların çok olumlu olmadığını hatırlatan Gülizar, "Yasallık onlar için temel bir unsur gibi görünüyor aynı şekilde 'terör suçu' kapsamında değerlendirildiği için pek çok olay ve öldürülenler de 'terörist' olarak görüldüğü için AİHM nezdinde de öldürülmeleri bir biçimde meşru sayılıyor" diye kaydetti.
(sö/fk)