Yargının dili de kadınları yok sayıyor

09:04

JINHA

ANKARA - Erkekler tarafından oluşturan bu geleneksel hukuk kurallarının kadınları hukuk dilinde de yok saydığına dikkat çeken Avukat Ceren Şimşek, "Kadını ikincilleştiren, dilediği yerde yok sayan eril söylem devlette kendini fazlasıyla hissettirmektedir. Aslında bir devlet politikası olan bu durum muhafazakar siyaset içerisinde çok rahat yer bulmakta ve ayrıştırıcı cinsiyet rejimine dönüşmektedir" dedi. Ceren, eril yargıya karşı mücadele ile feminist hukukun geliştirilmesi gerektiğini söyledi.

Kadına yönelik şiddet ve kadın katliamların ilk sıralardaki yerini korurken, kadın hakları savuncuları, şiddet ve katliamlarının toplumsal ve hukuki yönüne dikkat çekiyor. Toplumsal cinsiyetçiliğin beslediği çizgide hareketsiz kalan kadınlara, ilgili yasal mercilere başvuru yaptığında ise destek sunulmuyor. Kadın hukukçular ve kadın hakları aktivistleri popüler söylemde yer alan "Kadına yönelik şiddet nasıl durdurulur?" söylemlerinin altının doldurulması gerektiğini ve aile-toplum-yargı ekseninde sıkıştırılan kadınlar için etkili koruma mekanizmalarının oluşturulması gerektiğine dikkat çekiyor. Yargıda cinsiyetçiliğin düzelmesi için öncelikle eril dilin değişmesi gerektiği görüşünde kadınlar hemfikir.

'Cinsiyetçi kalıplar çocukluktan başlıyor'

Avukat Ceren Şimşek bu noktada hukuktaki cinsiyetçi dilin kadına yönelik şiddeti beslediğine dikkat çekiyor. Kadının toplumdaki yerinin cinsiyet rolü ile pekiştirilmekte olduğuna değinerek özel alan-kamusal alan ayrımına vurgu yapan Ceren
"Erkeklerin hakim olduğu kamusal alanda değerli olan bir emek söz konusuyken özel alanda harcanan emek fedakarlık, sevgi, annelik ile bağdaştırılıyor. Çocukluktan beri öğretilen toplumsal cinsiyet rollerini de baktığımızda bu ayrımı görebiliyoruz. Kız çocuklarına alınan kıyafetler pembeyken erkek çocuklarının mavi oluyor, kız çocuklarına gelinlikli, aşırı bakımlı sarışın bebekler alınıyorken erkeklere silah, araba alınıyor. Çocukluğundan itibaren çocuklara nasıl davranması ve gelecekte hayatını nasıl yönde olması gerektiği aşılanıyor. Bunun her alana yansımaları var. Hukukta bunlardan biri" diye anlattı.

Kadın katilleri " adam öldürme" den yargılanıyor

"Renklere dil biçildiği toplumda toplumdaki düzeni sağlayan hukuk kurallarına göz attığımızda da bu eşitsizlik göze çarpıyor" diyen Ceren, mahkeme kararları, hukuk kurallarında kadınların özne olmadığını dile getirdi. "Hukuk kurallarına baktığımızda kadınların özne olduğu durumlarda bile erkek bakış açısıyla kurallar koyulmuş ve uygulanmıştır" diyen Ceren bunu "Kasten adam öldürme" maddesi üzerinden şöyle örneklendirdi: "TCK'da 'Kasten öldürme MADDE 81. - (1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır' şeklinde kanun hükmü yer almaktadır ve bütün kadın katilleri bu maddeyle yargılanmaktadır. Bu nedenle kararlar bu şekilde 'kasten öldürme' şeklinde verilmekte ama duruşma esnasında hakim ve savcı tarafından bazen 'kasten adam öldürme' şeklinde zikredilebilmektedir. Yine aynı şekilde yaralama da 'adam yaralama' diye yer almaktadır. ve kadın katilleri ve kadına şiddet uygulayan tüm erkekler 'kasten adam öldürme' ve 'adam yaralama' dan yargılanıyor ve hüküm giyiyorlar. Müdafiiler sanık savunmalarında kadını değersiz göstermek için türlü ve sınırsız ifadelerde bulunabilmektedir; aldattı, namusumu temizledim, tahrik etti gibi."

'Feminist hukuk gelişmeli'

Geçmişte daha kötü ifadelerin yer aldığını ve kadınların mücadelesi ile belli bir düzelmenin yaşandığını kaydeden Ceren, etkili bir mücadelenin bundan sonrada yürütülmesi gerektiğini söyledi. Olumlu değişimlerin olduğunu ancak hukuktaki eril dilin değişmesi için kadını özne alan bir bakış açısına ihtiyaç olduğunu kaydeden Ceren, erkekler tarafından oluşturan bu geleneksel hukuk kurallarının kadınların görünmez kılınmasına sebebiyet verdiğine dikkat çekti. Ceren, "Kadını ikincilleştiren, dilediği yerde yok sayan eril söylem devlette kendini fazlasıyla hissettirmektedir. Aslında bir devlet politikası olan bu durum muhafazakar siyaset içerisinde çok rahat yer bulmakta ve ayrıştırıcı cinsiyet rejimine dönüşmektedir. Kamusal alandaki eril denetim, hukuk tarafından da pekiştirilmiş, bu da erkeğin, kadına tahakkümünü cesaretlendirmiştir" şeklinde konuştu. "Feminist hukuk gelişmeli" diyen Ceren yapılan bazı değişiklikleri şöyle sıraladı:

*insel saldırı suçları "topluma", "aileye", "edep törelerine" karşı suçlar olarak değil, "kişilere karşı suçlar" olarak tanımlanıyor.

*Cinsel saldırı suçları "ırza geçme", "ırza tasaddi" gibi suçun tanımını yapmayan ve cinsel saldırıları erkeklerin ve toplumun "namusu" üzerinden tanımlayan ifadeler yerine, "cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar" adı altında kişinin "vücut dokunulmazlığına karşı suçlar" olarak tanımlanıyor.

*Cinsel tecavüz, cinsel saldırı ve cinsel taciz tanımları, cinsel saldırının gerçekleşebileceği bütün şekilleri kapsayabilecek şekilde genişletildi ve bu suçlara daha ağır cezalar öngörülüyor; işkence sırasında cinsel saldırı ve cinsel saldırının mağdurun beden veya ruh sağlığına zarar vermesi ağırlaştırıcı neden kabul ediliyor.

*Evlilik içi tecavüz ve cinsel saldırı açıkça suç olarak tanımlanıyor ve diğer cinsel saldırılara öngörülen cezaya tabi tutuluyor.

*İşyerinde cinsel taciz açıkça suç kabul ediliyor ve cezalandırılıyor.

*Yetkili savcı ve hakim kararı olmaksızın genital muayene yapan ve yaptırana ceza öngürülüyor.

*Aile içi şiddet, işkencenin bir alt türü olan "eziyet" kapsamına alınarak ağır cezalar öngörülüyor.

*Çocukların cinsel istismarında veya cinsel saldırılarda "rıza"nın varolabileceğini varsayan tanımlamalar kaldırıldı.

*Eski TCK'da tecavüzcüyle evlendirmede cezanın ertelenmesini öngören madde kaldırıldı.

*Töre cinayetleri nitelikli insan öldürme kapsamına alındı.

*Irz, haya, edep gibi zamana göre değişen, göreceli ve kadınların hak özgürlüklerini kısıtlamak için yorumlanan ve çağdaş hukukta yeri olmayan kavramlar kaldırıldı.

*Evli-bekar, bakire-bakire olmayan kadınlar arasında ayırımcılık yapan düzenlemeler kaldırıldı.

(de/fk)