İzmir'in 'Nükleer Çöplük' davasında karara gidiliyor

09:45

Ceren Karlıdağ/ JINHA

İZMİR - Türkiye'nin en büyük çevre felaketi davası olan Gaziemir Nükleer Atık Davası'nın karar duruşması yarın görülecek. İzmir halkı için hayati önem taşıyan dava öncesi Ege Çevre ve Kültür Platformu Avukatı Hande Atay davanın seyri ile ilgili bilgi verdi.

İzmir'in Gaziemir ilçesinde bulunan eski bir kurşun fabrikasının gömdüğü nükleer atıklar ile ilgili 2008 yılında başlayan dava sürecinde sona gelindi. Açılan tüm dava dosyalarının birleştirildiği ve Gaziemir halkı başta olmak üzere tüm İzmir halkı için hayati önem taşıyan davanın karar duruşması 1 Temmuz tarihinde İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek. Ege Çevre ve Kültür Platformu Avukatı Hande Atay, "Eğer bu davada bir ceza çıkmazsa çok ciddi ekolojik kırım ortaya çıkacak. Aynı zamanda bu dava kurulması istenilen nükleer santrallere ilişkin bu süreçlerin ne kadar tedbirsiz ve denetimsiz işlediğini gösteren, herkesin müdahil olması, takip etmesi ve kamuoyu oluşturması gereken bir davadır" dedi.

'Türkiye'nin en büyük felaketi'

Gaziemir Nükleer Atık davasını Türkiye'nin en büyük çevre felaketi olarak tanımladıklarını dile getiren Hande, "Çok ciddi kirliliğe yol açmış ve kirliliğe devam eden bir olay bu. Gaziemir'in mahallelerine gittiğimizde de çok ciddi sağlık sorunu yaşayan insanlar olduğunu görüyoruz. Ancak bu davaya sağlıkları etkilendiği halde mahallelinin müdahil olması kabul edilmedi. Nükleer enerji santrallerinin atıklarının nasıl bertaraf edileceği konusu çok önemli bir konu. İlgili yönetmelikler, Türkiye'nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler var. Ancak Türkiye'de nükleer enerji santrali olmamasına rağmen nükleer atıklar bile bu denli sorunlar yaratıyor. Bu dava, bize yapılması planlanan nükleer santrallerin gelecek kuşaklar, ekosistem ve halk sağlığı üzerinde nasıl bir zarara yol açacağını da gösteriyor" diye belirtti.

'Türkiye'nin en büyük çevre felaketinin yargılandığı bir dava'

Gaziemir'de toprağa gömülmüş radyoaktif atıklar olduğunu ve bunların yıllardır gömülü durduğunu, geri dönüşümlerinin ise mümkün olmadığını söyleyen Hande, "Bu kirliliği sağlayan elementlerin nükleer enerji santrallerinin çubuklarının yapımında kullanılan radyoaktif atıklar olduğu tespit edildi zaten. Bu maddelerin biotoplarının, izotoplarının çözülme süreci ise yılları alıyor. İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen bu dava Türkiye'nin en büyük çevre felaketinin yargılandığı bir dava. Tamamen denetimsiz bir şekilde nükleer enerji santrallerinin atıklarının getirildiği ve gelişmemiş bir ülke olarak adlandırdığımız Türkiye'ye gömüldüğü ve bundan haberimizin dahi olmadığı hatta kayıtlara dahi geçmeyen bir dosya bu. Oradan dumanlar yükselmesi ile ortaya çıkan ve Türkiye Atom Enerji Kurulu'nun ölçüm yaptığı bu ölçümlerde ise tehlikeli oranda radyasyon tespit edildiği bir davadır bu" diye konuştu.

'Kirliliğe rağmen savcılık beraat istiyor'

Kirliliğin devam ettiğini ispatlamakta ise zorluk çektiklerini söyleyen Hande, "Çünkü mevzuata göre çevresel zarar denilen şey 2008 yılında toprağa verilen atığın on yıl sonra etkilerini göstermesidir. Bu anlamda ceza hukukunda yer alan klasik zarardan farklıdır. Biz de zaten hala devam eden bir zarar olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Buna rağmen savcı beraat talep etti. Çünkü çevreye karşı suç yasaları 2005 yılında yürürlüğe girdi. Ancak raporlarda 2005 yılından sonra da kirlilik tespit edildi. 152B elementinin toprak altında olduğu tespit edildi hatta yaklaşık 200 ton tehlikeli atık da tespitler arasında. Ancak mahkeme ilk açılan dosya üzerinden mütalaa verdi. Biz de kirliliğin devam ettiği gerekçesi ile beraat kararına itiraz ettik" ifadelerine yer verdi.

'2. İdari Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı vermişti'

Hande daha önce İdari Mahkemeye açtıkları ÇED iptali davasında yürütmeyi durdurma kararı aldıklarını hatırlatarak şunları belirtti: "Orada da açık bir şekilde 2. İdari Mahkeme 'Radyoaktif kirleticiler özellikle insan, hayvan ve bitki sağlığına olumsuz etkiler yaparak çevreyi ve ekolojik dengeyi bozan, canlılarda genetik değişikliklere yol açan insan ve diğer canlılara zarar veren maddelerdir' şeklinde bir tespit ile yürütmeyi durdurma kararı verdi. Mahkeme TCK'nın 184. Maddesinde yer alan 'Çevreyi Kasten Kirletme' suçunun tespiti ile yürütmeyi durdurdu. Bu madde insan ve hayvanlar için tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkması, üreme yetisini kaybetmesi, ekosisteminin doğal özelliklerini kaybetmesine sebep olan atık veya atıklarla ilgili getirilmiş bir maddedir. Bu anlamda orada bir radyoaktif atık olduğu ortaya çıktı ve bu tespit suçun işlendiğini tek başına kanıtlıyor."

'Toksik elementlerin toprağa, havaya ve suya karıştığı tespit edildi'

Bilimsel raporlar ile kanıtlanmış tespitlerden de bahseden Hande, "Örneğin Nisan 2007 tarihinde doğal seviyenin üzerinde radyasyon ortaya çıkıyor, yine 2007 tarihinde radyasyon ölçüm cihazı ciddi bir şekilde alarm veriyor ve atıklarda radyasyon olduğu ortaya çıkıyor. Yine 2007'de 6 aydır atık depolarında bekletilen 1100 ton kadar atık cüruf üzerinde radyasyon olduğu tespit ediliyor. 2008 tarihinde fabrika bahçesinden alınan numunelerde radyasyon tespit edildiği ortaya çıkıyor. Yani 2005'den sonra da kirlilik durmuyor. 10 bin 125 metre küp kadar atık içerikli bir kirlenmenin var olduğunu biliyoruz. 152B denilen bir elementten kaynaklı olduğunu biliyoruz, ayrıca arsenik, çinko ve mangam gibi toksik elementlerin de toprağa, havaya, suya karıştığı tespit edildi" açıklamalarında bulundu.

Bu kirliliğin Gaziemir halkı üzerinde dayattığı riskin devam ettiğine dikkat çeken Hande, "1 Temmuz'da umuyoruz ki mahkeme ekolojik kırıma sebep olmadan sanıkların cezalanmasına karar verecek" diye belirtti.
(mg)