Hukukçular: İmralı üzerindeki tecrit politikalarına son verilsin

13:47

JINHA

İSTANBUL - ÖHD ve MHD'li hukukçular, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana avukatlarıyla görüştürülmemesinin Anayasa, kanunlar ve uluslararası sözleşmelerin ihlali olduğunu belirterek, "Başbakan'ı ve hükümetini, İmralı üzerinden geliştirilen tecrit politikalarına son vermeye çağırıyoruz" açıklaması yaptı.

Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Mezopotamya Hukukçular Derneği (MHD), PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana avukatlarıyla görüştürülmemesine ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, siyasi iktidarın talimatları doğrultusunda Adalet Bakanlığı tarafından görüşmeye izin verilmediği belirtilerek, "Bu gerçek apaçık ortadayken 'Tecrit kavramı, bir mahkûm için kimseyle ilişki kuramamasıyla ilgilidir, avukatıyla da görüşür, eğer sağlık durumu varsa her türlü hukuki bakımdan görüşmeyi yapar, herhangi bir tecrit yok' demek, kelimenin tam anlamıyla hakikatin inkarı olmasının ötesinde hukuksuzluğu ve yalanı hakikat diye sunabilmenin tuhaf çabası olarak görünüyor" diye belirtildi.

'Hukuksuzlukta sınır tanınmıyor'

Açıklamada, Hükümet ve Adalet Bakanlığı'nın söz konusu Kürtler ve İmralı olunca hukuksuzlukta sınır tanımadığı belirtilerek şunlar ifade edildi:

"Ancak Başbakan'ın son açıklamasından anlaşılıyor ki, İmralı üzerinde uygulanan ağır tecritle ifadesini bulan hukuksuzluğu Adalet Bakanlığı tek başına örtememektedir. Başbakan bizzat devreye girerek, hukuksuzluğu rutin bir uygulama olarak sunma gayretine girmektedir. İmralı'daki ağır tecrit ve İmralı Rejiminin hukuk dışılığı bizzat siyasi iktidar tarafından sıradan bir uygulama haline getirilmiş ve böyle de gösterilmeye çalışılmıştır. 20. yüzyılın siyasi tecrübelerinden de anlıyoruz ki, kötülüğün sıradanlaştırıldığı ortamlar faşist rejimlerin iktidarlaştığı ortamlardır. Veya otoriter mevcut siyasi iktidarlar, siyasal faşizm sisteminin uygulayıcılarına evrilirler. Mevcut iktidar, anti-demokratik dahi olsa yasallığın tüm sınırlarının ötesinde bir olağanüstü hal rejimini uygulamaktadır İmralı'da.

'Kanunlar ihlal ediliyor'

Gerçek olan şudur ki, Temmuz 2011 tarihinden bu yana, avukatlarının her hafta görüşme talep ve başvurularına rağmen Sayın Öcalan avukatlarıyla görüştürülmemektedir. Yaklaşık dört yıldır avukatlarıyla görüştürülmemesi hem ceza muhakemesi ve infaz kanunlarının ihlali hem Anayasa'nın ihlali hem de AİHM Sözleşmesi ve içtihatlarının ihlalidir. Yani İmralı Adası ulusal ya da uluslararası hukuk kural ve teamüllerinin askıya alınabildiği bir mekândır. Son dört yıldır İmralı'da avukat görüşmeleri yasaklanmıştır. Son on aydır İmralı cezaevine ailelerin gidişi de yasaklanmıştır. Ve son olarak 45 gündür siyasi heyetin gidişi de engellenmektedir. Bu çizgi, İmralı'da standart bir devlet alışkanlığı olan tecrit ile cezalandırmanın sistematik olarak yeniden yaygınlaştırıldığını gösterir.

'Hukuk çiğneniyor'

Hükümet gerek pratik uygulamalarıyla gerekse siyasi açıklamalarıyla İmralı'da Sayın Öcalan üzerinde yeni bir tecrit politikası yürürlüğe koyacağının işaretlerini vermektedir. 2005'de, 2011-2012'de İmralı'ya uygulanan tam izolasyonun yeni bir versiyonu olan bu tecridin hukuk, yasa, yargı ile açıklanacak hiç bir yanı bulunmamaktadır. Tamamıyla siyasi iktidarın baskıcı, hukuk dışı, barış karşıtı, Kürt sorununun demokratik çözümünü dışlayan bir tasarrufu olarak tebarüz etmektedir. Bu da hukukun çiğnenmesinin yanı sıra Kürt sorununun çözümü bakımından zaman kaybından başka bir şey değildir.

'Hükümeti tecride son vermeye çağırıyoruz'

Başbakan son açıklamasında açıkça 'Eğer silahsızlanmayla ilgili adım atılmayacaksa gitmelerine gerek yok' diyerek, tecridi ne tür bir siyasal baskı aygıtı olarak değerlendirdiklerini ortaya koymuştur. Yüksek sesle söylüyoruz: Bir mahpusu cezaevinde dış sosyal yaşamdan kimseyle görüştürmeksizin izolasyonda tutmak işkence ve insanlık dışı muameledir. Bir mahpusu yıllarca avukatlarıyla görüşmekten men etmek savunma hakkı dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlalidir. Bir mahpusu canınız istediği sürece, aylarca, yıllarca ailesiyle görüştürmemek ailesiyle iletişim hakkının ihlalidir. Ve bu hakların hepsi Anayasa ve uluslararası sözleşmelerce koruma altına alınan temel hak ve özgürlüklerdir. Ve hiç bir temel hak ve özgürlük siyasi bir hesabın, beklentinin, taktiğin pazarlık nesnesi haline getirilemez.

Başbakan'ı ve Hükümetini, İmralı üzerinden geliştirilen tecrit politikalarına son vermeye çağırıyoruz. Hükümeti, Kürtlere her kızdığında ayaklar altına alabileceği bir hukuku değil, hınç dolu ve ilkel bir tecrit politikasını değil, demokratik barışın tesis edilebileceği, güvenceye alınabileceği bir demokratik hukuku uygulamaya çağırıyoruz."

(gc/mg)