JINHA

İSTANBUL - Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, hak arama mücadelesi yürüten kadınlara yönelik baskıların son dönemlerde arttığına dikkat çekerek, "Kadın işçilerin bu baskı ve yıldırmalara karşı yan yana gelip omuz omuza mücadele etmesi gerekiyor. Kadınların bu direncini ve kararlılıklarını örgütlemek de bizim en önemli görevlerimizden" dedi.

Kadınlar, yaşamı üreten ve dönüştüren olmanın verdiği güç yüzünden erkek ve devlet kuşatmasına geçmişten günümüze maruz kalıyor. Bu kuşatmayı canları pahasına kırmaya çalışan kadınların ise gerek ev içinde gerekse kamusal alanda verdikleri emek hiçleştirilerek görünmez kılınıyor. 8 Mart 1857'de kadın emeği direnişini miras alan kadınlar hala sendikal hakları için mücadeleyi sürdürürken, dokuma işçilerini fabrikaya hapsederek katleden patron, günümüzde ise yasalar ile aynı baskıcı zihniyeti devlet aracılığı ile sürdürüyor. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, 8 Mart mücadelesini devralan kadınların günümüzde maruz kaldığı baskıcı politikaları ve kadınların bu karşı yapması gerekenleri konuştuk.

'Savaş demokrasi diyen herkese karşı açılmıştır'

AKP iktidarı ile birlikte emek alanına dönük yaşama geçirilen politikaların temelinde ucuz ve güvencesiz işçilik politikalarının yattığını ifade eden Arzu, "Son süreçte hükümetin programına baktığımızda AKP'nin bütünü ile savaş, katliam, ölüm ve kan üzerine kurulu bu siyasi politikası var ve kendi varlığını bu politikaları ile devam ettiriyor. Bu savaş bir yanı ile özgürlük mücadelesi verenlerin temel haklarını ortadan kaldırmayı hedefliyor. Aynı zamanda bu savaş bu ülkede eşitlik, özgürlük, adalet, demokrasi diyen herkes karşı açılmıştır" diye konuştu.

'Kadınlarla kapitalizmin işsizler ordusu yaratılıyor'

Meclis alt komisyonlarında görüşmesi tamamlanan emek alanına dönük düzenlemelere baktığımızda AKP'nin programında 21 Mart tarihini son tarih olarak verdiklerini belirten Arzu, "100 günlük acil eylem planı içerisinde tanımladıkları bir dizi politika var. Bir yanı özel istihdam büroları diğer yanı kıdem tazminatı hakkının gasp edilmesi ile iş güvencesi ortadan kaldırılmak isteniyor. Tabi ki bu sürecin hedefinde kadın işçiler var" diye belirtti. Hükümetin kadınları en az üç çocuk doğurmaya teşvik ettiğini dile getiren Arzu, "Sistem kadınları bir yanıyla eve kapatıp üretim alanlarından uzaklaştırarak kapitalizmin vahşi sistemine 20 yıl sonrasında ihtiyaç duyduğu işsizler ordusunun yaratılmasını ve güvencesini kadınlar üzerinden sağlamayı amaçlıyor" sözlerine yer verdi.

'Emekçi kadınların örgütlenme perspektifine ihtiyaç var'

Tüm dünyaya ve Türkiye'ye bakıldığında kadınların sermayenin hedefinde olduğunu belirten Arzu, "Kadınların yaşam hakkı bile elinden alınmıştır. AKP iktidarı ile kadın cinayetlerinde büyük bir artış olduğunu görüyoruz. Bugün sendikal örgütlenme ve sınıf mücadelesine baktığımızda kadın işçilerin örgütlenmesi üzerine çok temel bir politikanın gerekli olduğu bir süreçten geçiyoruz" diye ifade etti. Sendikaların sadece üye yapma mantığından çıkarılıp örgütlenmenin çok temel ekseninin yaratılmasının zorunlu olduğunu kaydeden Arzu, "Evde çalışan kadınlardan, mevsimlik tarım işçisi kadınlara, hizmet sektöründeki kadınlardan, temizlik işçisi kadınlara kadar daha vasıflı işlerde çalışanlardan hekimine, hemşiresine, avukatına kadar tüm emekçi kadınların ortak bir alanda örgütlenme perspektifine ihtiyaç var. DİSK'inde önündeki en önemli mücadele alanı kadın işçilerin örgütlenmesi olacak" şeklinde konuştu.

'Kadınların omuz omuza mücadele etmesi gerekiyor'

Kadınların örgütlendikleri her alanda egemen zihniyetin ve politikalarının doğrudan hedefinde bulunduklarını ifade eden Arzu, "Özellikle çalışma alanlarında kadınlara dönük mobbing uygulanıyor. Kadınların hak arama mücadelesine çıktıklarında yaşadıkları baskılar son dönemde daha da arttı. Kadın işçilerin bu baskı ve yıldırmalara karşı yan yana gelip omuz omuza mücadele etmesi gerekiyor. Kadınların bu direncini ve kararlılıklarını örgütlemek de bizim en önemli görevlerimizden" dedi.

(dek/ck/mg)