Ortaklar'ın tarım işçisi kadınları ana yurtlarına geri dönmek istiyor
09:04
Özgü Özütok/JINHA
AYDIN - Çocuk yaşlardan zorunlu göçle geldikleri Aydın'ın Ortaklar Beldesi'nde mevsimlik tarım işçiliği yapan kadınlar, toprakla uğraşmanın güzelliklerini anlatırken, sömürü çarkı içinde insan onuruna yakışmayan çalışma şartlarının değişmesini istiyor. Kadınların en büyük hayali ise bir gün kendi köyün ve toprağına dönüm tarım işiyle uğraşmak.
Aydın'ın Germencik İlçesi Ortaklar Beldesi'nde tarım işçisi kadınlar çok zor şartlar altında geçimlerini sağlamak için çalışıyor. Tarımda makineleşmeden önce daha fazla iş bulabildiklerini söyleyen kadınlar şimdi zor şartlar altında çalıştıkları işlerini bulmakta bile zorluk çektiklerini ifade ediyor. Dayıbaşı dedikleri işçi bulan ve tarlada onları kontrol eden insanlar, tarla sahibi patronların üzerlerinde uyguladıkları baskı ve insani olmayan çalışma şartlarına rağmen çalışmak zorunda kalan kadınlar seslerini çıkartmaya yöneldiklerinde işlere çağırılmadıklarını söylüyor.
'Ya istediğimizi yapacaksın ya da gelmeyeceksin'
Tarım işçisi kadınlardan Sidar Özer (23) Siirt'te dünyaya gelmiş hiç okula gitmemiş ve 8 yaşından beri tarım işçisi olarak çalışıyor. Tarım işine gitmeye çapa yaparak başladığını söyleyen Sidar, pamuk, domates, nar, üzüm toplamaya gittiğini söylüyor. Tarla işinin bir yandan güzel olduğunu söyleyen Sidar bir yandan da çalıştığı yerlerde ezilmekten, sömürülmekten rahatsız olduğunu belirtiyor.
Sidar, "Dayıbaşılar ve patronların şimdiye kadar adil davrananını göremedim. Hepsi insanların haklarını yiyorlar. Hele ki hiçbir şey bilmiyorsanız, yoksulsanız daha çok eziyorlar. Hatta küçük çocuklara şiddet bile uyguluyorlar. Ben de çocukken buralarda şiddet gördüm. Gitmek istemediğim yere zorla gönderildim. Biliyorlar ki ihtiyacın var, muhtaçsın hem de küçüksün adeta senin iradeni ölçüyorlar. Eğer karşı çıkıp dediklerini yapmazsan zaten seni bir daha işe çağırmıyorlar. Ya geleceksin istediğimizi yapacaksın ya da gelmeyeceksin, diyorlar. Bizim evin önünde yol olduğu için bizi buradan alıyorlar ama 5-10 kilometre uzaklıktan yürüyerek işe gelen insanlar da var" dedi.
'Makineleşmeyle insan emeğine ihtiyaç azaldı'
Eskiden senenin tamamında çalıştığını söyleyen Sidar, artık makinelerle tarım yapıldığı için insan emeğine çok ihtiyaç kalmadığını vurguluyor. Sidar, "Toplama, seyrekleme dışında bize pek ihtiyaç kalmıyor. Pamuk da makineyle toplanıyor, ot temizlemeyi de makineyle yapıyorlar" diyerek durumlarını açıkladı.
Asgari ücretin altında çalıştıklarını söyleyen Sidar, "Dayıbaşılar bizi iş olduğu zaman arıyorlar. Çalışırken de bizi sürekli kontrol ediyorlar, bağırıyorlar. Portakal topladığımızda kamyonlar dolmadan yemek bile vermiyorlar. Sabah erken saatte çalışmaya başlıyoruz ve 15.30-16.30'a kadar yemek vermedikleri oluyor. Aslında insanların çıkardıkları zorluklar olmasa tarla işini çok seviyorum ama insanları ezdikleri için gitmek istemiyorum. Kendime başka iş bakıyorum. Yoksa doğayla, toprakla uğraşmak harika bir iş ancak ne sigortamız var ne de hakkımızı alabiliyoruz. Bunlar olsa tarım işini hiçbir işe değişmem" dedi.
'İşimizin zorluğu insanlara göre değişiyor'
Aynı şekilde 17 yaşından beri tarım işçisi olarak çalışan biri de Garip Taş. Siirt'ten Mardin'e zorunlu göç ettirilen Garip, evlenince Aydın'a yerleşiyor. Tarım işçiliğinin sigortası, devamlılığı olmayan bir iş olduğunu vurgulayan Garip, "Dayıbaşılar istiyorsa yevmiye veriyor, istemiyorsa yevmiyemizi kesebiliyor. İşimizin zorluğu insanlara göre değişiyor. Kölesiymiş gibi gören insanlar da var. Çalıştığımız süre boyunca 6 kere mola vermemiz gerekirken 4 molaya düşürenler oluyor. Sen patronsun ama ben de işçi olarak gelmesem sen tarlanı toplayamazsın. Zamanında işçi olarak çalışan patronlarımız oluyor, onlar daha anlayışlı oluyor" diyerek çalışma şartlarını anlattı.
'Kendi köyüme geri dönmek istiyorum'
Garip, zorlu yaşam şartlarını ve isteklerini şu sözlerle kaydetti: "Çocuklarımız okuyor, çalışan tek kişi eşim ve ona destek olmak zorundayım. Kendi toprağımızda olsaydık bunları yaşamayabilirdik. Baskılarla, zorluklarla köylerimiz boşaltılmış. Bu yüzden de geldiğimizde çok sıkıntılar çektik. 16 yaşında evlenip buraya geldim. Bizim evimiz barkımız yok. Burası bizim memleketimiz değil. Çalışmak zorundayız. Aynı sıkıntıları burada da çektik ama kendi köyümüzdeyken durumumuz iyiydi. Böyle yaşamak istemiyoruz, hiçbir kadın da böyle yaşamak istemez."
(ht/fk)