Emekçiler yasaklara karşı üretimden gelen gücünü kullanıp hizmet üretmeyecek
09:16
JINHA
İSTANBUL - Emekçiler sokağa çıkma yasaklarını protesto etmek amacıyla 29 Aralık günü iş bırakma eylemine hazırlanıyor. Kuzey Kürdistan'da devletin halka yaşattığı zulme dur diyeceklerini belirten kadın emekçiler, "Derhal savaş sektörü bölgeden çekilsin. Bizler barış istiyoruz, ısrarla barış diyeceğiz" diyerek, eyleme destek çağrısında bulundu.
DİSK, KESK ve TMMOB, Kuzey Kürdistan'da devam eden sıkıyönetim uygulamaları ve sokağa çıkma yasaklarını protesto etmek amacıyla 29 Aralık günü iş bırakma eylemi düzenleyeceklerini ve greve gideceklerini duyurdu. Grev kararına ilişkin değerlendirmelerde bulunan İşçi Sendikası avukatlarından İnciser Alptekin, bölgede insanlara karşı devlet zulmünün yaşandığını söyleyerek, "Bölgede yaşanan zulüm herkesin vicdanını titretmeli. Kadınlar, çocuklar katlediliyor ve bu saldırı da devam ediyor. Orada insanlara yaşam hakkı tanınmıyor ve bu duruma karşı batının da çok duyarlı olması gerekiyor. İnsanlar yerlerinden yurtlarından edilmeye çalışılmaktadır. İnsanlar açlık ve hastalık gibi birçok problemle karşı karşıya bırakılmaktadırlar. Orada bir katliam yaşatılmaktadır ve buna karşı bütün duyarlı insanların karşı durmaları gerekiyor" ifadelerinde bulundu.
'Bu savaşın durması en büyük dileğimdir'
DİSK KESK ve TMMOB'un yaptığı düzenlemeye en fazla emekçilerin destek vermesi gerektiğine işaret eden İnciser, "Bu nedenle DİSK bu eylemin başını çekerek hareket etmeli. Bu duyarlılığın halka iyi anlatılması gerekiyor. Yaşananlara karşı tepkisizlik olmaz dolayısıyla işçiler, çalışanlar bu konuda örgütlü olmaktan ve üretimden gelen gücünü de kullanmalı. Eğer bu uygulama hayata geniş bir anlatımla geçirilirse ses getirir ve önemlidir. Dileğim odur ki bu duruma karşı alınmış olan bu karara işçiler duyarlı olur, ses verir ve tepkilerini dile getirir. Bu savaşın durması en büyük dileğimdir" şeklinde konuştu.
'Sokağa çıkma yasakları yok etmeye dönüktür'
DİSK Genel İş İstanbul Şubesi Başkanı Nebile Irmak ise, Haziran seçimleri sonrasında otoriter yönetimin isteğine karşı bir itirazın doğduğunu ifade ederek, "Bu itiraz HDP çatısı altında yaşamlarına, inançlarına, değerlerine saldırı olan herkes ortaklaşarak bir iradeyi ortaya koydu. Bu irade kırılma noktası oldu. Karşımızda zaten varolan resmi ideolojinin yıkıcı faaliyeti fiiliyata geçti. Bu fiiliyata geçişle birlikte Cizre'de, Nusaybin'de, Silvan'da sokağa çıkma yasakları ile birlikte kadın katliamı, doğmayan çocuk katliamları ile yüz yüze kaldık. Bu durum çok ürkütücü. 21 yy'ın sonlarında Avrupa birliğine aday bir ülkenin bu süreçte böyle bir katliama yönelmesi ürkütücüdür. Sokağa çıkma yasakları tüm canlıların yaşamını yok etmeye dönüktür. Şiddetle kınıyoruz" ifadelerinde bulundu.
'Türkiye'de yargı ve güvenlik tek adamın yönetimi ile ilerleyen bir durumdur'
Kürtlerin emekçilerin barış istediklerini kaydene Nebile, "Barış, kardeşlik ve samimiyet ancak savaşa imza atan sistemlerin özeleştiri vermesi ile mümkündür. Ancak bunu göremiyoruz. Türkiye'de yargı ve güvenlik tek adamın yönetimi ile ilerleyen bir durumdur. Bu durum bütün Türkiye'yi ilgilendiriyor. Her gün bir yoksulluk yaşıyoruz işçiler işlerini kaybediyor bu da savaşın faturasıdır. Türkiye'de emek mücadelesi veren federasyonlar hükümetin arka bahçesi şeklinde deklarasyon imzalıyorlar bu can acıtıcı bir şeydir. Türkiye'de hak arayan eşitlik mücadelesi veren onurlu bir barış ortamı isteyenler tehdit altındadır. En fazla tehdit altında olanlar da kadınlardır" dedi.
'Derhal savaş sektörü bölgeden çekilsin'
Kadının hak mücadelesinde irade ortaya koyduğuna dikkat çeken Nebile, "Bu nedenle kadınlar katlediliyorlar. Otoriter devlet diyor ki 'benim için tehlike arz eden politikleşen her şey tehlike unsurudur.' Bizde devletin katliamcı politikalarına karşı kenara çekilerek beklemeyeceğiz buna en başta emekçiler, kadınlar itiraz etmek zorunda" ifadelerinde bulundu. Kürtlerin kendi topraklarından çıkarılmaya çalışıldığına dikkat çeken Nebile, "Bizlerde halkların kendi topraklarında özgürce yaşamaları için mücadele veriyoruz ve bu yönde çağrıda bulunuyoruz; derhal savaş sektörü bölgeden çekilsin. Bizler barış istiyoruz, ısrarlı barış diyeceğiz" diye kaydetti.
'Çocuklar savaşa rağmen gülümsüyor'
DİSK Genel İş Sendikası 1 Nolu Denetim Kurulu üyesi Fadime Coşkun, bir Türk olarak sokağa çıkma yasaklarını acı duyarak izlediğini ifade ederek, "Cizre deyince içim sızlıyor. Bu topraklarda Türk-Kürt ayrımı olduğunu düşünmüyorum ve düşünenleri de kınıyorum. Orada çocuklar savaşa rağmen gülümsüyor ve bende bir anneyim. Televizyonda sokağa çıkma yasaklarından bahsediliyor ve zırhlı araçları gördüğümde çok rahatsız oluyorum. Neden bu savaş var. Oradaki insanlar zaten hep varlardı. Bunun sebebini elbette ki devlete bağlıyorum. Oradaki insanlar düşman değiliz diyorlar. Devletin derdi nedir, neden insanları birbirine kırdırıyor" diyerek saldırılara karşı tepkisini dile getirdi.
'Tüm emekçiler greve destek vermeli'
Saldırılara karşı hep bir ağızdan ortak tepkinin yapılması gerektiğini dile getiren Fatma, "Öğretmenler orayı terk ettiler ve bunları duydukça ülkeden utanç duyuyorum. Barış olsun istiyoruz ve hep beraber barış içinde yaşayalım istiyoruz ancak gidişat iyiye gitmiyor. Ben bir Türk olarak bu duruma sessiz kalan Türkler için de her şeyin yalın bir şekilde anlatılması gerektiğini düşünüyorum. Kimsenin ayrım yapılmadan kardeşçe yaşamaya inanması gerekiyor. Bizler emekçiler olarak bu saldırılara karşı tepkimizi dile getirmek için grev kararı aldık. Tüm emekçilerin bu greve destek vermelerini bekliyoruz" şeklinde konuştu.
(öç-ödk/mg)