İzmir'de kadın esnafların tek dileği var...
09:04
JINHA
İZMİR - Kemeraltı'ndaki dükkanların içinde bir köşeye gizlenmiş gibi görünse bile meraklılarının onu bulmakta zorluk çekmediği 15 yıllık işletmeci olan Özlem Yıldız Cunduz, savaşın her şeyi etkilediğini belirterek, "Barışın hiç kimseye bir zararı yok, kaybedeni yok. Barış olursa ekonomi de düzelecektir. İnsanların bakış açısı da daha umutlu ve sıcak olacaktır. Hayatı sevdikçe kültürlerinden gelen biriktirdikleri ne varsa onları da seveceklerdir, İhtiyacımız olan tek şey barış" dedi.
Tüketim çılgınlığının zirvelerine ulaştığımız günümüzde, insanoğlu artık üretimin bir şekilde parçası olsa da, üretilen ürüne iyiden iyiye yabancılaşmış durumda. Büyük şirketlerin altında ezilenler ve köleleştirilenler buna rağmen bir şekilde ayakta kalmaya direnen küçük işletmeler de sistemin içinde varlıklarını sürdürmeye çalışıyor. İzmir'de de durum dünyadan bağımsız değil. Kemeraltı'ndaki küçük işletmesinin varlığını 15 senedir devam ettiren Özlem Yıldız Cunduz'la İzmir'de esnaf olmayı konuştuk.
Özlem, hemşire olduktan sonra tayini çıkınca Amasya'dan İzmir'e göç ediyor. Bayındır'da hemşireliğe başlayan Özlem, bir yandan mahalli idareler okurken bir yandan da takı işleriyle uğraşmaya başlıyor. Hemşireliğin, ölümle yaşam arasında duran yorucu ve ağır şartlarından istifa edip, Sevgi Yolu'nda takı ve aksesuar satmaya başlayan Özlem, hemşirelik ve öğrencilik arasında mekik dokuduğu hayatını, esnaflığa adım atarak değiştiriyor. Kızlar Ağası Hanı'nın içinde senelerce esnaflık yapan Özlem, mal sahibinin kendisinden habersiz bir şekilde dükkânını satışa çıkarmasını şu sözleriyle anlatıyor:
"Dükkânın bir ay içinde boşaltılması için bir yazı gönderdiler. Orayı kiralarken yüklü bir miktar 'hava parası' vermiştim. Senelerdir esnaflık yaptığım dükkânın habersiz bir şekilde satılması ve birden oradan çıkmak bana ağır geldi. Çıkarıldıktan sonra, bir süre buralardaki dükkânlara tekrar yüklü miktarda hava parası veremeyeceğim için Bostanlı'da bir dükkân kiraladım. Orada beklediğimi bulamadım, dahası çok geç saatlere kadar çalışmak zorunda kalıyorduk. Kız kardeşim bana yardımcı oluyordu. Bir süre sonra tekrar Kızlarağası çevresinde hava parası istemeyen bir dükkân bulmayı başardım."
'Orada sıcak bir savaş var, burada da soğuk esintileri yaşanıyor'
Dükkânında dantel, kanaviçe gibi artık pek kullanılmayan süs eşyalarını insanların üzerlerinde taşıyabilecekleri formlarda tasarlayan Özlem, ürettiklerinde eski ve yeni arasında bir denge kurmaya özen gösterdiğini ifade etti. Ülkenin içinde bulunduğu atmosferin, esnafın işlerini de oldukça olumsuz etkilediğini söyleyen Özlem, özellikle böylesi sancılı bir ortamda, kadın bir esnaf olarak tutunma çabasını şu şekilde aktardı: "İzmir'de bir kadın olarak yaşamak Türkiye'nin pek çok şehrine ya da orta doğu ülkelerine göre çok rahat. Esnaf olarak da kadına bakış açısı böyle İzmir'in. Sosyal medyada birinin 'Sokağa çıkma yasağı, sanki burada yaşanıyor' yazdığını gördüm. Muhtemelen esnaf biriydi bunu yazan diye düşündüm. Orada sıcak bir savaş var, burada da soğuk esintileri yaşanıyor. Benim müşteri kitlem alternatif ürünleri tercih eden kesimden olduğu için savaş atmosferi onları da etkiliyor. Savaş ya da barış süreçlerinde insanların alış-veriş politikaları değişebiliyor. Mesela takı almıyorlar da eyleme giderken kendimi koruyacak bir şal alayım diyorlar. Eskiden 1 Mayıslarda kolyeler, saçlarına kollarına dolayacakları takıları daha çok alırlardı."
Esnaflar arasındaki dayanışmanın ve sıcak ilişkinin gün geçtikçe daha da yozlaştığına dikkat çeken Özlem, oluşan bu güvensizlik duygusunun müşteri ilişkilerine de bire bir sirayet ettiğini düşündüğünü belirtti. Müşteri ve satıcılar arasındaki rollerin değiştiğini söyleyen Özlem, "Alım gücü gittikçe düşmekte olan insanlar, çarşıya artık bir şeyler almaktan ziyade bir şeyleri satmak niyetiyle geliyor. Eskiye oranla bu durum daha da kötüye gidiyor. Tezgâhlara, alıcıdan çok pazarlamacı geliyor, herkes birbirine bir şeyler satmaya çalışıyor" diye belirtti.
'İhtiyacımız olan tek şey barış'
İzmir'de esnaf bir kadın olarak ayakta kalmaya çalışan Özlem, yüzünü umuttan ve barıştan başka hiçbir şeye çevirmediğini şu sözleriyle ifade etti: "Barışın, hiç kimseye bir zararı yok, kaybedeni yok. Barış olursa her şey düzelir. Ekonomi de düzelecektir, insanların bakış açıları da daha umutlu ve sıcak olacaktır. Barış yaşamlarına da yansıyacaktır. Hayatı sevdikçe kültürlerinden gelen biriktirdikleri ne varsa onları da seveceklerdir. İhtiyacımız olan tek şey barış."
(öö/ht/dk)