Melike Koçak: Faşizmin hediyesi 24 Kasım bizim değil
09:03
Sibel Yükler/JINHA
ANKARA - Notre Dame De Sion’da öğrencileri 'ayarsız feministliği' ile etkilediği gerekçesiyle işten çıkarılan, ancak okula açtığı davayı tek celsede kazanan 17 yıllık edebiyat öğretmeni Melike Koçak, 12 Eylül diktasının ürünü olan '24 Kasım' için "bizim değildir" dedi. Melike, okulların onurlu ve kalıcı bir barışın, adaletin, eşitliğin, bilimin, edebiyatın ve felsefenin okulu kılınacağına inandığını belirterek, "Biz, öğretmenlerin çirkininsanyavrusu olanları, bir gün bu okulları kuracağız. Şimdilik, size iyi kutlamalar!" diye konuştu.
Notre Dame De Sion’da 17 senelik edebiyat öğretmeni Melike Koçak, öğrencilerin okuldan bağımsız olarak çıkardığı Tavuskuşu adlı fanzindeki feminist yazılar gerekçe gösterilerek 19 Haziran günü işten çıkarmıştı. Okul yönetimi tarafından 'ayarsız feminist' öğretmen olarak hedef gösterilen Melike'nin işten çıkarılmasına birçok kurum ve öğrenciler yaşanan duruma tepki gösterdi. Melike, işe geri alınmak için Çağlayan'da bulunan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'ne açtığı tek celsede davayı kazandı. 'Ayarsız feminist' öğretmen Melike Koçak, 12 Eylül diktasının bir ürünü olan öğretmenler gününü kendi öğretmenliğinden yola çıkarak yorumladı. Öğretmenliğinin ilk gününden itibaren 24 Kasım'ları sevmediğini söyleyen Melike, "24 Kasım'lara ana rahminde başladım" dediği hikayesini şöyle anlattı:
Öğretmen anne-babadan öğretmen Melike'ye
"Öğretmen anne, baba, amcalar, teyzeler. Torpil, asla! Kapısını tıklayarak öğretmenler odasına girip anne... diye başla bakalım cümleye! 5A hep piknikte, bahçede; biz 5B Matematik, Türkçe, Sosyal derslerinde. Biri babanın, biri annenin sınıfı. Onların sınıfı bayramlarda beyaz çorap giyer bizse hep kırmızı giyeriz. Bu, şahane. Kırmızı hırka, kırmızı çizme, çorap, kurdela. Çocukluğum. Hep alarmdayım. Böyle gider. Duralım. Ömrüm bu okulda, böyle başladı. Bir kaderdi sanki. Şikâyetçisi değilim. Kucaklarım. Onlar sever, ister, bilirim; günleri olduğu için değil, varlıkları için şükrânlarımı gönderirim. Sonra, bir edebiyat öğretmeni. Kalbimizi, dilimizi büyüten. Sâlâh Birsel, Sait Faik, Edip Cansever, Tomris Uyar okuyan. Hem de kurşunkalemle kitapları çize çize. Evet, lise sondaydık, testler çözmeliydik. Ama o cümleler, hepsi şiir hepsi öykü. Sonra sınıfa taşıdığı koku, buram buram İstanbul. Hayat. Kucaklarım. O da sever, beklemez belki ama, kutlasam da ay çocuk der, ay çocuk! Ben, 17 senelik öğretmenliğimde şimdilerde moladayım. Zorunlu. Uzun ve çizikli, ağrılı da bir hikâye, geçelim. Bilen biliyor. Hukuk süreci devam ediyor. Bu, bahanemiz olsun."
'Tören değil, karnaval insanıyım'
Melike, 12 Eylül diktasının ürünü olan 24 Kasım'ı hiç sevmediğini belirterek, şöyle devam etti: "Öğretmenliğimin ilk gününden beri 24 Kasım'ları sevmedim. Bir, tören değil, karnaval insanıyım. İki, elmadan kağıt mendile, biblodan fulara uzanan o hediyeleri samimi bulamadım. Üç, o kutlamalar, yemekler. Sözde öğrencilerin hazırladığı, içeriğinin, dilinin okulların yönetimlerince didik didik edilip kontrolden geçirildiği. Bu, her okulda böyle. Eh, nihayetinde 24 Kasım, 12 Eylül Askerî Diktası'nın en şahane (!) hediyesi.
'Sıradanlaşmış kötülüğün' içinde faşizmin hediyesini kutlamak
Onursuz bir savaşın, yalanların, yoksulluğun, adaletsizliğin, her tür ayrımcılığının, eşitsizliğin her daim hüküm sürdüğü; hakikatler yerine yalanların, özgür ve özerk bireyler olmak yerine makbul olma'nın, hanımefendi'ler ve beyfendi'ler olmanın, resmî tarih ve edebiyatın ablukasındayken -hele şimdilerde- bütün bunlara karşı sahici, samimi, dönüştüren an'larla dersleri kurmak; dilden, sayılara, sayılardan düşünceye direnci artırmak, bu 'sıradanlaşmış kötülüğün', felaketlerin çağıyla baş etme araçlarının peşine düşmek gerekirken, faşizmin hediyesi günlerde pasta kesmek, konuşmalar yapmak, çiçekler vermek ne demek?"
Milliyetçi törenlerden üniformalara ve kimliksizleştirmeye
"Bunun, yerine hadi eğitim sisteminin fotoğrafını önümüze koyalım bu sene de dense" diyen Melike, 'o fotoğrafta' neler yer aldığını ise şöyle anlattı: "Atanmayan öğretmenler, formasyon eğitiminin kaldırılması, niteliksiz üniversite eğitimi, atandın ya da iş buldun, ücret ve emek sömürüsü, iş güvencesizliği; psikolojik, akademik, pedagojik baskı; özgürlüğün, özerkliğin, özgünlüğün engellenmesi; din, devlet, patriyarka, sermaye tahakkümü; ayrımcı, sığ müfredatlar; 'bankacı' öğretmenler, kahrolası ve çirkin rekâbet, oyunlar, yalanlar; otoriter ve totaliter yönetimler; bitimsiz sınavlar; milliyetçi törenler; betonlara, üniformalara, disiplin kurullarına, kurallara sıkıştırılmış günler; cinsiyet eşitsizliği, sendikalaşma engeli, işlevsiz sendikalar; her anlamda muhafazakârlaşma; kimliksizleştirme, cinsiyetsizleştirme, dilsizleştirme, kültürsüzleştirme... Duralım. Ha, evet şahane teknolojiler, spor salonları, kantinler parası olana!"
'24 Kasım bizim değildir'
Faşizmin hediyesi ve her birimiyle tezahürü olan 24 Kasım'ı reddettiğini söyleyen Melike, bir gün militarizmden arınmış okulların gerçek olacağına inandığını belirterek, hayalini şöyle aktardı: "Okulların onurlu ve kalıcı bir barışın, adaletin, eşitliğini demokrasinin, özgürlükçü laikliğin, dillerin, inançların, cinsiyetlerin, eleştirel düşüncenin; hayallerin, arzuların, hakikatlerin, bilimin, edebiyatın, tarihin, felsefenin okulu kıldığımızda bırakınız tören yapmayı, pasta kesmeyi karnavallarda coşacağız. 'Şimdi değil, sonra.' Şu haliyle, faşizmin hediyesi ve her birimiyle tezahürü olan 24 Kasım bizim değildir. Mavi kuşlar konmuş cümleleri avludaki ceviz ağacından çocukluğuma gönderip, hayalimdeki okullara dalıyorum. Biz, öğretmenlerin çirkininsanyavrusu olanları, bir gün bu okulları kuracağız. Şimdilik, size iyi kutlamalar!"
(fk)