Tekstilde emeği sömürülen kadınlar anlatıyor

09:04

Handan Tufan / JINHA

İZMİR - Dilek ve Çiğdem'in hikayesi tekstil işinin kadın emeğini sömüren bir alan olduğunu apaçık ortaya koyuyor. Tekstil işine küçük yaştan itibaren başladıklarını belirten Dilek ve Çiğdem, yıllarca cinsiyet ayrımcılığı ile karşı karşıya kaldıklarını belirterek, "Sen orada dört dörtlük makineci ol yinede erkeklere senden daha üstün yaklaşıyorlar" dedi.

İzmir'de önemli geçim kaynaklarında biri olan tekstil işi, daha çok kadın emeği üzerinden kendini var ediyor. Her yaştan kadının emek verdiği bu işte, emeği en çok veren kadınlar sömürülüyor. Tekstilde sektöründe kadınlar daha çok küçük yaşlarda tanışıyor. Bu işle birlikte büyüyen kadınlar, evlendikten sonra ise bir başka sömürü ile karşı karşıya kalıyor. Dilek Bozkurt 12 yaşında ve Çiğdem Aktürk ise 14 yaşında tekstil işine başlamış iki kadın. İkisinin ortak yanı bu iş ile büyümeleri. Dilek kısa bir süre önce kızının okula başlaması nedeniyle tekstil işine ara vermiş, Çiğdem ise 20 yıllık çalışma yaşamı boyunca ara ara işi bıraksa da şuan tekstil işine devam ediyor. Kadınlar tekstil işinde yaşadıkları sömürüyü ve cinsiyetlerinde ötürü yaşadıkları ayrımı anlattı.

'Ayakçılık işiyle başladım'

Küçük yaşta tekstil sektöründe çalışmaya başladığını anlatan Dilek, "Yaşım tutmadığı içinde sigorta yapmıyorlardı. Çok ezdiler. Başka bir yerde iş bulamam diye hiçbir şey söylemiyordum. Ayakçılık işiyle başladım. Yaşım çok küçüktü çoğu zaman yaptığım işi kaldıramıyordum. Çok mesaiye kalıyorduk. Sabaha kadar çalışıyorduk, ben de çok küçük olduğum için dayanamıyordum. Dayanamadığım içinde çok laf işitiyordum. Makinecilerin ellerine kumaş veriyorduk. Ayakçı olduğum için bayağı da hakaret ediyorlardı. Çıkma şansımda yoktu, çünkü çalışmak ve kardeşlerime bakmak zorundaydım. Bazen paydoslarda bile ben dinlemiyordum. Makinecilerin bulaşıklarını yıkıyordum" diye ifade etti.

'Aklın çocuğundaysa çalışma!'

Ayakçılıktan sonra makineciliğe geçtiğini anlatan Dilek, "Bu kez evlendim. Eşimle birlikte çalışmaya başladık. Benim maaşım bayağı bir yüksekti. Ama evlendikten sonra eşimle aynı işyerinde olduğumuz için, benim maaşımı düşürüp onunkini yükselttiler" dedi. Kadınlar için çalışmanın daha zor olduğuna değinen Dilek, "Geç saatlere kadar çalışıyordum, eve gelip yemek yapıyor ve çocuğuma zaman ayıramıyordum. Çok yoğun çalıştığımız için izin problemlerimiz oluyordu. İzin aldığımız zaman bize 'O zaman çalışma. Aklın çocuğundaysa çalışma!' diyorlardı. Çok yoğun çalıştığımız zaman çocuğumu bir hafta görmediğim bile oluyordu. Bende işi bırakmak zorunda kaldım. Bu kez de maddi olarak zorlanmaya başladık" diye belirtti.

'Patronların tavrı erkeklere başkaydı'

Tekstil ortamında eril bir dilin hakim olduğunu ifade eden Dilek, "Erkeklerle birlikte çalışmak çok zor. Genelde ağızları çok bozuktu. Tepki verdiğimiz zaman farklı şeyler olabiliyordu. Bu yüzden kulağımızı kapatmak zorunda kalıyorduk. Patronların tavrı da erkeklere başkaydı. Bize sert olan patronlar, aynı sertliği erkeklere yapmıyordu. Sen orada dört dörtlük bir makineci ol yinede erkeklere senden daha üstün yaklaşıyorlar" şeklinde ifade etti.

'12 saat düşük maaşla çalışıyorsun'

20 yıldır tekstil işinde çalıştığını söyleyen Çiğdem ise şöyle konuştu: "14 yaşında işe başladım. Sürekli düşük maaşla seni 12 saat çalıştırıyorlar. Eğer orada sesini çıkarmazsan sürekli eziliyorsun. Sigorta yok. Erkekler istekleri olmazsa sürekli seni küçümsüyorlar. Çoğu zaman istemediğin şeyleri duyabiliyorsun. Küçük yaşta başladım, zaman içinde evlendim. Evlendikten sonra işim daha zor oldu. Hem ev hem iş çok yoruyor. Ara ara da işi bıraktım. Ama şuanda çalışıyorum. Eskiye göre çalışma koşulları biraz daha iyileşmiş durumda. Artık eskisi gibi sigortasız çalıştıramıyorlar. Sigortasız çalıştırırken de parça başı çalışıyorsun. Taşeron firmalar belli bir ücretle seni orada çalıştırıyor."

(mg)