25 yıldır derme çatma çadır ile tarla arasında törpülenen yaşamlar...

09:00

Nurcan Yalçın / JINHA

ADANA - Tuzla beldesinde 25 yıldır tarım işçiliği yaparak yaşam mücadelesi veren yüzlerce Kürt ailenin yaşadıkları sorunlar her geçen gün derinleşiyor. Günde 12 saatten fazla tarlalarda çalışan kadınlar, 30 ila 35 TL arası ücret aldıklarını ifade ederek, yaşadıkları haksızlığa karşı isyan ediyor.

Kürdistan'da 90'lı yıllarda yaşanan çatışmalı ortamdan dolayı Şırnak, Siirt, Diyarbakır başta olmak üzere birçok bölge kentlerinden batı illerine göçler yaşandı. Göçlerle birlikte ekonomik sorun yaşayan göç mağduru ailelerin bir kısmı Adana'nın Karataş ilçesine bağlı Tuzla beldesi ve köylerine yerleşerek, zorlu koşullarda tarım işlerinde çalışıyor. Aileler kaldıkları yerlerde tek geçim kaynakları olan tarım işçiliği yaparak yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyor. Ailelerin bazıları 25, bazıları 20, bazıları ise 10 yıldır çadırlarda yaşıyor. Tuzla'da 400'ün üzerinde aile kalıcı olarak yaşarken, mevsimlik iş dönemlerinde bu sayı 3 katına çıkıyor. Kış mevsiminde seralarda çalışan çoğunluğu kadınlardan oluşan aile bireyleri, günlük 30-35 TL yevmiye ile çalıştırılıyor.

Sağlıksız bir ortamda yaşam mücadelesi veriliyor

Tarım işçisi aileler kaldıkları çadırları naylondan yapıyor ve etrafını güneşten ve soğuktan korumak için kamış ile örüyor. Kamıştan kaynaklı sık sık çadırlarda yangın meydana geliyor. Çadırların elektrik ve su gibi ihtiyaçları ise toprak sahipleri tarafından sağlanıyor fakat her ay tüketilen suyun ve elektriğin faturası ailelerden alınıyor. Çadırlarda kalan çocuklar taşımalı sistem ile okula giderken, tatil günlerinde ise tarlalarda çalışmak zorunda kalıyorlar. Çadırlarda yaşayan yurttaşlar hiçbir altyapının bulunmadığını ve bu nedenle çevreye yayılan atık suların kötü kokulara yol açtığını ve hastalıklara davetiye çıkardığını belirtiyor. Tarlalarda çalışan yurttaşların sağlık güvenceleri de bulunmuyor. Barındıkları yerin konut statüsünde olmaması nedeniyle ikamet belgeleri de bulunmayan yurttaşlar, hiçbir sağlık hizmetinden yararlanamıyor. Barındıkları yerde herhangi bir sağlık merkezi bulunmaması nedeniyle aileler, Tuzla beldesine gitmek zorunda kalıyor.

'Yaşamımız baskı ve zulüm altında geçti'

25 yıl önce Şırnak'tan Tuzla'ya gelen 35 yaşındaki 6 çocuk annesi Güle Yılmaz, asker baskısı sonucu memleketlerini terk ederek, Tuzla'ya geldiklerini ve bu zamana kadar bu şekilde yaşadıklarını ifade etti. Güle, "Biz buraya geldiğimizde ben henüz 10 yaşındaydım. Burada büyüdüm ve burada evlendim. Hep çadırlarda yaşadık. Her işimizi kendimiz yapıyoruz. Yemeğimizi ateşte pişiriyoruz, çamaşırlarımızı elde yıkıyoruz. Çok zor bir yaşam ama mecburuz. Kaldığımız köylüler bize su ve elektrik vermiyorlar. Bazen bize günlerce su vermedikleriz için buradan geçen kalan suyunu içiyoruz. Bazen tankerle su getiriyoruz ama bir gün bize dayanmıyor. 25 yıldır güzel bir gün göremedik. 25 bu şekilde yaşamam dile kolay. Her zaman Türklerin baskısı ve zulmü altında geçirdik. İşçi değil köle gibi çalışıyoruz ve bize düşman gibi bakıyorlar" dedi.

'Günde ortalama 20-25 TL para alıyoruz'

Güle, köylerinin devlet tarafından yakıldığını ve bir daha gidemediklerini ifade ederek, "Bizim memleketimiz çok güzeldi her şeyimiz vardı. Tekrar gitmek istiyoruz ama maddi durumumuz olmadığı için gidemiyoruz. Burada tarım işçiliği yapıyoruz. Günde ortalama 20-25 TL para alıyoruz. Oda bize yetmiyor insanın elinde yatırım olmadığı zaman gidemiyoruz. Bizim memleketimiz buraya karşı cennet gibi ama içinde oturmamıza izin vermediler. Hayatımız rezalet. Çocuklarımız burada büyüyorlar iyi eğitim alamıyorlar. 25 yıldır hiç kimse sesimizi duymadı. Bizde böyle yaşıyoruz" diye konuştu.

'Böyle yaşamaktansa savaş içinde ölmek daha iyi'

Tuzla'ya giden sadece Kuzey Kürdistan halkı değil Rojava'dan da gelenler var. Bunlardan biri olan 16 yaşındaki Midya Abdullah, iki yıl önce ailesiyle birlikte Tuzlaya yerleşerek, tarım işçiliği yapıyor. Midya Tuzla'da karşılaştıkları karşısında hayal kırıklığına uğradığını söyleyerek, "Biz savaştan kaçtık buraya geldik. Kaçtığımızda nasıl bir yere gideceğimizi bilmiyorduk. Ama buraya geldiğimizde gördüm ki burada yaşayan insanlar her gün ölüyor. Burada geçirdiğimiz hayat ölümden ve savaştan daha beter. Her gün çalışmak zorundayız. 12 saatten fazla köle gibi çalışıyoruz. Çok az bir ücret alıyoruz. Aldığımız para hiçbir şeye yetmiyor. Her şey çok pahalı bizde en kısa sürede gitmeyi düşünüyoruz. Böyle yaşamaktansa savaş içinde ölmek daha iyi diye düşünüyorum" şeklinde konuştu.

(mg/fk)