'Sokakta çoğalırsak, toplumun baskısı azalır'

09:00

Öykü Dilara Keskin / JINHA

İSTANBUL - Hizmet sektöründe çalışan kadınlar yaşadıkları cinsiyet ayrımcılığı ve zorlulukları "Her gün tecavüze uğruyoruz bakışlarla, sözlerle, davranışlarla" cümleleriyle özetliyor. Sokakta kadınların daha da çoğalmasıyla zorlanmalarının azalacağını belirten emekçi kadınlar, "Biz sokakta ne kadar çoğalırsak, o kadar azalır toplumun baskısı. Bu nedenle kadınların iş hayatına atılması gerekiyor" diyor.

Başta Türkiye olmak üzere dünyanın birçok yerinde kadınlar çalışma yaşamında birçok sorunla karşılaşmaya devam ediyor. Bununla beraber kadınların çalışmaması yönünde bir algı yaratılmak istenirken, kadınların gece geç saatlere kadar çalışması ise erk zihniyete göre "sakıncalı" olarak ifade ediliyor. Bu zihniyet ise en çok hizmet sektöründe çalışan kadınları etkiliyor. Zor çalışma koşullarına bir de toplumdaki eril düşünceler eklenince kadınlar çalıştıkları ortamda sözlü tacize maruz kalıyor, erkek çalışanlar tarafından ise ötekileştiriliyor. Bu nedenle kadınlar iş çıkışlarında ise tedirginlik için de eve gidiyor. Kafe-barda çalışan kadınlar, erk zihniyete karşı kadın dayanışmasını büyütmeyi hedefliyor.

'Üzerimizde toplumun baskısı var'

10 yılı aşkın bir süredir garson olarak çalışan Gülseli Bulunmaz, ekonomik sıkıntılardan dolayı çalışmaya başladığını söyledi. Gülseli, Türkiye'de kadın olarak çalışmanın zor olduğunu belirterek, özellikle kafe-barda çalışan kadınların üzerinde var olan toplum baskısına dikkat çekti. Gülseli, "Geç saatlerde işten çıkıyoruz. Sokakta otobüste bize çok farklı bakıyorlar. Kadınların gece dışarıya çıkmaması algısı var. Bu algı bizi mesleğimizden soğutmaya çalışıyor" diyerek yaşadığı sıkıntılarda toplumun algısının etkisinin olduğunu kaydetti. Gülseli, çalıştıkları iş yerlerinde erkek çalışanlar tarafından "beceriksiz" olarak görüldüklerini ifade ederek, "Bizim onlardan bir farkımız yok. Bu oluşan algının yıkılması gerekiyor" dedi.

Erk zihniyet hep aynı...

Gülseli, eril zihniyetin kadınlara yönelik baskısına dikkat çekerek, karşılaştıkları sorunları şu şekilde özetledi: "Her gün tecavüze uğruyoruz bakışlarla, sözlerle, davranışlarla. Kendini entel olarak tanıtan insanlarla çalışıyoruz, onlarda bir dil farkı var ama yaklaşım aynı oluyor. Bu sektörde herkes eziliyor ama kadınlar ayrıca eziliyor. Bu işte çalışan kadınlar erkek arkadaşından, eşinden baskılar görüyor. Artık biz baskılardan sıkıldık." Yaşadığı sıkıntılar nedeniyle severek yaptığı işi sürekli değiştirmek zorunda kaldığını söyleyen Gülseli, işinden vazgeçmek istemediğini, ancak çalışmak zorunda olduğunu vurguladı.

'Kadınların iş hayatına atılması gerekiyor'

Yaşanan sorunların kadınların birbirine destek olarak aşılabileceğini belirten Gülseli, "Sistem sizi öyle bir hale getiriyor ki siz bile kendi kişiliğinizin farkında olmuyorsunuz. İnsanların ayrım yapmadan destek olarak çalışılması gerekiyor. Kadın erkek ayrımı milliyetçilik gibi bir durum" diye konuşarak, ayrımcılığın sona ermesi gerektiğini kaydetti. Kafe ve bar sektöründe kadınların daha çok var olmasını istediğini söyleyen Gülseli, "Gece çalışmada bir sorun yok. Bu alanda kadınlar çalışabilir. Böylelikle, hayatın sabah erken kalkıp ev toplamaktan ibaret olmadığını görecekler. Biz sokakta ne kadar çoğalırsak, toplumun baskısı da o kadar azalır. Bu nedenle kadınların iş hayatına atılması gerekiyor" diye konuştu.

'Kırmızı ruj bile süremezsin...'

Gamze Çelikutku ise 3 yıldır garsonluk yaptığını dile getirerek, çalıştığı işin keyifli yanları olmasının yanı sıra zorlayıcı yanlarının da olduğunu söyledi. Barda bir kadının çalışmasının toplum tarafından kabul edilemediğini dile getiren Gamze, "Bizim hizmet ettiğimiz insanlar bile bu kadın gece 03.00'e kadar burada çalışıyorsa neden diye düşünüyor. Erkekler çalıştığı zaman 'ekmek parası' oluyor ama kadınlar çalıştığında daha farklı şeyler düşünülüyor" ifadesini kullandı. Bazı kişiler tarafından çalışırken taciz etme girişiminin olduğunu söyleyen Gamze, "İnsanların ilk olarak bu taciz zihniyetini yıkmaları gerekiyor. Garson kırmızı ruj süremez çünkü bu tahrik demektir. Neden erkek tahrik etmezken kadın tahrik ediyor, bunun nedenini bilemiyorum" diyerek düşüncelerini söyledi.

'Sıkıntılar kadınların tabu olarak görülmezse son bulur'

İş arkadaşları arasında da ayrım yapıldığını dile getiren Gamze, "Kadınların hassas günleri olmasına rağmen erkekler bunu anlamıyor" dedi. Gamze, "Bir yerde 3 -4 ay çalışabiliyorum, çünkü işletmecilerin daha fazla 'patronlaşması' bunun nedenlerinden biri, bir yerde kadının çalışmasına dair kısıtlamalar geliyor, bazen 'çalışırken şunları giyme', 'şunu yap' demeleri nedeniyle bir yerde uzun süreli çalışamadım" dedi. Yaşanan sıkıntıların son bulması için kadınların bir tabu olarak görülmesinin bırakılması gerektiğini vurgulayan Gamze, toplumun algısının kadınların erkeklerle eşit olduğu ve eğitimlerle değişeceğini sözlerine ekledi.

'Kadınlar geceleri eğlenebilir çalışabilir!'

Banu Zerey ise 8 aydır hizmet sektöründe çalıştığını belirterek, insanların kendilerine karşı ön yargı ile yaklaştıklarını ifade etti. Banu, "Müşterilerde farklı yaklaşımlar oluyor. Ama bizler bu işi severek ve para kazanmak için yapıyoruz" dedi. Erk zihniyetin "kadınlar eve geç gidemez" düşüncesine karşı Banu tepkisini "Benim eve erken gidip gitmememe kimse karışamaz" sözüyle karşılık verdi.

Gece iş çıkışında yaşadığı tedirginlikten söz eden Banu, "Bazen sözlü tacizlere uğruyoruz. Bu saatte burada ne işin var diyorlar. Sanki geç saatlerde dışarı çıkıyorsan tacize maruz kalabilirsin gibi bir algı var, ama kadınlar geç saatlere kadar eğlenebilir ve çalışabilir" dedi. Yaşanan sorunların toplumun muhafazakâr yapısından kaynaklandığını, bu algının yıkılmasının zor olduğunu söyleyen Banu son olarak, "Bu algının yıkılmasını kadınların mücadelesiyle sağlayabiliriz. Kadınlar olarak bu işi yaptığımızı gösterdiğimizde bu zihniyetin yıkılacağına inanıyorum" dedi.

(dc/fk)