Hem işveren hem de usta bir kadının emek mücadelesi

09:08

JINHA

İSTANBUL - Türkiye'de ekonominin en önemli sektörlerinden olan tekstil sektörü kadınların çoğunlukta çalıştığı bir iş alanı. Devlet baskısı yüzünden köyleri yakılan ve ailesinin İstanbul'a göç etmesiyle küçük yaştan itibaren tekstil sektöründe çalışan Kadriye Eren, işlettiği atölyesinin hem işvereni hem de ustası.

Tekstil ve hazır giyim, dünyada ekonomik kalkınma sürecindeki birçok ülke için önemli sektörlerden biri. Türkiye'de de ekonominin ve iş sektörünün en önemli ağlarından olan tekstil sektöründe çalışanların çoğu kadınlardan oluşuyor. İstanbul İkitelli'de bulunan tekstil atölyesinin hem ustası hem de işvereni olan 36 yaşındaki Kadriye Eren, 11 yaşından beri tekstil sektöründe çalıştığını ve bu yıllar içerisinde emekçi bir kadın olarak yaşadıklarını anlattı. Kadriye, "1989'dan beri tekstil sektöründe çalışıyorum. Daha 11 yaşındayken ben, hayatın zorluklarını yaşamaya başladım. Köylerimiz yakılıp yıkıldıktan sonra köyümüzden buralara gelmek zorunda kaldık" diye konuştu.

'Bu günlere çok zor koşullarda geldim'

Göç ettikleri zaman Türkçeyi çok iyi bilmediğini belirten Kadriye, "Köylerimizde hayatlarımız çok iyiyken İstanbul'da yaşam koşullarımız çok kötü oldu. Bugün bir işyerinde bir işletmeci olabilirim ama bu günlere çok zor koşullarda geldim. İnsanın geçmişini unutmaması gerekiyor" sözlerini kullandı. İşlettiği tekstil atölyesine 11-12 yaşlarında çocukların çalışmak için başvurduğunu ve hemen aileleri ile iletişime girdiğini söyleyen Kadriye, "Ben çocukları görünce geçmişe dönüyorum. Ben o çocuklara senin yerin burası değil diyorum. Hala bu çağda çocuklar maddi sıkıntı yaşıyor ve okula gidemiyorlar" diye konuştu.

'Kadınlar tekstil sektöründe büyük sıkıntılarla karşılaşıyor'

Kadriye, "Ben okumadım ama o zamanlarda da bir hedefim vardı. Çok iyi bir yere geleceğim ve işveren olacağım dedim. Böyle de oldu. Ben bu günlere gelene kadar çok büyük zorluklar yaşadım ayağımda ayakkabılar olmadan işe gittiğimi çok iyi bilirim. Kış günü 6 çorap giyip terlikle işe gittiğim zamanlarda hüngür hüngür ağlayan bir annem olduğunu çok iyi biliyorum" diyerek, yaşadığı zorlukları anlattı. Bu nedenle kendisi ile çalışan kadınların sıkıntılarını ve rahat çalışma koşullarına sahip olmaları için çabaladığının altını çizen Kadriye, "Çocuğunun kırkı çıkınca işe gelen kadınlarımız var. Bu kadınların çocuklarına daha iyi zaman ayırabilmesi için mesaiye bırakmıyorum ve onların bütün sıkıntılarında yanında oluyorum. Kadınlarımız çok zorluk yaşıyor. Özellikte tekstil sektöründe yaşıyorlar bu zorlukları. Tekstil sektöründe çalışma koşulları sabah saat 08.30 ile 19.00 arasıdır" dedi.

'Ben emekçi bir kadınım'

Atölyesine iş başvurusu yapmak için gelen kadınların tepkilerinin her zaman olumlu olduğunu söyleyen Kadriye, kadınların kendisi ile tanıştıktan sonra güven içinde atölyede çalışabileceklerini düşündüğünü ifade etti. Kadriye, "Erkekler kadınların üzerinde artık çok iyi bir izlenim bırakmadığı için kadınlar başka bir kadını yanında çalışmayı daha çok tercih ediyor" diye belirtti.

'Kendimi hiçbir zaman patron olarak görmedim'

Kadın usta ve işveren olmanın arasındaki ilişkiyi dengeli bir şekilde birbirinden ayırdığını dile getiren Kadriye sözlerine şöyle devam etti: "Usta olarak atölyenin kazancını düşünmek zorundasın. Çünkü sen daha iyi çalışsan, çalışanlar daha erken maaşlarını alır. Daha iyi şartlarda hayatlarını devam ettirir. Ben burada patronluk yapmıyorum. Onların hem ustası hem de ablalarıyım. Bütün çalışma hayatım boyunca kendimi buna adadım. Ben bir emekçi kadınım. 1 Mayıs'ta yürüyüşe katılan bir kadınım. Dışarıda işçi çalışmalarına katılan bir kadınım. Patron olduğunuz zaman sizin insanlara bakış açınız çok değişiyor. Patron olmak her daim biraz daha kazanmak için ezmektir. Bu da benim asla kabul etmediğim 26 yıl önce işe başladığımda ezilmenin verdiği hassasiyettir. Ben hiç bir zaman patron olarak kendimi görmedim ve hep emekçi olarak kaldım. Bizler sadece burada yokuz aynı zamanda her yerde kadın mücadelesinin içindeyiz. Hangi anne olursa olsun bütün annelerin gözyaşı aynıdır. Benim annem de, asker annesi de, dağda ölenin annesi de aynıdır. Bütün annelerin acıları birdir. Bu yüzden savaşa hayır diyoruz."

(ro/dc/mg)