Zorunlu göç kadınlar için emek sömürüsüne dönüyor

09:02

Ceren Karlıdağ/ JINHA

İZMİR - Ödemiş'in tarlalarında mevsimlik işçi olarak çalışan Kürt kadınlar, çifte sömürü kıskacında. İnsanlık dışı koşullarda günde 10-12 saat çalışan mevsimlik işçiler akşam olduğunda ise çocuk bakımı, çamaşır yıkama, yemek yapmaya başlıyor ve neredeyse günün 24 saati mesai harcıyor.

Köyleri yakılan, tarlalarına ekmesi biçmesi yasaklanan milyonlarca Kürt'ün düştüğü zorunlu göç yollarında biride Ege Bölgesi. İzmir'in Ödemiş İlçesi'nde bulunan 3 Eylül Mahallesi de Kürtlerin buraya göç etmesiyle şekillenmiş, öncesinde ise Roman yurttaşların yaşadığı bir mahalle. Mahallede ki hemen herkes tarım işçisi olarak yaşamını idame ettiriyor. Hepsinin göç sebebi devlet baskısının bir diğer yüzü olan ekonomik sebepler. Mahallenin atmosferi ise Ödemiş'in genel yapısından oldukça farklı.

Ne kalabiliyorlar ne dönebiliyorlar

Pek çok Kürt mahallesi gibi 3 Eylül'ün üzerinde de adeta gurbet ve yabancılık havası hakim. Çünkü mahallede yaşayan kimse ne saatlerce domates, salatalık, patates topladığı tarlaları özümseyebiliyor ne de geri dönebiliyor. Mahallede yaşayan kadınlar ise gece 4 sıralarında başlıyorlar ekmek kavgasına. Yaklaşık 15'erli gruplar halinde yarım saat mesafede ki tarlalara doğru yolculuğa koyuluyorlar. Öğlen saat 1'e kadar çalıştıktan sonra paydos ediyorlar. Aralarında 1'den sonra çalışanlar dahi var. Tarlada ki işlerini kısacık bir zaman aralığında bırakıp hızlıca sorularımızı yanıtlayan kadınların, domateslere dokunurken, patatesleri eşelerken hayalini kurduğu tek şey ise emek sömürüsünün olmadığı ve barışın hakim olduğu bir dünya.

'21 senedir burada rezalet çekiyoruz'

Gül Gökalp'de bu kadınlardan biri. Onu Amed'den Ödemiş'e getiren sebep ekonomik fakat göç yollarının da derdinde derman olmadığı "21 senedir burada rezalet çekiyoruz" diyerek anlatıyor Gül. "Orda iş yoktu biz de buraya geldik" diyen Gül "Saat 4'de kalktım.. 1'e kadar çamurun içinde çalışıyorum. Başka memlekette olacağıma kendi memleketimde olsaydım en azından" diye konuşuyor. "Eğer buraya gelmeseydim bugün aç kalmıştım" diyen Gül "Keşke barış olsaydı ya" diyerek iç geçiriyor ve ekliyor "Doğduğum, büyüdüğüm sokaklara, mahallelere geri dönmek istiyorum."

'Aldığımız parayı da hastanelere veriyoruz'

Yüksel Marangoz ise 30 yıl önce Mardin'den katılıyor göç kervanına. Onu bu kervana katan ise devlet baskısı. Tarlası elinden alınan, köyü yerle bir olan Yüksel "Orada geçinemiyoruz diye geldik ama burada da sürünüyoruz. Bir gün tarlaya gelip çalışmasak aç kalırız " diyor. Yüksel, "Tozun, toprağın içinde çalışıyoruz, aldığımız parayı da hastanelere veriyoruz. Bu domates köklerini kaldırdığımız için belimiz çok ağrıyor, elimiz ayağımız tutmuyor" diyerek anlatıyor işin zorluklarını. Yüksel'in de tek hayali savaşın tamamen bitmesi. Yüksel "Hepsi bizim evlatlarımızdır. Kan dökülmesin. Barış gelsin" diye konuşuyor.

(fk)