Kürdistan'daki yoksulluğun diğer yüzü: Mevsimlik tarım işçiliği (1)

09:05

Cahide Harputlu/ JINHA

AMED - Kısır tohumculuk dayatması ve yanlış gübrelemeyle giderek daha da verimsiz hale getirilen tarımın artık çok zor bir iş olduğunu söyleyen Yukarı Bedvan köyünün sakinleri, mevsimlik tarım işçisi olarak gittikleri batı kentlerinde ise ırkçı saldırılara maruz kaldıklarını ve ucuz ücretlendirmelere tabi tutulduklarını söyledi.

İnsanlık tarihinde ilk tarımın ve yerleşik yaşamın nüvesi olan Mezopotamya toprakları bugün yapılan yanlış tarımsal müdahaleler nedeniyle giderek verimsiz hale geldi. Verimli Hilal kuşağında bulunan bu topraklar, şimdi kadim halklarının tarım yapamadığı topraklar haline gelmiş durumda. Yapılan istatistiklerde kesin bir sayıya ulaşılamasa da her yıl binlerce insanın birçok zorluğun yanı sıra ölümü dahi göze alarak yollara düştüğü ortaya çıkıyor. Diyarbakır'ın Çermik, Ergani ve Çüngüş ilçeleri ve köylerinde yaşanan göç sorununa ilişkin ajans olarak yaptığımız çalışma sonucunda Kürdistan'ın genel durumun minyatür bir tablosu ortaya çıktı. Kürdistan'da temel sorun ise yanlış tarım, organik tohuma rağbetin düşmesi ve genel bir kalkındırma politikasının olmaması.

'Geç saatlere kadar çalışıyoruz'

Çermik'e bağlı Yukarı Bedvan köyünde oturan Hazal Dinçer, mevsimlik tarım işçiliğini evlendikten sonra bıraktığını ve eşinin çalışmak için batıdaki kentlere çalışmaya gittiğini belirtti. Hazal, ''Şimdiye kadar hep başkalarının tarlalarında çalıştım. Ankara'ya ailem ile birlikte soğan toplamaya giderdik. Adana'da pamuk, Antalya'da da portakal işçisiydik. Kimi köylülerimiz ise hala Ankara'nın Polatlı ilçesinde çapa yapmaya gidiyor" dedi. Mevsimlik işçilerin zor şartlar altında çalıştığını söyleyen Hazal, "İşçiler şafak vakti işbaşı yapıp akşam geç saatlere kadar çalışıyor. Çalışamadan döndükten sonra kadınlar için henüz iş bitmiş sayılmıyor, kadınlar bu defa ev temizliği ve yemek işine girişerek geç saatlere kadar çalışıyor. Evlendikten sonra mevsimlik işçiliği bıraktım. Eşim batıda mermer ocaklarında çalışıyor. Onu yılda sadece üç ay görebiliyorum" ifadelerinde bulundu.

Ucuz iş gücü ve emek sömürüsü

Başka bir köyde oturan Hazal'ın annesi Gulan Karaduman ile karşılaşıyoruz o da yaşadıkları yoksulluğa vurgu yapıyor. Gulan, batıya çalışmaya gitmek için yol parası dahi bulamadıkları zamanların olduğuna değinerek şöyle devam ediyor: ''Yol parasını borç edip gittiğimiz zamanlar olurdu. Tarlada çalışmaktan akşamları evde yemek yapmaya fırsatımız olmazdı ve çocuklarım çoğu akşam aç yatardı.'' Gulan, köylülerin çoğunlukla tarım, mermer ocağı, maden ocağı, inşaat ve turizm işi için batıya gittiğini söyledi.

'Karın tokluğuna çalışıyoruz'

Evinin önündeki bahçede çalışırken sohbet ettiğimiz Wezna Topçu da 15 yıl boyunca farklı kentlerde karın tokluğuna çalıştıklarını söyleyerek, "Manisa, Mersin, Antalya gibi yerlerde marul ve pırasa ekiminden, portakal toplamaya kadar birçok işte çalıştık. Ailede 4 kişi çalışıyoruz ama ev kirası, su, elektrik parası derken geriye bir şey kalmıyor elimizde. Yevmiyemiz 3 yıl önce 22 liraydı, şimdi de 30 lira. Arada pek bir fark yok'' diye belirtti. Batıda Wezna ana gibi evde kalabilenler kısmen şanslı sayılıyor. Zira işçiler, oldukça güç olan işlerin yanı sıra çamurlu yollar ve çadırlarda yılan ve farelerle de mücadele etmek zorunda kaldıklarını ifade ediyor.

Kalanlar ise her yıl zarar ediyor

Su ve yiyecek sıkıntısı yaşadıklarını dile getiren Tansu Karaduman adındaki genç kadın da oradaki zorlu koşullara dayanamayıp hasta düştüğü için de bir daha uzak kentlerde çalışmaya gitmeyeceğini söylüyor. Başka şehirlere gitmeyip köyünde tarım yapma şansı olanların da durumu gidenlerden farksız. Köylüler mazot, tohum, gübre gibi tarımsal ihtiyaçların çok pahalı olmasından kaynaklı sürekli zarar etmekten şikayet ediyor. Kendi toprağında çiftçilik yapan Dilşa Altınkılıç, "Amele parası ve diğer giderleri çıkardığımızda geriye bir şey kalmıyor. Geçtiğimiz yıl pamuğun kilosu 1 liraydı. Kâr yapalım derken 500 lira zarar ettik" dedi.

(zd/mg)