'Söz konusu direniş olduğunda kadınlar tüm kimliklerinden sıyrılıyor'
14:09
JINHA
İSTANBUL - Tarlataban Bostanı'nda bir araya gelen kadınlar, ekoloji mücadelesindeki deneyimlerini aktardı.
Boğaziçi Üniversitesi Tarlataban Bostanı'nda bir araya gelen kadınlar, anarşist kadınların ekoloji mücadelesine dair deneyimlerini konu alan bir sohbet gerçekleştirdi. İlk olarak söz alan Anarşist Kadınlar'dan Zeynep Coşkun, doğa üzerindeki sömürü ve tahakkümün kadın bedeni üzerinde de eril bir iktidar kurduğunu söyledi. Bu nedenle ekoloji ve kadın mücadelesinin karşı duruşunun aynı olduğunu dile getiren Zeynep, "Kadın ve doğa ilişkisi anaerkil dönemlerden beri süre gelen bir ilişkidir. Kadın şuan da yaşamsal konumu itibariyle doğa ile farklı bir ilişki geliştiriyor" dedi.
'Çitleme hareketleriyle birlikte bencillik ve rekabet ortaya çıkıyor'
İktidarın hem devlet hem de kapitalizm anlamına geldiğini söyleyen Zeynep, "Devlet doğayı kullandığı gibi kadın bedenini de bir kaynak olarak görüyor. Bunu ezen ezilen ilişkisi üzerinden anlayabiliriz" diye belirtti. Kapitalizmin insanı doğadan koparttığını ifade eden Zeynep, "1640'lı yıllarda İngiltere'de çitleme hareketleri ile birlikte mülkiyet çıkıyor. Eskiden hep beraber bir yaşam örerken, çitleme hareketiyle birlikte bencillik ve rekabet ortaya çıkıyor. O dönemki isyanlarda kadınlar ön planda. Çünkü yaşam alanına sahip çıkan kadınlar. Devlet bu kadınların cadı olduğunu öne sürerek kara propaganda yapıyor ve kadınların örgütlüğüne de saldırıyor" ifadelerinde bulundu.
'Loç Vadisi Direnişi'nde kadınlar ön plandaydı'
Kastamonu'da Loç Vadisi Direnişi'nden de söz eden Zeynep, "Halk yaşam alanlarına yönelik saldırıya karşı bir direniş oluşturdu. Köyde çok fazla genç yoktu. Bu süreçte 'HES'lere karı şehirde nasıl bir mücadele hattı oluşturabiliriz' dedik. HES'i yapmak isteyen şirketin Kabataş'taki binası önünde nöbet tutmaya başladık. Köyde ise jandarmanın Loçlulara saldırması ile direnişi söndürmeye de çalıştılar. Şehirde ise polislerin tacirleri devam etti. Hem şehirde hem köyde yerelin de desteği ile bir direniş zemin buldu. Yine kadınlar ön plana çıktı. Anarsist Kadınlar olarak biz de mücadelenin içindeydik. Kadınlar olarak sabahın erken saatlerinden akşama kadar nöbet tutuyorduk" diye belirtti.
'Sömürü anlayışına dair mücadeleyi genişletiyoruz'
"Halkın milliyetçi olan yapısı ise devletin kapitalizmle kol kola giren ve insanların toprağına saldırması 'Biz bu devletu eyi bilurduk ama degulmuş' dedirtti kadınlara" diyen Didem Erbak ise, "Ardından onlara Kürt annelerinin kayıp yakınlarından bahsettik. Biz hep beraber onlarla Cumartesi Anneleri'nin yanına gittik. Kadınlar söz konusu direniş olduğunda bütün kimliklerinden sıyrılıyordu aslında. Biz onların gözünde Loçlu anarşistler olduk ve tüm önyargıların yıkıldığını gördük. Ekoloji mücadelesinin biz de en anlamlı yani bu. Tıpkı kadın mücadelesi gibi. Bu sonsuz sömürü anlayışına dair bu mücadelenin ortak yollarını genişletmeye çalışıyoruz" şeklinde konuştu.
(ck-dek/mg)