COP21'de sonuca giderken 'Son sözü biz söyleriz'
09:03
JINHA
İSTANBUL - COP21 Zirvesi'nde insan hakları konusunun 'parantez içi maddeler' arasında kaldığını söyleyen Özgecan Kara, "İklim değişikliği anlaşmasının, göçmenler açısından, kuşatma altında ki halklar açısından, engelliler açısından, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından koruyucu, hepsinin çıkarlarını gözeten bir anlaşma olması gerekiyor.12 Aralık günü kitlesel eylemler ile insanlar 'son sözü biz söyleriz' diyecekler" dedi.
190'dan fazla ülke, 30 Kasım - 11 Aralık tarihleri arasında küresel sera gazı emisyonlarının azaltılması ve iklim değişikliği tehdidini önleme amacıyla, olası bir yeni küresel anlaşmayı görüşmek üzere, Paris'te gerçekleşecek BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21. Taraflar Konferansı'nda (COP21) bir araya geldi. Paris COP21 Zirvesi'ni izlemek amacı ile orada bulunan Yeşil Düşünce Derneği Üyesi Özgecan Kara ile Paris izlenimlerini konuştuk.
'Geleceğimizi parantez içine almayın'
Bu sene Fransa'nın ev sahipliği yaptığı COP21 Zirvesi'nin çok kritik olduğunu belirten Özgecan, "21 senedir bir anlaşma metinine ulaşılmaya çalışılıyordu. Cophenagen'ta hayal kırıklığı ile sonuçlanan bir zirve olmuştu. Cuma akşamı bir anlaşma metni çıkacağı öngörülüyor. BM'nin karmaşık bir yapısı var. İklim değişikliğinin kendi terminolojik yapısı da çok karmaşık. Bir sürü toplantıda hazırlanan, ilk olarak 50 sayfa olan ve 20 sayfaya düşürülen bir metin var. İlk olarak buna anlaşma denildi ardından Paris Çıktısı olarak ismi değiştirildi. Bu metinde uzun dönem hedefler, gezegenin kaç derece ısıtılacağı, iklim değişikliğine yönelik nasıl adaptasyonlar yapılacağı, nasıl finansman sağlanacağı gibi belli başlıklar var. Metin üzerinde anlaşılamayan hususlar da var. Bu hususlara parantez deniliyor. Şuan pek çok yerde 'geleceğimizi parantez içine almayın' denilerek eylemler yapılıyor. Bu parantez içinde gezegen ısının bir buçuk derece mi, iki derece mi olacağı var. Yapılmak istenilen bu prantezlerin kaldırılması. BM'de oylama gibi bir usul olmadığı için anlaşılana kadar devam ediyor bu zirveler" dedi.
'Anlaşma bağlayıcı olmalı'
Zirvenin ilk gününün liderlerin açılış konuşması ile başladığını hatırlatan Özgecan, bunun Fransa'nın başkanlığında yeni bir uygulama olduğunu belirtti. Bu uygulamanın liderlerin iklim değişikliğini ne kadar gündeme aldıklarını kanıtlamak amacı ile yapıldığını söyleyen Özgecan, "150 lider geldi. Gerek BM İklim Değişikliği sekreteri tarafından gerek Fransa Başkanı tarafından dile getirilen '150 lider tek bir konu için bir araya geldi. Kimse iklim değişikliği liderlerin politik takviminde değildir demesin' şeklindeydi" diye belirtti. "Buradan bir anlama çıkmasa da en azından bir niyet var. Şimdi anlaşma olmasa seneye olur" gibi bir algı oluşturulduğunu ama son günler itibari ile anlaşmanın ortaya konulması için hızlandırılmaya gidildiğini söyleyen Özgecan, "Bir koaslisyon çıktı ortaya. Koalisyonda BM, Amerika ve 79 tane ada ülkesi var. Koalisyonun 4 tane amacı var. Bir tanesi bağlayıcı bir anlaşma çıkması, bilimsel tavsiyelere uygun uzun dönemleri hedeflerin verilmesi, sera gazı emisyonu katkı paylarının 5 yılda bir verilmesi ve izlenme komisyonun oluşması. İki yönden ilginç. Çünkü Amerika bağlayıcı anlaşmaya pek yakın değildi. Kyoto'da olduğu gibi anlaşmayı kendi senatolarına götürdüklerinde geçirememekten korkuyorlardı. Ama şuan da bağlayıcı bir anlaşmaya tamam diyorlar. Tabi ki anlaşmanın bağlayıcı olması gerekiyor" diye konuştu.
'İnsan hakları iklim adaleti için önemli'
Zirvede çıkan maddeler arasında eksik kalan konular olduğunu ifade eden Özgecan, "İnsan hakları konusu iklim adaleti açısından çok önemli. Hak odaklı bakmak gerekiyor anlaşmaya. Bu insan hakları ile ilgili iki madde var ve parantez içerisinde kalıyor. İklim değişikliği anlaşmasının, göçmenler açısından, kuşatma altında ki halklar açısından, engelliler açısından, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından koruyucu, hepsinin çıkarlarını gözeten bir anlaşma olması gerekiyor. Ama insan hakları maddesi parantez içerisinde. Bunda iki ülke etkili oldu. Biri Suudi Arabistan diğeri Norveç" dedi.
'Sera gazı salınımında azaltım değil artış...'
Zirvedeki Türkiye pozisyonunu da değerlendiren Özgecan, "İkinci haftada bakanlar seviyesinde olan toplantıya Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı katıldı. Sera gazı emisyonunun Türkiye'nin sunduğu katkı payının yüzde 21 oranında artıştan azalım olduğunu söyledi. Bu şu demek: Hükümet, Türkiye'nin yüzde 5 büyüdüğünü sayıyor. Türkiye yüzde 5 büyüdüğü zaman sera gazının artışını yüzde 21 azaltacağını iddia ediyor. Halbuki Türkiye gerçekte yüzde 3 büyüyen bir ülke. Türkiye'nin zaten 2030'da hedeflenen o seviyeye ulaşması mümkün değil. Yani aslınsa bakanın matematiğini doğru okursan bir azaltım değil artış olacak. Bakan, Türkiye'nin elektrik enerji ihtiyacının yüzde 6 olduğunu söyledi. Aslında bu yüzde 3 ve Türkiye'nin büyüme stratejisi çok enerji sömüren sektörlere dayanıyor. Demir çelik gibi inşaat gibi sektörler çok enerji tükenen ve büyümeye katkısı olan sektörler değil. Türkiye bu büyüme fikrini değiştirdiğinde enerji açığı da buna oranla değişecektir" diye ifade etti.
'Türkiye ne azaltım yapmak istiyor ne de finansal destek yapmak istiyor'
İkinci olarak Türkiye'nin farklılaştırılmış bir anlaşmadan bahsettiğini belirten Özgecan, "Anlaşmanın metnine göre Türkiye gelişmiş bir ülke olarak kabul ediliyor. Oysaki şuan gelişmekte olan bir ülke. Gelişmiş ülkelerin ciddi anlamda sera gazı azaltımı yapması ve katkı sunması gerekiyor hem de gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelere finansal desteğe maddi bir katkı koyması gerekiyor. Türkiye ne azaltım yapmak istiyor ne de finansal destek yapmak istiyor. Hatta gelişmekte olan ülkelere verilen fondan destek almak istiyor. Bunu bakan da açık açık dile getirdi. Son olarak ise 2020 yılında COP26'yı Türkiye'de düzenlemek istediğini söyledi. COP26 çok önemli bir zirve olacak. Eğer Paris'ten bir metin çıkarsa bunun üzerinde anlaşılacak bir sene sonra New York'ta anlaşma imzalanacak ve COP26'da yürürlüğe girecek. Çok kritik bir anlaşmanın yürürlüğe girdiği bir zirve olacak COP26. Ev sahipliği yapan ülke ilkim değişikliği konusunda gerçekçi, etkili, yapıcı adımlar atmak zorunda. Fransa bu konuda en azından bir şeyler yapıyor. Yeşil ilkim Fonu'na da Avrupa Birliği'nden bağımsız olarak katkı sundu. Türkiye'de Fransa hükümetinin de payının olduğu kömürlü termik santrali planları var. İskenderun'a yapılması planlanıyordu. Fransa'nın da başkanlığını yaptığı bu zirvede lobi yaparak bu projeyi durdurmak dahi mümkün oldu" dedi.
'Sivil toplum kuruluşlarından Türkiye'ye çağrı...'
Türkiye'nin hem 70'den fazla kömürlü termik santral planlayıp, yapıcı-iddialı bir hedef koymayıp, hem yeşil iklim fonuna katkı sunmadan para bekleyerek 2020'de iklim zirvesi düzenlemesinin makul olmadığını söyleyen Özgecan, "Eğer niyetinde ciddi ise bunu gösteren de adımlar atılmalı. Zaten bu konuda COP21'i takip eden sivil toplum örgütleri Türkiye'ye bir çağrı yolladılar. Türkiye'nin ekosistem, toplumsa cinsiyet, insan hakları konusunda yapıcı bir şekilde müzakerelere dahil olmasını, kendi planlarında da daha hırslı adımlar atılmasına dair taleplerini yayınladılar. 12 Aralık'ta bir eylem olacak. Türkiye'de bu eyleme dair bir çağrı yapılmadı. Bu eylem ile 'iklim zirvelerinde, politikacılar ne derse desinler bizler son sözü söyleriz' diyecek insanlar. İnsan hakları, toplumsal cinsiyet gibi konular konuşulmaya başlandıysa bu sivil toplumun sayesinde. Sonuç ne olursa olsun mücadele devam edecek ve bu şekilde daha yapıcı sonuçlar alacağız" diye konuştu.
(ck/dk)