'Doğaya müdahale etmek isteyen karşısında kadını bulacaktır'

09:02

Sibel Yükler/JINHA

RİZE - Çamlıhemşin'de yaşayan ve Fırtına Deresi'nin yanındaki pansiyonunu işleterek burada yaşamak için mücadele veren Gülcay Güney, Karadeniz'de kadının içinde olmadığı hiçbir iş olmadığını, o nedenle doğayı savunmak için kadınların dayanışma içinde direniş gösterdiğini belirterek, "Doğaya, taşa, toprağa, yeşile bunlara müdahale etmek isten kim olursa olsun karşısında haklı bir mücadele neferi olarak biz kadınları bulacaktır" dedi.

39 yaşındaki Gülcay Güney, 7 yıl önce Rize'nin Çamlıhemşin ilçesindeki Çinçiva (Şenyuva) köyüne yerleşerek, Sisi Pansiyonu kurdu. Eşi ve iki çocuğuyla Fırtına Deresi'nin hemen yanında aktığı 'Sisi'de yaşayan Gülcay, bir yandan Sisi'yi işletirken bir yandan da çevirmenlik yapıyor. Aslen Trabzonlu olan Gülcay, İstanbul Üniversitesi'nde Çevre Mühendisliği'ni bitirdikten sonra Fars Dili Edebiyatı ve İngilizce Mütercim Tercümanlık okudu.

Fırtına Deresi'nin yanında doğanın içinde bir yaşam

Gülcay'ın Çinçiva'daki Sisi'de hayatı çevirdiği yazılar, çocukları, eşi ve hayvanlarıyla birlikte sürüyor. Gülcay, yıllarca İstanbul'da yaşamasının ardından 7 sene önce Çamlıhemşin gibi küçük bir ilçeye yerleşmesi için, "Büyük bir şehirde nasıl yaşanacağını doğru deneyimledim. Karadenizli'yim, Karadeniz'i hep çok sevdim. Yaylalarını, dağını, taşını, toprağını hep çok sevdim" diyor. Gülcay, eşi ve çocuklarıyla hayatını köpeğinin, tavuklarının, kazlarının, kedilerinin, kuşlarının ve deresinin bulunduğu Sisi'de sürdürüyor. Karadeniz'e dönüp bir şeyler yapabilmeyi çok istediğini söyleyen Gülcay, Çamlıhemşin'de ve Sisi'de süren hayatını, "Aslında insanın yaşaması için çok fazla bir şeye ihtiyacı yok. Suya, havaya ve bir de toprağa ihtiyacı var. Toprağı da üretmek gerekiyor. Minimal bir yaşam ilgimi çekerdi. Ama burada yaşamayı, doğayı doğal yaşamda seviyordum. Bizim de, çocuklarımızın da, hayvanlarımızın da özgür, huzurlu, mutlu olabildiği bir yer" diye anlattı.

'Karadeniz'de kadının içinde olmadığı hiçbir iş yok'

Gülcay, kadın olarak yaşamının yalnızca Karadeniz'de değil, dünyanın herhangi bir yerinde de çok zor olduğunu belirterek, "Mevcut çağın şartları, ataerkil ülke gibi birçok etken var bunun içinde. Kadın olmak zor, kadın olarak o yaşamı idame ettirmek zor" dedi. Karadeniz'de kadının her şeyin içine elini atmış durumda olduğunu söyleyen Gülcay, "Kadın her yerde var ancak burada biraz daha net görülebilir, çünkü Karadeniz'de kadının içinde olmadığı hiçbir iş yok. Sisi'de yaşamak da bir mücadele bence. Karadeniz bölgesinde, Karadeniz'in doğusunda yaşamak daha da büyük bir mücadele. Dere yatağının taşkın yatağının altında yaşadığımız için zor" diye konuştu.

'Dünyayı değiştirmek kadın dayanışması olmadan olmaz'

"Kadın dayanışması olmasa dünya bir yerlerinden patlar diye düşünüyorum. Dünyayı değiştirebilecek bir şey varsa kadın dayanışması olmadan olmayacağını düşünüyorum" diyen Gülcay, Yeşil Yol direnişi örneğinden yola çıkarak, kadınların neden daha önde ve daha dayanışma içinde olduğunu şöyle anlattı:

'Doğaya müdahale etmek isteyen karşısında kadını bulacak'

Doğaya, taşa, toprağa, yeşile bunlara müdahale etmek "Yeşil Yol'la mevcut doğal yapının kirletilmesi, hayat pratiklerinin de üzerine çöküyor; yani kadının. Buraya doğru akan beton biz kadınları gömmek için geliyor. Sonuna kadar hakkımızı savunmak gerekiyor. Doğaya, taşa, toprağa, yeşile bunlara müdahale etmek, bozmak isteyen kim olursa olsun karşısında haklı bir mücadele neferi olarak biz kadınları bulacaktır. Biz korumazsak, sahiplenmezsek gelecekteki nesiller de faydalanamaz. Koruyabilelim, geleceğe bırakabilelim. Doğaya yönelik uygulanmış şiddet çok daha tehlikeli. Çünkü kendini savunamıyor. Doğayı sömürmemiz de doğaya karşı bir şiddet."

(mg)