Botanlı tanrıçalarının kenger mevsimi başladı

09:01

Mizgîn Adim/JINHA

ŞIRNEX - Botan yaylalarına baharın gelmesiyle beraber böylece geçimini toplayıcılıkla sağlayan kadınların sırtındaki heybelerle sarp kayalara tırmanıp kenger toplama zamanı da gelmiş oldu. Sabahın ilk ışıklarıyla beraber dağların yolunu tutan kadınların türküler eşliğinde, kınalı elleriyle işlemeli heybelerini toplama telaşı, bizi Kürdistan'ın doruklarına doğru götürmeye yetiyor.

Havaların ısınmasıyla beraber, karların erimesiyle doğal berrak ırmakların oluştuğu Botan dağlarında kadınların pancar toplama zamanı da gelmiş oldu. Dağların doruğundan yemyeşil yaylalara ulaşan esintiye renkli kıyafetleriyle bütünleşen kınalı elli Botanlı kadınların topladıkları kengerleri tek tek el emeği işlemeleriyle süsledikleri heybelerine koyduğu anların yarattığı muazzam manzara, izleyenleri Kürdistan topraklarının en ulaşılmaz doruklarına götürmeye yetiyor. Biz de ajans olarak tanrıça kültürünü hala heybelerinde taşıyan Şırnak'ın Gülükonak (Dêrgul) ilçesinde yaşayan kadınların yayla yolculuğuna dahil olduk. Sabahın ilk ışıklarına gülüşleriyle "merhaba" diyerek kalkan kadınların, heybelerine koydukları bir parça ekmek ve soğanla dağlara doğru yolculuğu böylece başlamış oluyor.

Şarkılar eşliğinde dağlara koyulurlar

Sabah saat 05.30'da kapılarında hazır olan kadınları bir traktörün almasıyla yolculuğumuz başlıyor. Traktör romörkünda kadınların şarkı ve meseleleri arasından yollara serpilen kahkahaların arasında geçirdiğimiz iki buçuk saatlik yolculuğun ardından traktör gelebileceği son noktaya kadar geliyor ve kadınlar burada inerek bir çeşmenin başında kahvaltılarını yaptıktan sonra yine yollara koyuluyor. Bir saat daha yürüyerek iyi kengerlerin olduğu Kudwaqî, Girê Dermana, Şêx Miheme dağlarının eteklerinde kenger toplamaya başlayan kadınlar, Hutê köyünü göstererek bundan sonraki köylerin Siirt'e bağlı olduğunu söylüyor yine uzakta görünen dağın ise yiğitlerin efsanesinin karargahı olan Herekol olduğunu belirtiyor.

'Pepuk kuşunun hikayesi...

Kenger toplayan kadınlardan Xecice bir yandan kenger toplarken bir yandan da başlıyor guguk (pekuk) kuşunun hikayesini anlatmaya: "Yıllar önce Diyarbakır'da biri erkek bir kız iki kardeş varmış. Bunların anneleri ölünce babaları yeniden evlenmiş. Fakat bu kadın çok ama çok zalim bir kadınmış. Baharın gelmesiyle beraber üvey anneleri onların eline bir heybe verip, 'gidin kenger toplayın ve sonra da çarşıda satın' demiş. Bunlar da heybeleri ile beraber Karacadağ'ın yolunu tutmuşlar. Kız kardeş kengerleri topraktan çıkarırken, erkek ise sırtına bağladığı heybeye tek tek koyu vermiş kengerleri. Akşam tam eve dönerken bir de bakmışlar ki heybe boş. Kız kardeş hemen öfkeyle eline aldığı taşı, 'yedin bütün kengerleri' diyip kardeşinin kafasına vurmuş. Kanlar içinde yere yığılan kardeşi hemen oracıkta can vermiş. Kız kardeşi bir de bakmış ki kardeşinin sırtındaki heybe delik, meğer tüm kengerler o delikten yırtıktan düşmüş, küçük kardeşi ise bunu hiç fark etmemiş. Şaşkına uğrayan küçük kız, kafasını yanı başındaki ağaca saatlerce vurarak, 'pepuk pepuk min ki kuşt, bırayêxwe kuş' diyip diyip ağlamış. Küçük kız o an sadece sürekli 'pepuk pepuk' diyen ve kafasını ağaca vuran küçük bir kız olmayı dilemiş. Öyle içten dilemiş ki dileğini, küçük kız birden kuş olup uçu vermiş. İşte böyledir guguk (pepuk) kuşunun hikayesi. O gün bu gündür her pepuk kuşunun sesi bir yerlerden duyulduğunda kadınlar dağlara koyularak kenger toplar ve kenger sofrasında illa bir yetim doyurur…"

'Yaşamımızı çölde verdiğimiz emekle sağlıyoruz'

Besna Yıldırım ise "Biz yaşamımızı çöllerde topladığımız bitkilerle sağlıyoruz" diyerek kenger ve pancarın kadınların geçim kaynağı olduğunu söylüyor. Besna, "Sadece kenger değil sîrig, pîzpîzok, soryaz, bêzar,biyig da topluyoruz. Şimdi kenger zamanıdır, bir hafta sonra Faraşîn'de sirig çıkacak bu sefer oraya gideceğiz. Ramazan ayından sonra da Şerwan taraflarına gidip 'biyig' toplayacağız. Çok kazanmıyoruz ama bu kültür bize ait. Biz de bu otları toplamazsak, çocuklarımız bitkilerin anlamını ve yararını unutup gidecek" diye belirtiyor. Besna dillerini, doğalarını, halkını ve annelerinin mirası olan kültürlerini sevdiklerin söylüyor.

Kaçak çayın keyfi yaylalarda başka olur

Bir çırpıda kendi elleriyle koymuşçasına geniş yaylaların binlerce bitkisi arasında topladıkları kengerleri heybelerinde toplayan kadınlar öğle saatinin gelmesiyle işlerine son veriyor. Fakat gün onlar için henüz bitmiş değil, şimdi ise keyif zamanı… Dört mevsimin aynı anda yaşandığı Botan yaylalarında yaktıkları ateşte çay yapan kadınlar,evden getirdikleri tandır ekmeği ve soğanlarını yanına şöylece bir kurdu mu değmeyin keyiflerine. Güzel sesleriyle çevre köylere nam salan Dêrgul kadınları, bir yandan kaçak çaylarını yudumlarken bir diğer bir de Meryemxan'ın türkülerini söylüyor teker teker. Akşama kadar yaylada yankılanan güzel kadınların güzel sesleri arasında işte böyle geçer Botan günleri.

Türkülerle eve dönüş başlar

Yemeğin ardından dere kenarında dinlenen kadınların değmeyin keyfine, akşama doğu tekrar almaya gelen traktörün sallanan romörkunda eve döner kadınlar. Ay ışığının altında ilerleyen traktörde 20 veya 30 kiloya yakın topladıkları kenger torbalarının üzerinde oturan kadınların dikenli kenger toplamaktan kanayan ellerini dağlara el sallaya sallaya türkü dolu selamlarla eve doğru koyuluşları ise görmeye değer. Kim bilir belki aralarında birileri dağların doruğunda onları gizlenerek seyreden evladına söylüyordur türkülerini, belki bu yüzdendir avazı çıktığı kadar haykırarak türkülerini söylemesi, belki bu yüzdendir Dêrgul kadınlarının güzel sesleriyle etrafa nam salmaları…

(zd)