DOSYA HABER Yazdır Kaydet

İmralı'dan kadınlara uzanan 'özgürlük perspektifleri' (1)

Dosya Haber
Mart 06 / 2015


 
Deniz Fırat /JINHA
 
HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın İmralı'da tutulduğu 17 yıl boyunca kadınlara yönelik yaptığı öneri ve perspektifleri 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle derledik. Tükiye'de ilk getirildiğinde  "Yarım kalan yaşam projem vardı" diyen Abdullah Öcalan'ın 1999/2005 yılları arasında yaptığı değerlendirmelerde, irade, özgürlük ve eğitim konularını ele alırken, en dikkat çekici olan ise kadınlara yönelik yazdığı "Seninle yaşamak için, Aramızda Âdem ile Havva'dan beri, Ekilen karaçalıların sökülmesi, Yükseltilen duvarların kaldırılması gerekir" dizelerinin yer aldığı 8 Mart şiiri oldu. 
Kürt kadın tarihine sunduğu perspektiflerle önemli bir yere sahip olan Abdullah Öcalan'ın tutsak edilişinden bu yana kadınlarla ara ara kesintiye uğrasa da kurduğu 17 yıllık irtibatı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle JINHA olarak derledik. İlk bölüm 1999/2005 arası önemli gelişmeler yaşandı. 1999 yılında PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın ilk tutsak edildiği sırada kadın özgürlük mücadelesine ilişkin,"Yarım kalan yaşam projem vardı" demişti. İçerden devam ettiği proje aşamalarından, 2000 yılında "Ben özgürlükle evliyim" diyerek toplumda yaşanan kadın sorunlarına çözüm getirme çalışmalarına, 2001 yılında kadınların meşru savunma çizgisi geliştirerek kadın partileşmesinin ayaklarını tamamlaması için "21'inci yüzyıl kadın özgürlük yüzyılı olacak" belirlemesine 2002 yılında "erkeği dönüştürme projesi" önerisine, 2003 yılında kadın partisi olarak ilan edilen PJA'yı kutlamasına ve 2004'de, "PJA bir başlangıçtır" diyerek "kadınlar her ülkede kadın özgürlük birliklerini kursunlar" önerisine ve 2005 yılında Koma Jinên Bılınd (KJB) için çatı örgüt modelini önerilerine kadar önemli değerlendirmelerin bulunduğu Kürt kadın tarihinin önemli aşamaları yer alıyor. 
1999: Özgür kadın projem geliştirilmeli 
PKK Lideri Abdullah Öcalan esir edildiği ilk yıl 1999'da kadınlara yönelik önemli değerlendirmelerde bulunan tutsak edildikten sonraki ilk değerlendirmeleri şöyle: "Kadınlara ilişkin yarım kalan yaşam projem vardı. Onun içeriği doldurulabilir. Çünkü özü verilmiştir. Özgürleşme mücadeleleri devam etmeli ve sonuna kadar gitmelidir. Özgür kadın yürüyüşü bana göre halen en haklı ve sonuna kadar gidebilir. Yaşam ve barış üzerindeki etkisi düşünülmeli. Yenisi yaratılmalı. Özgür kadın benim için idealdi. O davam sonuca gidebilmeli. Özgürleşen kadın nasıl istiyorsa, kendileri kendi kararını verebilirler. Üzerine yoğunlaşmak çok heyecan verici. Korkum yanlış anlayacaklar. YAJK'ın partileştiğini duydum. Özgür kadına başarı getirmesini dilemekle ancak çok yönlü, derinlikli gelişmesini sınırsız saygı ve sevgimi, özlemimi belirtebilirim. Dünyada ilk kadın partisi herhalde, ileri bir adım. Güçlenmeye çalışıyorlar. Herhalde Güney'de de konumları çok gelişkindir. Sanat okulları var. Ona kaydolsunlar. Politik eğitim çok gerekli.
'Partileşme önemli bir iddiadır'
Kadın Özgürlük Partisi'nin mesajını aldım. Derin, anlamlı ve yüce duygulu yüklenimle bağlılıklarına değer biçmek zordur. Benim için son yılların en zor çalışmasıydı. Konu hassastı. Ağır duygu yüklüydü. Bin yıllık sorunların, kördüğümü olunmuş, acımasız savaş kurallarından, derslerden tutalım; güzellik, eşitlik, emek yüklü yeni yaklaşım ve yaşama tarzını açıklığa kavuşturmak; bunu da öz güçlerine dayalı kılmak biçiminde bir yol tuttum. Çok az cesaret edinilen, ama klasik olmayan, üstünlük ve hâkimiyete yer vermeyen bir yaklaşım olacaksa böyle olmalıydı. Cins, sosyal ve siyaset arasındaki bağ doğru kavranmalıydı.  Ayrıca kadınla ancak güzel yaşana bilinirdi. Bunun öz ve biçim sorunlarına cevap gereklidir. Önemli aşamalar kat edilmesine rağmen, bana göre eksik kalmıştı. Ayrıca benim etrafımda kendini aşırı feda edecek, patlatacak bir duygu atmosferi çok zorlayıcıydı. Son dönemde bu daha da artmıştı. Dolayısıyla bu kazanılan derinlikli duygu ve düşünce güçlerini dünyada da kendini gösteren, kadını obje olmaktan çıkarıp subje, öz kimliklerine dayalı bilinç ve irade güçleri haline gelmeleri somut gerçekliğimizde büyük önem taşıyor. Partileşme bunun iddialı bir adımıdır. Bununla şüphesiz binyılların erkek egemenlikli toplum dünyası yerine, kadının özgün ve özgür irade ve bilincine, doğru bir toplum paylaşımına, bu temelde alt ve üst ve yapıyı yeniden şekillendirmede yerlerini belirlemeye sahip çıkmaya çağıracaktır. Program, örgüt, yaşam tarzıyla kendilerini yeniden gerçekleştirmeye bu temelde ilkeli yürüyeceklerdir. Gereğine derinden inanıyorum. 
'Tanrıçalar, özel gücü çok iyi örgütleyenlerdir'
Kadın hareketinin doğuş sancısı çektiği söylendi. 'Ben 40 yıldır bu sancıyla yaşıyorum. Kadının kendini değiştirmesi gerekir. Çok derin açmaları gerekir. Tanrıçalar, özel gücü çok iyi örgütleyenlerdir. Alanın derinleşmeye ihtiyacı var. Bunun özgünlüğü var. Karşılıklı dayatmalara gerek yok. Bizim projenin özgünlüğü var. Özgür düşünce, özgür beyin, büyük bir düşünceye, yaşamaya ihtiyaç var. Özgür kadının iradesi doğdu. Erkek fazla karışmamalı. Anlaşmak için özgür olmak gerekir. Benim felsefeme göre, özgür kadın yaratılmalıdır. Özgür iradeye saygılı olmak gerekir. Başarılı olursa yücedir, selamlarız. Ben bir erkek olarak harem kurabilirdim, çoluk çocuk sahibi olabilirdim. Ancak ben özgür kadın çalışmasını yaptım. PJKK var.
'En büyük yoldaşın özgürlük tutkusudur'
Kadının amacı güneş kadar net ise yöntemini bulur. Özgürlük tutkusu güçlü ise, her yol ve yöntem bulunur. Özgürlük konusunda lafazan olmamak lazım. Kafanızın içinde erkek egemen düşünceler varsa şeytan olursunuz. 'Nasıl yapacağız, önümüzü tıkıyorlar' yakınmasına çok kızıyorum. 'Önümü açın' diyenlerden nefret ediyorum. Bunu diyerek erkekten yardım istiyorsunuz. Kocasına sığınan kadından ne farkın kaldı. Başkalarından yardım istemeyin. Önce sen Kaf Dağı'nı aş, beynini, yüreğini geliştir. En büyük yoldaşın özgürlük tutkusudur. Beyin ve yüreğini alıştır, ama iyi yoldaşlar gerek. Çocuklar ağlar, çocuklar gibi ağlamayın. Akılla kendinizi yaşatın, geliştirin. Unutmayın, benden daha tehlikeli bir çarmıhtasınız. Kendisini özgür sananlar hiçbir şey olamaz. Kendi kaderinizi, durumunuzu tartışın. Kendi kendini iyi kullanmayı bileceksin, iyi kullanmazsanız bitersiniz.
'Eğitiminizi ibadet yapar gibi yapmalısınız'
Erkek zorlar, ama sizin elinizde bir örgütlenme imkânı var. Vakıf olursa bazı binalar var. Onları kendi mülkiyetinize alabilirsiniz. Yarın sizi kabul etmeyebilirler. Oralarda kendinizi eğitin. Eğitiminizi ibadet yapar gibi yapmalısınız. Duygusallığa kapılıp kendinizi yakmayın. Ağlamayın, sokaklarda zor duruma düşülmesin. Benim kadınlara ilişkin çabalarım vardı, yalnız tamamlayamadım. Kadınlar, çocukları eğitsinler. Okuma yazmayı, kendi dillerini, Kürtçeyi öğretsinler. Her biri 20-30 çocuk eğitsin. İlla da kendi çocuğun olması gerekli değil, tüm çocuklar bizim çocuklarımızdır. İşte sosyalizm, demokrasi budur. Vahşi kapitalizm, toplumu, bunları mahvetmiş. Bunlar en doğrusudur. Birbirine yardımcı olsunlar. Sivil kuruluşlar, uluslararası kuruluşlar var. İsterseniz sınırsız yardım alabilirsiniz. 
'Beni anlamayacaksanız benden vazgeçin'
Aldatan ve aldatılan olmadım. Daha önce aktarmıştım anamla olan konuşmayı. Onu tartışın kendi aranızda, derinleştirin. 'Bu adam neden anasıyla böyle bir tartışmaya girdi' bunu açmalısınız. Bunları derli toplu aktardım, bunları iyi değerlendirin. 50 yaşında ben, bunu boşuna konuşmadım. Benim bir ilkemdir. 'Ben çağın erkeği olmayacağım' dedim. Bu kadınlar için önemli. 'Beni anlamayacaksanız benden vazgeçin, yoksa cayır cayır yanarsınız' dedim. Bu da bunun sonucudur. Bunun kadının özgürleşme isteğiyle yakından ilgisi var. Bu adam deli midir, niye böyle davranıyor, deli değilse niye anlamıyorsunuz? Anlamanız gerekli. Anlamıyorsanız benden vazgeçin. Ben bu vakfı da onun için istedim. 
2000:Ben özgürlükle evliyim
Tutsak edildiğinin ilk yılında dahi kadın bilincinin geliştirilmesine dönük önerilerde bulunmaktan vazgeçmeyen Öcalan 2000 yılında ise şu belirlemelerde bulundu: "Geçen gazetelerde gördüm evlilik meseleleri tartışılıyordu. Bunu 15 yıl önce de Hürriyet muhabirine söylemiştim. Ben özgürlükle evliyim. O tarzdaki evliliğim de halen devam ediyor. Evlilik kurumuna karşı değilim. Mevcut biçimi de tehlikeli buluyorum. Ama zorlamak da istemiyorum. Özgürlük benim için çok önemlidir. Benim esaretim en büyük günahtır. Burada dört bin yıllık kirli bir tarih temizleniyor. Derinlik için derin bir yalnızlık ve iç dünya gerekiyor. Gerekirse 10-20 yıl inzivaya çekilip kendilerini özgürleştirmeleri gerekir. Kişiliklerini yaratmaları ve kendilerini yetiştirmeleri gerekir. Kölelikten başka türlü kurtulmak olmaz."
Öcalan aynı yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde kadınlara şu mesajı verdi: "Herhalde kendilerini örgütlüyorlar. Daha önce Özgür Kadın Vakfı'nı söylemiştim. 'Demokrasinin zaferini kadın getirecektir.' Bu bir slogan olabilir. Barış çalışmaları savaştan daha önemli. Barış analarına, şehit analarına selam söyleyin. Barış çalışmalarına tüm güçleri ile katılsınlar. Gün dolayısıyla onlara bunu söyleyebilirim:
8 Mart 2000 Kadınına… 
Seninle yaşamak için, 
Aramızda Âdem ile Havva'dan beri, 
Ekilen karaçalıların sökülmesi, 
Yükseltilen duvarların kaldırılması gerekir, 
Bunun için; İlk sınıf, ilk hâkim, 
Yalancı ve zalim erkekliğin yenilmesi, 
Ve uygarlığın çaldığı ateşin alınması gerekir
Bunun için; Tüm Prometheus'lara bedel bir kavgayı göze aldım, 
Dünyayı karşımda buldum, 
Ve Promethe'nin memleketinde haince esir düşürüldüm…
Ey kutsal ana, Ve sevda kadını…"
Kadın yoldaşlara;
Kongrenizi sevgi ve saygı ile kutlarım. Kadın konusu sınıf ve ulus gerçekliğinden daha önemlidir. Hem tarihi hem de sosyal bakımdan kapsamlıdır. Sınıfsallık ve ulusallık adına yapılan politikacılıktan daha değerlidir. Bunun için kadının bu konuda en alttaki ve tümüyle toplumdan dıştalanmış sınıf olduğu gerçeğinin görülmesi ve bu tarihin doğru çözümlenmesi gerekiyor. Günümüze kadar kadının tarih ve toplum gerçeğinin açığa çıkarılması gerekiyor. Bunun için derinliğine araştırma ve eğitim gerekir. Kendilerini örgüt olarak görüyorlarsa, program olarak önlerine koymaları gerekir. Umarım bu konuda bazı gelişmeler sağlanmıştır.
'Kadınlar sanat alanında en önemli güç olmalı'
Kadın partisi her düzeyde meşru savunma çizgisini esas almak, düşünce ve duygularında fiziki ve bedeni varlığı ile yaşamı konusunda askeri gücü değil, sonsuzluğunu esas alarak doğru bir meşru savunma çizgisini hayata geçirmek zorundadır. Kadın barış ve demokrasiyi en çok gündeme getirmesi gereken bir güç olarak kendini geliştirmelidir. Kadın kültür ve sanat alanında en iddialı bir güç olmak konumundadır. Bu konularda bir anlayışın ve politikleşmenin sahibi olduğunuza inanıyorum. 
'İçimdeki klasik erkeği öldürdüm'
Toplumdan sonra kadın bu şansını günümüze kadar yitirdi. Sizler bu şansı tekrardan elde edebilirsiniz. Attığınız adımın, yaşadığınız bölgede neolitik devrimin çağdaş anlamda yeniden gerçekleşmesi anlamına geldiğini düşünüyorum. Yalnız Kürt kadınları olarak değil, Türk, Fars, Arap ve Avrupalı kadınlarla birlikte bu devrimi tüm dünyaya yayabilirsiniz. Bunu da Özgür Kadın Vakfı ile yapabilirsiniz. Bu bir din değil, bir kültür, bir düşüncedir. Ordulaşmadan başlayarak dalga dalga yayılacağınıza inanıyorum. Değişik ülkelerin yasa ve kültürlerine uygun bir örgütlenmeyi yaratmalısınız. Şahsımda klasik erkeği öldürmeye çalıştım. Devriminizin başarısı için her şeyi ortaya koymanızı ve özgürleşmenizi diliyorum."
'Özgür Kadın Partisi bir devrimin ifadesidir'
Yine aynı yıl Öcalan bir mektupla kadınlara seslenerek örgütlülük konusundaki ısrarı şu sözlerle yineler: "Özgürlük Partisi yoldaşlarıma ve dostlara; "Kadın özgürlüğü konusunda gittikçe yoğunlaşıyorum. Bu konu üzerinde yoğun duruyorum. Vardığım sonuçların tarihi temelinin olduğu bana göre kanıtlanmıştır. Erkek arkadaşlara da şunu söylüyorum; Özgür Kadın Partisi bir devrimin ifadesidir. Buna saygılı olmak gerekir. Dar cinsellik temelindeki yaklaşım doğru değildir. Saygılı olunmalı, dostça ve yoldaşça bir yaklaşım hâkim olmalıdır. Kendilerini dönüştürme kararlılığını korumalılar. Partileşme adımı tarihidir; mahkûm edilen kadından özgür kadına büyük yürüyüştür. Özgür kadına ulaşmak onurdur. Buna yanlış yaklaşmak onursuzluktur. Parti adına atılan adım, onurun kazandırılması adımıdır. Dünyada ilktir. Bu bilinçle ortaya koymak gerekir. Çok tarihi bir görevdir. Ben de kendi adıma yardımcı olmaya çalıştım. Bu hususta kişiliğimi sonuna kadar değerlendirebilirler. Toplumu demokrasi ve eşitliğe götürmede en belirleyici ve en büyük çabayı öz güçlerine dayanarak yapabileceklerine inanıyorum. Başaracaklar. Bu temelde selam ve saygılarımı sunuyorum."
2001 yılında Toplumsal sözleşme önerisi 
Öcalan 2001 yılında kendisiyle görüşme alan avukatlar aracılığıyla kadınlara ilişkin şöyle der: "Bağımsızlıklarını koruyorlar mı? Demokratik faaliyetlere ağırlık vermeleri gerekir. Eğitim durumlarını geliştirsinler. Her tarafta toplu mekânlara okul sistemleri geliştirsinler, bunda ısrarlı olsunlar. Kadın boyutu ile ilgili ileri düzeyde katkıda bulunmak ister. Akademi kursunlar. Kendi kurtuluşlarını, sanat ve öz yaşam anlayışlarını kurdukları akademi ile geliştirmeliler. Bir nevi kendi eğitimlerini kendilerinin yapmaları lazım. Kendi ideolojik eğitimlerini kuracakları okullarda, akademide yapmalıdırlar. Bu konuda bir kitap yazmak isterdim. En fazla yoğunlaştığım alandır bu. Bu konuda sınırlı kaynaklarla önemli tespitlere ulaştım. Ulaştığım bu düzeyde fikirler beni tatmin etti.
'Kadın Toplumsal Sözleşmesi kitabı oluşturulmalı'
Kendilerini, kadının toplumsal sözleşmesini, 21. Yüzyıl Kadın Özgürlük Manifestosu niteliğinde oluşturmalılar. Nasıl ki J.J. Rousseau'nun Toplumsal Sözleşmesi varsa, kadının da 'Özgür Toplumsal Sözleşmesi' ya da 'Kadının Toplumsal Sözleşmesi' şeklinde bir kitabı oluşturulmalıdır. Bu konu sadece Kürt ve Türk kadınları için değil, bütün dünya kadınları içindir. Kadın Özgür Toplum Sözleşmesi geniş bir çalışmanın ürünü olmalıdır. Bu, evrensel ve uluslararası bir öze sahiptir. Kadın hareketi çevre hareketi ile birleşmelidir. Çocuk ve Çevre Sözleşmesi BM tarafından yayınlandı. Kadın hareketi bunlarla birleşmelidir."
Aynı yıl Öcalan 8 Mart'a ilişkin kaleme aldığı yazısında, "gerçeğin, adaletin ve sevginin arayışçılarına" sözleriyle kadınlara hitap ederek şu mesajlarda bulunur: "2000 yılının 8 Martı'nın selamından beri ortaya çıkan gelişmeler, yaşadığı yoğunluk temelinde ve gönderdiğiniz mektupların hepsine vereceğim cevap şudur; derinleşmenizi diliyorum. Her biriniz kendinizi bir dergâh kılabilir, bir ana kaynak haline getirebilirsiniz.Siyaset ve sömürüye dayalı sistemleri, kadın köleleşme süreci incelenerek derinleşmenizi, kendinizi adeta yeniden yaratmanızı diliyor, yalnızlığa dair yazdıklarınıza da şöyle diyorum; yalnızlık güç ve kudret kaynağına dönüştürülmelidir…
'Kadın Özgürlük Akademisi kurulmalı'
Vakıf açtığınız için sizleri tebrik ediyorum, sizleri kutluyorum, güzel bir adım. Bu vakıf sadece Kürtlerin değil, Türk, Kürt, Avrupa ve tüm dünyadaki kadınların yeri haline gelmeli. Burayı Özgürlük Akademisi olarak değerlendirmek gerekir. Bana daha önceden kadınların yazdığı raporlar vardı, mektuplar vardı. Kasetleri, yaptığım diyalogları, yine burada yaptığım diyalogları onlara hediye ediyorum. Özgürlük okulu olarak kullansınlar. Buraya kirli erkek eli, kirli kadın eli değmemeli. 10 bin yıllık tarih çizgisini temsilini yapacaklar. Çok sevdiğim bazı çocuklar, kimsesiz çocuklar vardı. Yine Türkiye'de, İran'da kendilerini yakan çocuklar vardı. 40'ar, 50'şer kişilik gruplar halinde erkek-kız ayrımı yapmadan bu çocukları alıp eğitsinler. Okul barış ve yeni yaşam için eğitim yeri olmalı, analar için eğitim yeri olmalı. Bir okul gibi; Kürtçe dilini, tarihini öğreten bir okul, özgür yaşam projesini burada hayata geçirin.
Kadın için, gerçeğin ve adaletin arayışçıları demiştim. Sizin göndermiş olduğunuz mektupları edebi, felsefi, içerik olarak zengin buldum. Genel yanıt olarak şöyle diyorum; Apo ile 24 saat yaşama, bu aynı zamanda bir bilmecedir. PKK içinde ve dışındakiler ve dostlar katılabilirler. 300-400 sayfalık bir yarış mektubu olabilir. Ben de yarışta birinci olanı onaylayarak katılıyorum. Bu kitap yazma yarışıdır. Selamlar, saygılar.
2002: Özgür evlerde buluşsunlar 
Avukatların 2002 yılından yaptığı görüşme aracılığıyla kadınlara mesaj yollamayı aksatmayan Abdullah Öcalan, bu defa kadınlara yaptığı yoğunlaşma önerileni doğru bir biçimde ele aldıklarından dolayı tebriklerini iletir ve şöyle der: "Yazıp yazmamak önemli değil, tanrısallaştırma var, güzel bir yoldalar. Büyük saygı duyulacak kadın kadar, büyük saygı duyulacak erkeği yaratmak da gerekiyor. Sınırsız kişilikler yaratmalılar. 2002'nin kadın mesajını bu temelde vermek gerekiyor. Acılar karşısında hiç yıkılmaya gerek yok, saygıyı, sevgiyi büyütmeye ihtiyaçları var. Onlara mesaj vereceğim. Kendi yapılarında erkeği eğitiyorlar, öyle mi? Derinleşme durumları gelişmiş galiba. Akademi çalışmalarının derinleştiğini belirtiyorlar. Sivil toplum örgütlenmelerine ağırlık vermişler. Aslında Türkiye'de de Özgürlük Akademileri olabilir. Son dönemlerde herkes aşk şairi kesilmiş. Bu konulara kalem atmayan yazar kalmamış gibi.  Bazıları bu süreci saptırmaya çalışıyor. Kadın olayının demokratik hamlesi çok saptırılıyor. Aşk adı altında düşürülüyor. Bizim kadın hareketinin binlerce kadrosu var. Kadın biraz özgürlük düzeyi yakaladı, kadınla onurlu bir yaşam, kadın onurlu yaşamı yakalamalı. Bana 'nasıl yaşıyorsun' diyorlar. Kadın meselesini de iyi kavramak lazım, kadını biz insan yerine koyacağız, onurlu bir biçimde yaşanacak, o zaman kadınla onurlu yaşanacak. Ben tüm gücümü nereden alıyorum? Böyle büyük kadının ortaya çıkarılabilmesi, dünyayı ve toplumu kurtarır. Bu temelde ben güçlüyüm, onlar da güçlü olsunlar. Ben 'ne genel ne de özel ev peşinde koşsunlar' diyorum. Daha önce de 'özgür evler' demiştim. Özgür evlerden Sümer Devleti döneminde geneleve geldi, Musakkadim gelişti. Özgür evlerde buluşsunlar. Başlangıçta aile iyi bir kurumdu, sonra köleleştirildi. Kadın Tarihi, Kadın Özgür Toplum Sözleşmesi, bunlarla kongreye gitsinler. Biraz paraları da evleri de olmalı. Ben 'rahip ya da rahibe olsunlar' demiyorum, rahiplerin nasıl yaşadığını anlasınlar, tanrıça kültürü Star'dan İştar'a, İnanna'ya,  Afrodit'e kadar gelir. Bu kültürü yaşatmaya çalışacağız, bu bizim kültürümüzdür. Selamlarımı söylersiniz. 
'Kongre için yoğunlaşılmalı'
21'inci yüzyılın kadın yüzyılı olacağını demiştim, Kadının dönüştürülmesi yalnız yetmez, erkeği dönüştürme sorunlarını ele almalılar. Partilerine erkek üye alma da olabilir, ancak bazı ölçüleri olmalı ve onu kendileri koymalı. Onların da kendi öz güçlerine dayalı meşru savunma güçleri olmalı. Onlar için üç temel çalışma öneriyorum; birincisi kadın tarihi, ikincisi kadın devrimi yani özgürleşmesi, üçüncüsü kadının toplumsal sözleşmesi. Bu alanda bir çalışmaları var. Bunu daha da derinleştirsinler. Bu üç konuda yoğun bir çalışma dönemi geçirdikten sonra kongrelerini bu hazırlık çerçevesinde yapmaları daha iyi olur, acele etmelerine gerek yok. Bu söylediklerimi mektuplar biçiminde düzenleyip cezaevlerine de gönderebilirsiniz. Sivas Cezaevi'ne gönderebilirsiniz. Bu üç çalışmayı aklınızda tutun ve mutlaka aktarın. Kongreyi 255 delegeyle mi yapmışlar? Tam parti olmuşlar. Bir ananın da yer alması olumlu olmuş. Ayrı düşen yoktur herhalde. Ana tanrıça kültürünü yeniden canlandırmaya çalışıyorum. Kökeni Toros -Zagros etekleridir. Ana tanrıça kültürü bizim kültürümüzdür. Gönderdiğim çiçek ulaşmış. Onun için de epey burada cebelleştik idareyle. 'nasıl gönderdin' diye şey yaptılar, 'yasak' falan dediler. Geri kalan çiçekleri yoldular. Neyse ulaşmış olması iyi olmuş. Arkadaşlara çiçeğin hikâyesini anlatırsınız. Çiçek bir semboldür, önemli olan kadının çiçekleşmesini sağlamak. 
2003: Beritan'ın özgürlük onurunu kurtarmak benim ilkem 
"Bir kız vardı, Beritan, Kürt gericiliğine teslim olmamak için kendini kayalardan attı -Karakoçan'a yakın bir köydeydi, Peşmergeler yalvarıyorlar, 'teslim ol, bir şey yapmayacağız' diye. İşte esas aldığım özgürlük çizgisi budur.  Ama o 'Kürt gericiliğine teslim olmam diyor' özgürlüğü esas alıyor. O kızın özgürlük onurunu korumak boynumuzun borcudur. Bu benim ilkemdir" Abdullah Öcalan, 2003 yılında kendisine yönelik uygulanan ağır tecrit koşullarından dolayı avukatlarıyla büyük mücadelenin ardından görüştürülür. Öcalan ilk görüşünde yine kadını unutmaz ve şöyle der: "Ortadoğu kültüründe kutsal evlilik türevleri var. İsa ve Musa da kadını düşürüyor. Meryem'de silik bir tanrıçalık var. Biz Ortadoğulular kadını Ayşe, Fatma olarak, batı Meryem olarak görüyor. Meryem kültürü, Ayşe-Fatma kültüründen ileridir. Batı kültürünün üstünlüğü de buradadır. Ayşe'nin bir sözü var, 'tanrım beni bir kadın olarak doğuracağına bir taş olarak doğursaydın' diyor, bu söz önemlidir. Ne kadar bir zulüm altında ki bunu söylüyor. Bir kadın olmanın zorluğunu o kadar fark etmiş ki peygamber eşi olmasına rağmen söylüyor. Buna karşı Ayşe-Fatma'nın yapabileceği bir şey de yok. İşte bunun için cinsiyet devrimi zorunludur. Kızlar bunu geliştirsinler, derinleştirsinler. Aslında bu konuda söyleyeceğim çok şeyler var, ama zaman sınırlı. Bu temelde kızlara selamlarımı iletirsiniz.
'Cinsiyet devrimi aynı zamanda erkeğinde kurtuluşudur'
PJA'nın gönderdiği mektubun özünü anladım. Güçlendiklerini tahmin ediyordum. Kadını doğru buluyorum, kadının yalanı yoktur. Tabi bilinci olan kadının, bilinçli değilse her türlü yalana bulaşır. Daha önceki değerlendirmelerimde cinsiyet devrimi gerekli demiştim. Cinsiyet devrimi sadece kadını ilgilendirmiyor. Son 5 bin yıllık sınıflı toplum uygarlığının sorunudur. Erkek kadından da daha batmış bir durumdadır. Bu cinsiyet devrimi aynı zamanda erkeğin de kurtuluşudur. Kadının doğruluğunu gördüm."
2004:Özgür Kadın Birlikleri olmalı 
Tecridin biraz daha hafiflediği 2004 yılında ise şu sözleri söyler: "PJA iyi bir başlangıçtır, geliştirmeleri gerekiyor. Afganistan'da olduğu gibi Amerika'nın Hollywood kültürüne yenilmeden biz özgürlük anlayışımızı, Türkiye'deki ortamda uygun, hareketi geliştireceğiz. Onlara düşen, bu erkeklere boyun eğmemektir. Beni bile eleştirebilirler. 8 Mart geçti, ama kısa bir mesaj vermek istiyorum;  Kadın özgürlüğü üzerine büyük düşünme ve kişilikte derinleşme çabamı sürdürüyorum. Kadınlara öz tutku ile bağlılığımı sunuyorum. Uygarlık tarihinden daha eski, şiddetli veya şiddetsiz bütün baskıyı çözümledim. Benim için çaba içinde olanlara teşekkür ediyor, selam ve sevgilerimi sunuyorum. Kadının zaferin gerçek teminatı olduğunu belirtiyorum. Size isimlerini yazdırdığım mektuplara karşı, benim adıma birer sayfa cevap yazarsınız. Eski yazılarımdan ve savunmamdan yararlanabilirsiniz. Mutlaka herkese ayrı, ayrı yazın, moral olur. Tüm komitelerde yer alırlar. Kadının ayrı örgütü olur. Her ülkede legal anlamda da Özgür Kadın Birlikleri olur. PJA ayrı, kadının kitle örgütü ayrıdır. Yine temsilcileri Hazırlık Komitesi'nde olur. Önerdiğim üç yüz kişi kendini sınırsız eğitirler. Akıllı ve cesur olanlar burada olabilir. Önerdiğim İlerde daha uzun cevap yazacağım. Son savunmalarımı da onlara rapor gibi sunuyorum. Özgürlük, ekmek ve sudan daha değerlidir. Kadın özgürleşmesini Ortadoğu'da zeka, savunma, güzellik temelinde baharla birlikte bir güneş gibi yaratacağınıza inanıyorum. Bu heyecanla Kızlara şunu söylüyorum; bu ihanet, bu aşağılık erkek şeyi sizin sırtınızdan geliştirilmeye çalışılıyor. Yaptırmasınlar, bunun önüne geçebilirsiniz...
'Cilo Dağı'nın Irak tarafında meşru savunmalarını alabilirler'
PAJK için şunu söylüyorum, Ölüm kalım günüdür. Beş bin yıllık hiyerarşiye karşı amansız kadın örgütlenmesini gerçekleştirsinler. İhanet, işbirlikçi ihanete karşı örnek bir tavır bekliyorum. Anlaşılan örgütsel model konusunda sıkıntı yaşıyorlar. Hemen şunu söyleyeyim, Koma Jinên Bilind adı altında hareket edebilirler. Yüce Kadın Topluluğu oluyor. Bu ad altında hareket edebilirler. Öneri olarak sunuyorum. Tartışmalarına devam etsinler, ideolojik içerik ve yapılanma üzerine tartışsınlar. Sanırım yalnız birlik ya da parti olmuyor. Derinleşsinler...
2005: PAJK çizgisinde derinleşsinler
Öcalan 2005 yılında ise kadının örgütlenme modeline ilişkin şöyle önerilerde bulunur: "PAJK-PKK ilişkisinin tüzükte nasıl olması gerektiğini tartışmışlar. Kendi varlıklarını korurlar. PAJK'ın ideolojik güç olarak kalmasında yarar var. Erkeklere karşı alacakları çok yol var. Koma Jenên Bilind bir Yürütme Konseyi biçiminde olur, çatı örgütü olur. Bir ideolojik organ, kadının kurtuluşunda bir ideolojik organ olmalıdır. PAJK bu şekilde kalabilir, Kadın Kurtuluş İdeolojisi'nde derinleştirsinler, ama kendisine güvenenler bu ideolojik yapı içerisinde kalmalılar. Büyük kadın davasına ben inanıyorum. Bu yüzden özgürlüğüne, onuruna düşkün olanlar, kendine güvenenler yer alır. 'İçinde, dışında' gibi problemleri kendilerine mesele yapmamaları gerekir. Esas olan özdür, öz önemlidir, ama biçim de önemli. Koma Jinên Bilind içine hepsi girer. Kongra-Gel içinde Kongra-Gel olur. PAJK ideolojik örgütlenme olur. 300-400 kişidir, ama kendileri bilir. Ben öneriyorum sadece. Kadın davası önemli, tutarlı kadın yoldaşlar vardır herhalde.
'Partiler ideoloji örgütüdür'
Partiler bir ideoloji, zihniyet örgütüdür. 'Devlet olalım' vs demez; demokrasi düşüncesini ve zihniyetini örgütler, sorunları tartışır, seçkin kadro yetiştirir, akademik çalışmalar yapar. Akademi kurabilirler, kendi idari kurullarını seçebilirler. Önde gelen kadroları 'devlet' biçiminde olan bir güç olarak görmemek gerekir. Genel tanım budur. Mühim olan güçlü kadın ve erkeği; mücadele edebilen, ideolojik yetkinliği olan ve dışa karşı da kendini ifade edebilen kadın ve erkeği ortaya çıkarabilmektir. Diğer söylediklerim de var, savunmalar var, bütün bunlar benim raporumdur, kongreye sunulur. Bir kurul bunu düzenler kongreye sunar...
'Bende erkek egemen ideolojinin kalıntısı yok'
Kadın konfedaralizmine gerek yok. Genel yapı içinde olur, ama özgünlüklerini korusunlar. Zaten kitle ayakları da vardır. Ben kadına inanıyorum. Bu konuda çok ciddi, kapsamlı görüş düzeyim var, görüşlerim yenidir. Bende erkek egemen ideolojinin kalıntısı yoktur, bunu yıktım. Bunu kavrarlarsa sadece kendilerini alkışlarım ve kendileri kazanırlar. Ben süklüm püklüm kadınla ilgilenmiyorum. Kadını dişilik nesnesi, cins nesnesi, çoluk çocuk nesnesi olarak görmüyorum. Bu yüzyıllardır böyle yapılıyor. Eflatun'dan beri teorik anlamda da bu yapıldı. Biz kadının öz kişiliğine cesaret ediyoruz. Toplumla tanışma, erkekle hesaplaşma, yaşamla buluşma temelinde kadının kişiliğini tanıyorum..."
Yarın: 2005-2011 yılları arasında İmralı'dan kadın perspektifleri
(at/zd/fk)