DOSYA HABER Yazdır Kaydet

25 Kasım: Eril sistemin işgal aracı haline getirmeye çalıştığı kadın bedeni (15)

Dosya Haber
Kasım 18 / 2015


 
JINHA
 
ANKARA- Savaşların en çok kadınlar için ekonomik yıkım ve yoksulluk nedeni olduğunu ifade eden Türkiye Psikiyatri Derneği Üyesi Leyla Gülseren, "Savaş dönemlerinde kadına yönelik aile içi şiddet de artar. Şiddete maruz kalmak önemli bir travmadır ve kaygı bozukluğu, depresyon, bedenselleştirme bozukluğu, madde kullanım bozukluğu, uyum bozukluğu olmak üzere pek çok ruhsal hastalığın gelişimi için önemli risk etkenidir. Savaşlar herkes için, ama en çok kadınlar için ekonomik yıkım ve yoksulluk nedenidir" dedi. 
 
Kadına yönelik şiddet, bugün her boyutuyla devam ederken Ortadoğu'da bu durum kadın bedeni üzerinden şekilleniyor. Geçmişte savaşlarda işgalin ve temsiliyetin simgesi yenilen devletin kadınlarına tecavüz etmekti. Tecavüze tacize uğrayan kadınları daha sonra ise hizmetlerde kullanırlardı, bu da köleliğin başlangıcıydı. Orduların genelevleri, kadın kampları ise kadınların savaşta nasıl bir araç olarak kullanıldığının kanıtını oluşturuyordu. Modern savaşlarda sadece kadınlar öldürüp yok edilmedi bir sosyal kıyıma da tabii tutuldu. Afrika kıtasında ekip biçen kadınlar ile elleri ayağı tutamayacak kadar sakatlandığında kocaları tarafından sokağa atıldı. Bosna'da, Irak'ta, Filistin'de ve son olarak da Mezopotamya'da kadınlar hem çocuklarını hem de kendilerini ateşli silahlardan korumaya çalışıp, çeşitli hastalıklarla boğuşurken bir de bedenlerini korumak zorunda kaldılar savaş ortamında... Şimdi ise kadın bedeninin talan edilmesi savaş ortamında galibiyet simgesi olarak tecavüze uğramaları IŞİD denilen barbar çeteleri tarafından gerçekleştiriliyor. Kadın bedeni geçmişte olduğu gibi bugünde savaşın galibiyetinin göstergesi oluyor. 
 
'Savaş kadın bedeni üzerinden şekilleniyor'
 
Yüz yıllardır bir savaş silahı olarak kullanılan cinsiyete dayalı şiddetin, kitle iletişim araçlarının çeşitlendiği ve savaşların akıl almaz tekniklerle sürdürüldüğü günümüz dünyasında en ağır biçimlerde kullanıldığına şahit oluyoruz. Bosna, Kamboçya, Liberya, Peru, Somali, Uganda, Ruanda'daki savaşlarda en vahşi haline şahit olduğumuz cinsel saldırı ve işkence, Şengal'de IŞID'in Ezidi kadınlara uyguladığı saldırılarla erkek egemen devlet zihniyetinin çirkin yüzünü ortaya koyuyor. Varto'da YJA Star gerillası Ekin Wan'ın bedeninin teşhir edilmesi, savaşın kadın bedeni üzerinden nasıl şekillendiğini gösteriyor. 
 
'Savaş ölen asker ve gerilla sayılarıyla ifade ediliyor'
 
Jacobs Üniversitesi Bremen'de politik psikoloji alanında doktora adayı olan Melis Uluğ savaşın kadınlar üzerindeki etkisinin görmezden gelindiğini ve savaşın bilançosunun sadece ölen asker ve gerilla sayısı ile ifade edildiğini söyledi. Savaş'ın kadınlar üzerinde birçok olumsuz etkileri olduğunu belirten Melis,"Taciz, tecavüz gibi  konuşulmayan ciddi şiddet içeren pek çok kötü sonucu var. Savasın kadınların üzerindeki etkisi görmezden gelindiği ve pek de ilgilenilmediği için, çatışma ve barış süreçlerinde  kadınların  sesleri duyulmaz oluyor" diye konuştu. Erkek egemen sistem ile savaşın arasındaki ilişki anlaşılmadan kurulan barışın, kadınların yeniden ezilmesine hem doğrudan hem de dolaylı olarak sebep olduğunu söyleyen Melis savaşın kadın üzerinden şekillendiğini vurguladı.
 
'Kadın bedeni savaş aracı olarak kullanılıyor'
 
Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Komitesi Üyesi Nilay Etiler, savaşın araçlarından birinin de kadın bedeni olduğunu belirterek özellikle savaş dönemlerinde yaşanan taciz ve tecavüzün kadının ruh sağlığını ciddi düzeyde  bozduğunu dile getirdi. Özellikle Suriye'de yaşanan iç savaştan kaçıp Türkiye'ye gelen sığınmacılar arasında çok fazla kadın ve çocuk olduğunu söyleyen Nilay, "Eşleri savaşta olan kadınlar barınma, yemek, sağlık gibi ihtiyaçları karşılamak zorunda kalıyorlar. Aile ilgili çok fazla  yükümlülük alan kadınlarda depresyon gözüküyor" dedi.
 
'Savaş dönemlerinde kadınlarda psikosomatik rahatsızlıklar görülüyor'
 
Savaş dönemlerinde kadınlarda daha fazla psikosomatik hastalığının görüldüğünü belirten Nilay, bu tip hastalıkların savaştan kaçıp başka bir yere giden insanlarda daha fazla görüldüğünü kaydetti. Kadınların yaşadığı ruhsal sıkıntının bedene yansıdığını vurgulayan Nilay,"Savaşta taciz ve tecavüze uğrayan kadınlar kendilerini suçlu hissetme ve utanç duygusundan intihara meyilli oluyor" şeklinde konuştu.
 
'Kadınlar savaş ortamında düşük ve ölü doğumlar yaptı'
 
Cizre'de yaşanan sokağa çıkma yasaklarında gebe olan kadınların yaşadığı stres ve korkudan düşükler ve ölü doğumlar gerçekleştirdiğini ifade eden Nilay,"Onun dışında akut stres gibi korku anlarında anne sütünün kesilmesi olabilir. Onun dışında savaş ortamlarında sağlık hizmetlerine ulaşamama sorunu vardı. Kadınlar evde yetersiz malzemelerle doğum yaptılar. Daha sonra evde sağlıksız koşullarda kendi kendine doğumlar olduğu için enfeksiyon kapıldı. Birçok kadın rahim enfeksiyonu nedeniyle hastaneye gitti. Savaş nedeni ile kadınlar ihtiyacı olan sağlık hizmetlerine ulaşamadı" dedi.
 
 
Nilay, kadına yönelik şiddetin her zaman bireysel yönde algılandığına dikkat çekerek şöyle dedi: "Aslında şu anda bizim yaşadığımız şey savaş denilen gerçeklik çok ciddi bir şiddet. Zaten bu hali ile her şekilde görüyoruz. Örneğin tecavüzler savaşlarda silah olarak kullanılıyor. Savaşın kendisi zaten eril bir şiddet ve bu nedenle savaşın şiddetine ve biz bu bağlamda ele alabiliriz."
 
"Savaşın kendisi eril bir zihniyet" 
 
Türkiye Psikiyatri Derneği'nden Leyla Gülseren ise savaş ve çatışmaların olduğu dönemlerde kadınlara yönelik cinsel şiddetin arttığının tarih boyunca bilinmesine karşın cinsiyete dayalı şiddetin uzun yıllar savaşın kaçınılmaz bir sonucu olarak görüldüğünü doksanlı yıllarda Ruanda ve eski Yugoslavya'da yaşanan toplu cinsel saldırıların ardından uluslararası kamuoyunun daha çok dikkatini çeker hale geldiğini belirtti.
 
'Cinsel şiddet bir savaş aracı olarak kullanıldı'
 
Cinsel şiddetin 1998'de Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (International Criminal Court Statute) göre bir savaş ve insanlık suçu olarak kabul edildiğini söyleyen Leyla," Bu, cinsel suçların savaşın bir yan etkisi değil kadınların en temel insani haklarının ihlali olarak uluslararası düzeyde kabul görmesi açısından önemli bir gelişme oldu. Ancak savaşlar sırasında kadına yönelik cinsel şiddet bir savaş silahı olarak kullanılmaya, birçok devlet ve hükümet yetkilisi bu gerçeği yadsımaya devam etti" dedi.
 
Somali'de mülteci kampında her üç kadından biri cinsel saldırıya uğradı
 
Birleşmiş Milletler Kadınlar Kalkınma Fonu(UNIFEM) tarafından, 2002 yılında Avrupa, Afrika, Orta Doğu ve Asya'da yer alan 14 ülkeden kadınlarla yapılan görüşmelerden elde edilen verilerin  kadına yönelik şiddetin dehşet verici boyutlarını gözler önüne serdiğini vurgulayan Leyla, Bangladeş, Uganda ve Somali'de savaş sırasında kadınlara cinsel saldırıda bulunulduğunu Tanzanya'da mülteci kampında kalan yaklaşık her üç kadından biri kampta kaldığı süre boyunca cinsel şiddet yaşadığını söyledi.
 
Bosna Hersek savaşında 40.000 cinsel saldırı vakası bildirildi
 
Bosna-Hersek'te savaş dönemiyle ilgili 40.000 civarında cinsel saldırı vakası bildirildiğini belirten Leyla, kurulan cinsel saldırı kamplarında binlerce Müslüman, Hırvat ve Kosovalı Arnavut kadınların ailelerinin önünde cinsel saldırıya uğradığını kaydetti.
 
IŞID tarafından Ezidi kadınlar savaş ganimeti olarak kullanıldı
 
Leyla, günümüzde Ortadoğu'da devam eden savaşta da kadınlara yönelik cinsel saldırıların bir savaş silahı olarak kullanıldığına dikkat çekerek yazılı ve görsel basında, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) militanlarının Ezidi kadınları savaş ganimeti olarak aldıkları, birbirlerine armağan ettikleri ya da para karşılığında sattıklarına ilişkin çok sayıda haber yayınlandığını Uluslararası Af Örgütü'nün (Amnesty International) 23.12.2014 tarihli raporunda IŞİD'in Kuzey Irak'ta Ezidi'lere yönelik etnik temizlik uyguladığı, kadınlara ve kız çocuklarına cinsel saldırıda bulunarak savaş ve insanlık suçu işlediği, ancak cinsel şiddete uğrayan kadınların ve kız çocuklarının yeterli yardımı alamadığını vurguladı.
 
Kadınlar savaş dönemlerinde birçok ruhsal hastalıkla pençeleşiyor
 
Ülkelerindeki savaştan kaçarak Türkiye'ye sığınan küçük yaştaki Suriyeli mülteci kızların güvenlik ve maddi zorluklar nedeniyle para karşılığında evlendirildiklerini, kadınların ve genç kızların fuhuşa zorlandıklarını hükümetin bilmesine rağmen harekete geçmediğini söyleyen Leyla,"Savaş dönemlerinde kadına yönelik aile içi şiddet de artar. Şiddete maruz kalmak önemli bir travmadır ve kaygı bozukluğu, depresyon, bedenselleştirme bozukluğu, madde kullanım bozukluğu, uyum bozukluğu olmak üzere pek çok ruhsal hastalığın gelişimi için önemli risk etkenidir. Savaşlar herkes için, ama en çok kadınlar için ekonomik yıkım ve yoksulluk nedenidir" şeklinde belirtti. 
 
'Savaşlar kadınlar için yoksulluk nedenidir' 
 
Savaş sonrası ekonomik yıkım en çok eşinden ayrılmış çocuklarıyla tek ebeveyn olarak yaşayan kadınları etkilediğini belirten Leyla, kadınların yoksulluk, evsizlik, ayrımcılık ve şiddetin her türüne maruz kaldığını söyledi.
 
(he/dk/fk)