DOSYA HABER Yazdır Kaydet

25 Kasım: Erkek şiddeti ideolojiktir meşru savunma haktır (3)

Dosya Haber
Kasım 12 / 2015


 
Beritan Canözer/JINHA
 
AMED - 25 Kasım'ın bu sene ki temasında "Erkek şiddeti ideolojiktir, meşru savunma haktır" diyen kadınlar, eylem ve etkinlikleriyle kadına yönelik şiddetin sistem sorunu olduğunu anlatacak. Kadınlar mağdure değil direnenler olduklarını söyleyecek. 
 
Kongreya Jinen Azad (KJA), 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nün bu sene ki temasını "Erkek şiddeti ideolojiktir, meşru savunma haktır" olarak belirledi. Bu bağlamda ise öz savunma temelinde işlenecek olan 25 Kasım Şengal'de IŞİD çetelerine karşı direnen Ezidî kadınlara atfedildi. KJA Koordinasyon üyesi Sara Aktaş, kadınların gerçekleştirdiği öz savunmaya ilişkin konuşarak, "Kadınlar olara yürüttüğümüz mücadelede sadece salt kurbanlar ya da klasik anlamda mağdureler olarak kendisini tanımlamasını kabul etmiyoruz. Bunun karşısında dinamik bir güç olarak, kendi kaderini kendisinin belirleyeceği, öz savunmasının varlıksal olarak sağlayabileceğini, bunu çok güçlü mücadele azmi, bilinci ve direnciyle geliştirebileceğine inanıyoruz" dedi. Sara, kadınlara yöneltilen ideolojik saldırıyla karşı karşıya kalınan bu durumda kadınların kendi meşru düzeyde savunmasının hak olduğunu söyledi. 
 
'Kadına dönük kırım politikası toplumsal bir sorundur'
 
Sara, "Evet, kadına dönük şiddet ideolojiktir diyoruz çünkü mevcut haliyle kapitalist modernite sisteminin bütün tarihi aslında erkek egemen ideolojisinin her alanda kadın kırım politikalarını geliştirdiği bir tarih olarak karşımıza çıkıyor. Bunu sadece lokal, tekil saldırılar biçiminde yorumlamak yanıltıcı olur" şeklinde konuştu. Kadına dönük şiddetin sistemsel bir sorun olduğunu dile getiren Sara, "Bunun toplumsal bir sorun olduğunu, bunun cins çelişkisiyle bağlantılı bir sorun olduğunu, erkek egemen sistemin bir bütün olarak ürettiği bir şiddet olduğunu açıklığa kavuşturmak gerekiyor" şeklinde konuştu. 
 
'Savaşın tarihi hedefine kadın ve çocukları koymuştur'
 
Sara, kadına yönelik şiddetin erkek zihniyet tarafından üretildiğini ifade ederek, "Günümüz itibari ile hemen hemen her alanda günlük olarak, anlık olarak tarihten bugüne kadına yönelik şiddetin boyutlanarak sürdüğünü görüyoruz. Erkek egemen aklın somutlaştığı devlet yapılanmaları şiddetin ve savaşın tarihini üretmiştir. Şiddetin ve savaşın tarihi de en fazla hedefine kadın ve çocukları koymuştur" dedi. Her dönemde savaş politikalarına, militarizme, cinsiyetçiliğe ve milliyetçiliğe karşı kadınların ulus-devlet politikalarına karşı itiraz ettiğini söyleyen Sara, kadınların itirazlarının tarihin çeşitli dönemlerinde katliamların uçsallaştığı birçok örnekte görüldüğünü belirtti. 
 
'Kadına yönelik bu yönelim ideolojiktir'
 
Ortadoğu'da kadının kırımının en vahşice yaşandığı bir dönemden geçildiğine dikkat çeken Sara, "Özellikle erkek egemen sistemin belki çeşitli dinsel görüşleri de içine sindirerek geliştirdiği kırım politikalarının belki en vahşi ve barbar örneklerini biz geçtiğimiz dönem içerisinde Ortadoğu'da uygulanan politikalar ve Rojava şahsında DAİŞ'in geliştirdiği vahşet politikalarında gördük. Orada da en temel hedef kadınlardı ve biz bu saldırıları kadına dönük geliştirilen bu yönelimin aslında ideolojik olduğunu düşünüyoruz. İdeolojik bir yönelim, ideolojik bir saldırı olduğunu düşünüyoruz. Oldukça sistemli ve kapsamlı bir konseptin ürünü olduğunu düşünüyoruz. Devlet aklını, erkek aklının, erk ve iktidarın aslında geliştirdiği kırım politikaları olduğunu düşünüyoruz. Bu politikaların temelde kadın kırımını büyüttüğünü görüyoruz" diye kaydetti. Sara, "DAİŞ zihniyetinin, aynı konseptin, aynı karanlık zihniyetin ve karanlığın efendilerinin geliştirdiği stratejilerin özellikle son aylarda il ve ilçelerde, kent merkezlerinde öz yönetim ilanları ile birlikte geliştirilen kadına dönük saldırılarda ve izlenen politikalarda da kendisini gösterdiğini biliyoruz" dedi.  
 
'Saldırı ve vahşetler tesadüf değildir'
 
Ekin Van şahsında geliştirilen saldırının yalnızca kadın bedenine yönelik bir saldırı olmadığını söyleyen Sara, bu saldırının kadın bedeni şahsında örgütlü kadın mücadelesinin geldiği düzeye yapıldığını belirtti. Sara, "Bunu bu düzeyde ele alıyoruz. Benzer biçimde birçok öz yönetim ilanlarının geliştiği merkezlerde kadınlara dönük özel politikaların izlendiğini, bu çerçevede saldırıların gerçekleştiğini gördük. Tabi bunlar tesadüf değil yani biz bütün bu geliştirilen politikaların, saldırıların vahşet ve barbarlık üreten zihniyetin bir tesadüf olduğunu düşünmüyoruz. Elbette bunun en temel nedenlerden birinin örgütlü bir direniş gücü halline gelen söz ve irade gücü halline gelen örgütlü kadın mücadelesine karşı bir saldırı olduğudur. Yani bu kadar yoğunlaştırması, bu kadar derinleştirilmesi ve boyutlandırılması orada örgütlü kadının, direnen kadından, özne ve öncü olan kadından, söz ve karar sahibi olan kadından bir korkunun ifadesi olduğunu düşünüyoruz" şeklinde ifade etti. 
 
'25 Kasım startımızı verdik'
 
Sara, 25 Kasım eylem ve etkinliklerinin önemine değinerek, "Kadınlara biçilen tarihsel misyonun, kadına biçilen tarihsel rolün tersine çevrildiği yerde bu saldırıların yoğunlaştığını ve derinleştirildiğini görüyoruz. Tam da bu nedenle böylesine ideolojik bir saldırıyla karşı karşıyayken elbette kadınların kendini meşru düzeyde savunmasının bir hak olduğunu düşünüyoruz. Tam da bundan dolayı işte Kongre Jinen Azad ( KJA) olarak bizler bu dönem 25 Kasım kadına dönük şiddetlen mücadele günü kapsamdaki etkinliklerimizi, protestolarımızı, eylemselliklerimizi, programlarımızı 'kadına dönük şiddet ideolojiktir meşru savunma haktır' şiarı çerçevesinde standardını verdik. Bu çerçeve de bütün örgütlü olduğumuz alanlarda, bütün bölgelerde, bütün kurumsal yapı içerisinde zengin ve geniş planlamalar programlar ve kitlesel katılımla gerçekleştirilecek çalışmaları ön görüyoruz" diye konuştu. 
 
'Kadınların mağdureler olarak tanımlanmasını kabul etmiyoruz'
 
Sara, bu kadar barbarca ve vahşice yönelim karşısında neredeyse yaşamın her alanında öne çıkarılan kırım politikaları karşısında kendi özünü savunmanın, kendi varlığını savunmanın en doğal ahlaki hak olduğunu düşündüklerini söyledi. Sara, stratejik olarak bakıldığında kadınlara biçilen klasik mağdureler rolünün ters düz edildiğinin görüldüğünü ifade ederek, "KJA olarak yürüttüğümüz mücadelede bizler kadınları sadece salt kurbanlar ya da klasik anlamda mağdureler olarak kendisini tanımlamasını kabul etmiyoruz. Bunun karşısında dinamik bir güç olarak kendi kaderini kendisinin belirleyeceği, öz savunmasının varlıksal olarak sağlayabileceğini, bunu çok güçlü mücadele azmi, bilinci ve direnciyle geliştirebileceğine inanıyoruz. Bu yıl ki çalışmalarımızın bir kez daha kadına dönük şiddetin ideolojik olduğunu ve bunun karşısında meşru savunmasının hak olduğunu yeniden dillendirmemiz, yeniden altını çizmemiz, yeniden buna dikkat çekmemiz biraz bu temellere dayanıyor" diye belirtti. 
 
Yarın: Türkiye’de son bir senede yaşanan kadına yönelik şiddet ve kadın mücadelesinde öne çıkan başlıklar
 
(bc-so/dk)