DOSYA HABER Yazdır Kaydet

Kıta kıta direnişin kadın hali DOSYA (8)

Dosya Haber
Şubat 27 / 2015


 
 
Meksika: Norma'nın hikayesi ve on binlerce kayıp kadın
 
Deniz Fırat/JINHA
 
HABER MERKEZİ - Meksika'nın tarihi boyunca her direnişe kadınlar öncülük yaptı. ABD sınırındaki fabrikalarda çalışan on binlerce kadının çete-polis işbirliği ile kaçırılıp tecavüz edildikten sonra kaybedildiği ülkede, bu gün kadınların gündemi sınır cinayetleri, sınır tecavüzlerine karşı devletin duyarsızlığı. Kadın katliam ve kaçırılmalarına karşı direnişin başkenti olarak bilinen Ciudad Juárez'de "Kızlarımız Eve Dönsün"ın grubunun kurucusu Norma Andrade, kendi kızı dahil katledilen tüm kadınlar için sürdürdüğü mücadelesinde defalarca ölümden döndü. 
 
Mayalar ve Azteclerin vatanı olarak bilinen Meksika, Amerika'nı keşfedilişinin ardından ilk sömürgeleştirilen yerlerden biri olarak uzun yıllar İspanyol sömürgesinde kaldı. 16 Eylül 1810'de bağımsızlığını kazanan ülke 121 milyon kişilik nüfusa sahip. Meksika kadın mücadelesi tarihi mirasını,1910'dan 1920'ye süren Meksika Devrimi'nde muhafazakâr otoriter Porfirio Diaz rejimine karşı savaşan María de la Luz Espinosa Barrera, Margarita Neri gibi savaşçı kadınlardan, Zapatista ayaklanmalarda öncülük yapan Comandante Ramona ve Ana Maria gibi yerli savaşçılardan ve Frida Kahlo gibi ünlü sanatçılardan alıyor. 1916'da kadınlar oy hakkı mücadelesi süresinde İlk Kadın Kongresi'nde yaptı. Ülkede Meksika devrimi, 1968 protestolar, Zapatista devrimi dahil 20. yüzyılın her önemli direnişinde kadınlar öncülük yaptı. 
 
NAFTA: Kötülüklerin anası 
 
Meksika'da kadınlar, şiddet ve eşitsizliğe karşı aralıksız ve kararlı bir direniş sergiliyor. 2014'te 43 Ayotzinapalı  öğrencinin uyuşturucu çetecileriyle işbirliği yapan polis tarafından kaçırılarak katledilmesiyle beraber "Uyuşturucu Savaş" kampanyası başlatan kadınların gündeminde, sınırda kadın katliamları, şiddete ve yoksulluk var. Nüfusunun yüzde 70'inin açlık sınırının altında yaşadığı ülkede, kadın ve bebek ölümleri yüzde 30 ile dünyanın en yüksek seyrettiği ülkelerden. 1994 yılında imzalanan Kuzey Amerika Ülkeleri Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA) üyesi olan ülkede geleneksel olarak sağ Hıristiyan partiler başkanlık koltuğunda bulunuyor.  ABD ve Latin Amerika sağ hükümetlerinin desteklediği NAFTA ise ülkede "bir çok kötülüğün anası" olarak biliniyor.
 
Günde 6 kadın öldürülüyor, pembe haç yayılıyor 
 
Meksikalı kadınlar son yıllarda artan kadın cinayetlerine karşı bir çok şehre pembe haç dikmeye başladı. Ulusal Sivil Kadın Öldürme Gözlemevi'ne (Observatorio Ciudadano Nacional del Feminicidio) göre, Meksika'da her gün altı kadın öldürülürken, cinayetlerin sadece yüzde 24'ü soruşturuluyor ve yüzde 1,6'sında fail suçlu bulunuyor. BM Kadın Temsilcisi Ana Güezmes'e göre, cinayetlerin  3'te 1'i eşi tarafından, 3'te 2'i uyuşturucu çeteleri ve onların işbirlikçileri tarafından gerçekleştiriliyor. Polis adalet arayan aileleri "Kendiniz aramayın ve ses çıkarmayın, yoksa soruşturma devam etmez" diye tehdit ediyor ve soruşturma sonunda ise kadın mağduru suçluyor.
 
Katiller cezasız kaldı, kadın katliamları yayıldı 
 
1994'te imzalanan Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması'yla (NAFTA) ile beraber Amerikan pazarı için ucuz giysi üretmek amacıyla açılmaya başlayan atölyelerde kötü şartlarda çalışan kadınlar cinayet ve kaçırılmayla karşı karşıya. Cesetler bulunduğunda genellikle tecavüz, uzun süre tutukluluk ve fiziksel işkencenin izleri görünüyor ama on binlerce kadın hala kayıp. Son üç yılda yetkililer ailelere sadece altı kadının kemiklerini verirken, Juárez morgunda yüzlerce kimliksiz mağdurun cesedi hala duruyor. Ciudad Juárez'de on binlerce kadının katledilmesine karşı hükümetin sessizliği ve katillerin cezasızlığı cinayetlerin başka şehirlere sıçramasına neden oldu. 2007 yılından bu yana Nuevo León, Sinaloa ve Chihuahua eyaletlerinde kadın katliam oranında yüzde 400 artış görüldü. İlk başta Chihuahua, Nuevo León gibi kuzey Meksika sınır eyaletlerinde başlayan sistemli kadın katliamları, Guerrero, Veracruz gibi güney eyaletlerine de yayıldı. Bu gün ise kadın cinayetlerinin en yüksek olduğu eyalet başkent Mexico City. 
 
Norma'nın 14 yıllık direnişi 
 
Ülkede kadın cinayetlerine dikkat çeken Marisela Escobedo Ortiz, Josefina Reyes Salazar, Susana Chavez gibi feminist aktivistlerde katledilmişti. Kadın katliam ve kaçırılmalarına karşı direnişin başkenti olarak bilinen Ciudad Juárez'de çoğunlukla kayıp ve katledilen kadınların annelerinden oluşturulan "Kızlarımız Eve Dönsün. Bir Daha Olmasın" (Nuestras Hijas de Regreso a Casa) adlı kadın grubu mücadelesinin yıllardır aralıksız sürdürüyor. Son olarak kendi kızıda sınır cinayetlerine kurban giden aktivist Norma Andrade'ye yönelik sadece 2015 yılının ilk iki ayında iki defa suikast girişimi yapıldı. Norma'nın hikayesi aslında Meksika'da katledilen kadınların ve geride kalan kadınların özeti niteliğinde. Norma'nın ve katledilen kızının hikayesi şöyle: "Plastik fabrikasında çalışan Norma'nın kızı Lilia Alejandra, her gün boş bir tarladan geçerek fabrika servisine biniyordu. 2001 Şubat ayında bir gün Lilia eve gelmedi. Norma'nın mücadelesi sonucu cesedi bir hafta sonra bulundu. Norma'ya polis, "Kızınız sadece altı gün tutuklu olarak işkence ve tecavüze uğramış şanslısınız" dedi. Polise inanmayarak kızının kimler tarafından öldürüldüğünü kendisi araştırmaya başlayan Norma, "Sapık katil öldürdü" söyleminin ötesinde kızının polis-çete işbirliği ile katledildiğini ve daha binlerce kadının aynı durumda olduğunu öğrendi. Cinayetlerin ataerkil egemen zihniyetle çeteler ve polisin sistematik cesaretlendirilmesinin sonucu olarak işlendiğini belirten Norma o günden sonra 'Kızlarımız Eve Dönsün' grubunu kurdu." Norma, 2 Şubat 2011'de çeteciler tarafından 5 kurşunla yaralandı. Polis tarafından defalarca gözaltına alınan işkence edilen Norma'nın bir diğer kızı ile birlikte oturduğu evi yakıldı ve defalarca çete-polis saldırısı sonucu yaralandı. Norma'nın kızı Malú Andrade'de defalarca ölüm tehditleri aldı. Anne-kızın adalet mücadelesi her şeye rağmen sürüyor. 
 
Cinayetlerin yeni merkezi Mexico City 
 
Norma öncülüğünde 2013'te kadın cinayetlerine karşı "Yaşam ve Adalet için Yürüyüşü" başlatan kadınlar, 7 gün boyunca çölde yürüyerek Chihuahua'ya ulaştı. Vali ile görüşerek taleplerini iletmek isteyen çoğunluğu kayıp kadınların annelerinden oluşan yürüyüşçülerin talebi kabul edilmedi. Kızlarının akıbetini öğrenmek için yılmadan sokaklara çıkan kadınlar, polis tarafından dövülerek gözaltına alındı. 2014 yılı boyunca eylemlerini sürdüren kadınlar, oturma eylemi, çadır kurma eylemi ve son olarak açlık grevi eylemi yaptı. Norma öncülüğünde Juárez anneleri, kayıp kadınlara karşı devletin harekete geçmesi için açlık grevi eylemini sürdürüyor. Norma'nın mücadelesinin benzerini şimdi kadın cinayetlerinin son yıllarda artış gösterdiği Mexico City'li kadınlar başlatmak istiyor. Kadınlar geçtiğimiz yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde artan kadın cinayetlerine dikkat çekmek için büyük bir yürüyüş düzenlemiş ve bu yürüyüşe destek için Norma'da katılmıştı. 
 
ABD'ye kaçmaya çalışan kadınların yüzde 80'i tecavüze uğruyor 
 
Meksika'da uyuşturucu savaşı ve yoğun ekonomik yoksulluktan dolayı kadınlar artan tecavüz ve katliamla mücadele ediyor. Benzer durumlardan kaçan kadınların birçoğu ABD'ye geçmeye çalışırken güney sınırında devlet ve çetecilerin tecavüzüne uğruyor ve bir çoğu katlediliyor. Guatemala-Meksika sınırında bulunan göçmen kadın sığınma evi Frontera Comlapa'da on yıl çalışan Elvira Gordillo'ya göre kuzeye doğru giden herkes, tecavüzün çetecilerin kaçırmak için istediği fiyatına dahil olduğunu biliyor. 2014'te tecavüzden hamile kalmamak için geçmeden önce doğum kontrolü ilacı alan sınırdan geçen kadınların yüzde 80'i tecavüze uğruyor. Sınırdan geçirilen bir çok kadın ise fuhuş çetelerine satılıyor. Uluslararası Göç Örgütü'ne (IOM) göre Meksika'da her yıl fuhuş ya da başka alanlarda kaçırılıp zorla çalıştırılan 20 bin kişinin yüz 80'i kadın ya da kız çocuğu. Kadın ve çocuklar için zulüm sınırı geçtikten sonrada sürüyor. ABD'de inşa edilen dev gözaltı merkezlerinde kız çocuklarının yüzde 45'i cinsel istismara maruz kalıyor. 
 
Yerli, yoksul ve kadın
 
Kadın cinayetlerine karşı protestoların önderliğini yapan, şair ve aktivist Susana Chavez, diğer kurbanlarla aynı akıbeti paylaşarak, tecavüz edildikten sonra 31 Ocak'ta 2011'de öldürüldü. Susana bir röportajında, "Meksika'da yasa dışı iş yapmak isteyen herkes kadın bedenini kullanıyor" demişti. Meksika'da kadınlar yerli olduğu için, yoksul olduğu için ve kadın olduğu için üç sömürüyü yaşıyor. Meksikalı kadınlar erkekler gibi çalışmalarına rağmen yasaların mülkiyet hakkı vermediğini eleştiriyor. Özelikle boşanan kadınların eşleriyle ortak edindikleri mallar kadınlara verilmiyor. Toprağın nasıl dağıtılacağına ilişkin kararlar alınırken kadınlar karar süreçlerinden dışlanıyor ve karar mercilerinde kadınlar bulunmuyor. 
 
Eşit temsiliyet mücadelesi 
 
Siyasi alanda Meksikalı kadınlar eşit temsil için mücadele ediyorlar. 10 Şubat 2014'te siyasi partilerin çıkardığı adaylarda cinsiyet eşitlik sağlamak için tedbir almalarını tavsiye eden bir madde, Meksika anayasasına girdi. Yeni maddenin etkileri uygulanması eyalete göre değiştiği için henüz belirsiz. Aynı zamanda siyasi alanda kadınlar için erkek zihniyeti de eşit temsilinin önünü engelliyor. Haziran 2014'te seçimlerinden özel mahkemeye kadın adayların verdiği beyanlara göre; büyük bir kısmi seçim süresinde kendileri ve ailelerine karşı tehditler, seçim sahtekarlığı, fiziksel saldırı ve iftiraya maruz kalıyor. Oaxaca, Chiapas gibi yerli kadınlar da erkek zihniyetinin yanı sıra devlet ve parti yetkililerin ırkçı dışlanmasıyla karşı karşıya kalıyor. 
 
Yerli kadınlar gerilla olmayı seçiyor 
 
Tüm dünyaca bilinen Zapatista Hareketi yerlilerin yaşadığı bölgelerde yaşamı yeniden örüyor. Meksika'da yerli kadınlar ulusal kurtuluş mücadelesine kadın kimliğiyle katılıyor. Hareketin içerisinde yer alan birçok kadın komutanlık düzeyine yükseliyor. Yerli kadınlar yürüttükleri mücadeleyle hem önemli görevler üstleniyor hem de toplumun iç ilişkilerini değiştirmeye çalışıyorlar. Bu devrimci kadınlar dağlara ilk çıktıklarında fahişelikle suçlandı. Ancak kadınların yürüttüğü mücadeleyle yerli kadınların umudu oldu. Zapatistalara kadınların katılımıyla binlerce kadın için yaşamın anlamı değişti. Hem silahlı kadınlar hem de destekçiler için. Zapatista örgütünde içki kullanımı, kadınların talebi üzerine yasaklanmış, kız ve erkek çocuklarının beraber eğitim görmesi için haklar sağlanmış, yerli kadınların sağlık ocaklarından ücretsiz hizmet görmesi sağlanmış, kadınlar ürettiklerin pazarlamak için uzun yolculuklara çıkabilmekte, yığınlar önünde konuşuyor, kitlesel eylemleri örgütlüyor, istediği kişiyle evlenebiliyor, kaç çocuk sahibi olacaklarına kocalarıyla birlikte karar veriyor, babaları ve kocaları tarafından şiddet gören kadınlar şikâyet ederek cezalandırılmalarını sağlıyor. Tüm kazanımlara rağmen Meksika özelikle yerli kadınlar için kötülüklerin merkezi olmaktan çıkmıyor. Zapatistaların içerisinde her alan kadınlar bunu sağla da dışındaki kadınlar öldürülmekte tecavüze ve şiddete maruz kalmaktalar hala çözüm geliştiriliyor. 
 
Belen'in mücadelesini kadınlar yürütüyor
 
Bir yönü ölüm ve neoliberal politikalarla çevrilen Meksika'nın bir yanında ise direniş var. Meksika Devrimi'nde muhafazakar otoriter Porfirio Diaz rejimine karşı savaşan María de la Luz Espinosa Barrera, Margarita Neri gibi savaşçı kadınlardan, Zapatista ayaklanmalarda öncülük yapan Comandante Ramona ve Ana Maria gibi yerli savaşçılardan ve Frida Kahlo gibi ünlü sanatçılardan alıyor. 
Bu direnişin sembollerinden biride Juana Belén Gutiérrez de Mendoza. İsmini Meksika'nın Belen hapishanesinden alır. Belen, Meksika'nın kırsalında yoksul bir ailede doğdu. Küçük yaşta bölgede maden işçiliği yapan bir işçiyle evlendirildi. Eşinden dolayı maden işçilerinin tüm sorunlara tanıklık etti. Maden işçilerinin zorlu çalışma ve yaşam koşullarını anlatan bir yazı kaleme aldı bir dergide yayınlanan yazısından kayaklı Belen 18 yaşındayken yayınlanan yazısı nedeniyle tutuklandı.  Hapishaneden çıkan Belen, Meksika devriminin kadın komutanı ve kadın özgürlük mücadelesinin öcülerinden biri oldu. Belen hapishanesinden çıkan Belen, Meksika Devriminin usta bir matbaacısı, bir isyancı, bir yazar, bir kadın komutan ve kadın özgürleşme mücadelesinin öncülerinden birini ortaya çıkardı. 
 
Zapata ordusunun kadın komutanı
 
1901 yılında Vazper gazetesini Yayınlayan Balen, 20'li yaşlardayken antikapitalist devrim çağrıları yaparak yoksulları madenlere, demiryollarına ve çiftliklere el koymaya çağırdı. Vasper Gazetesi 1903 yılında kapatıldı. Belen yeniden hapse düştü. 1911'de eşiyle birlikte Zapata ordusuna katılan Belen kadın komutan oldu.  Faal mücadele yıllarından sonra Belen, kadın hakları ve kadının özgürleşmesi alanında mücadeleyi sürdürdü. "Anahauc'un Kızları" adlı kadın derneğini kurar,  "The Source"  adlı feminist bir dergi çıkardı. Ömrünün son yıllarını yoksulluk içinde geçiren Belen, hasta kızına ilaç almak için basılı yayınlarını satmak zorunda kaldı. Öldüğünde ondan geriye kalan tek şey bir daktilosuydu ve ailesi onun cenaze masraflarını bu daktiloyu satarak karşıladı. 
 
(fk)