DOSYA HABER Yazdır Kaydet

Kıta kıta direnişin kadın hali DOSYA (6)

Dosya Haber
Şubat 26 / 2015


 
Hindistan: Haydutlar Kraliçesi'nden Gulabi Örgütü'ne 
 
Deniz Fırat/JINHA 
 
HABER MERKEZİ - Gündemi toplu tecavüzler olan  Hindistan'da yaşamı ve intikam biçimiyle efsane olan 'Haydutlar Kraliçesi' Phoolan Devi'nin hikayesi ülkede kadınlarının yaşamının özeti, tanığı, ve isyanı gibi. 11 yaşında zorla evlendirilen, tecavüze uğrayan Phoolan, dağa çıktı ve tecavüzcülerden intikam aldı, cezaevinde yattı, milletvekili oldu ve suikast sonucu katledildi. Tecavüz ve kadın cinayetlerinin bir kültür halini aldığı ülkede 10 aylık bebekten 65 yaşındaki kadına kadar cinsel şiddet yaygın bir saldırı biçimi. Kadınlar ise Phoolan'ın yolundan giderek, ataerkil sisteme karşı silahlanıp kendilerini korumak için Gulabi (Pembe) Örgütü'nde birleşti. 
 
Her 18 saatte bir kadının taciz veya tecavüze uğradığı, 1,2 milyar nüfusu ile dünyadaki nüfus bakımından en büyük ikinci ülke olan Hindistan'da kadınlar sürekli öldürülme korkusuyla ve tecavüze uğrama riskiyle yaşam mücadelesi veriyor. Kadınlar sokak aralarında, köy meydanlarında, otobüslerde, okullarda, ev yolunda ve daha birçok ulu orta yerde tecavüz kültürünün kurbanı olmaktan kurtulamazken, Hindistanlı insan hakları aktivistleri, kadına biçilen düşük statü ve aşağılanmanın kökü kazınmadıkça daha sert yasaların yetersiz olacağını ve bu kültürün değişmesi gerektiğini vurguluyor. Üç yıl önce bir tıp fakültesi öğrencisinin otobüste toplu tecavüze uğramasından sonra hayatını kaybetmesi, ülkede dikkatlerin tecavüz ve diğer cinsel suçlara odaklanmasına neden olmuştu. Tecavüze uğradıktan sonra demir çubuklarla dövülen ve hareket halindeki otobüsten atılan kadının ölümü ülkede büyük öfke yaratmış, hükümet protestoların ardından cinsel suçlara cezaları arttırmıştı. 
 
Kadınlar mücadele ediyor 
 
Gerek gözlemciler, gerekse de istatistikler ve gündemden düşmeyen tecavüz vakaları, ataerkil Hindistan toplumunda, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın hala yaygın olduğunu açıkça gösteriyor. Hindistan'da gerçekleşen tecavüzlere, kadına biçilen düşük statü, toplumsal cinsiyet ayrımcılığı, ataerkil kast sistemi, hukuki yaptırımlardaki boşluklar, "Sati", "Kurimar" ve "Doodh-peeti" gibi yerel kültür uygulamaları ve köy kurullarının kararları neden oluyor. Ülkede, tecavüz ve taciz bu denli yoğunlukta iken, kadınlar da buna karşın öz-savunma örgütlenmelerinde bulunuyor ve dernekler kuruyor. 
 
Unutulan tecavüzler...
 
Hindistan gazetelerinde her gün kız çocuklarını veya kadınları hedef alan bir saldırı haberi yer alıyor. Yeni Delhi'de komşunun tecavüzüne uğrayan 10 aylık bebek, tecavüz edilip Kolkata (Kalküta) sokaklarına terk edilen 18 aylık bebek, Uttar Pradeş'teki polis karakolunda tecavüz edilip öldürülen 14 yaşındaki çocuk, Hovra'da bir erkeğin kendi karısının toplu tecavüze hedef olmasına yardım etmesi, Haragpur'da 65 yaşındaki bir büyükannenin tecavüze uğraması... Hindistan'da son derece dehşet verici görünen olaylar bile, yaşayanlar ve yakınlarının dışındakiler arasında, kısa sürede unutuluyor. 
 
Köy kurulu: Tadını çıkarın!
 
Hindistan'da köy meclisleri sık sık törelere aykırı davrandığı öne sürülen çiftler için ölüm emri veriyor. Hindistan'ın Batı Bengal bölgesindeki bir köyde 13 kişi, köy kurulunun kararı üzerine bir genç kadına toplu tecavüzde bulundu. 20 yaşındaki genç kadın, başka bir topluluktan bir kişiyle ilişki yaşadığı gerekçesiyle bu vahşete maruz bırakıldı. Yerel polise göre Batı Bengal Eyaleti başkenti Kalküta'nın 240 km batısındaki Subalpur köyünde, 20 yaşındaki bir genç kadın, başka topluluktan biriyle ilişki yaşarken yakalandığında köyün şefi, acil toplantıya çağırdı. Toplantıya genç kadın ve sevgilisi de çağrıldı. Genç kadın ve erkek farklı ağaçlara bağlandıktan sonra, "cinsel ilişki" suçlamasıyla her ikisine ayrı ayrı 25 bin rupi para cezası verildi. Polise göre, toplantıda hazır bulunan genç kadının ailesi bu parayı ödeyecek durumda olmadığını söylediğinde, köy kurulu şefinin genç kadının köy sakinleri tarafından tecavüz edilmesi cezasını verdi. Ailesinin şikâyet başvurusunda yer alan ifadelere göre, bu köy kurulu başkanı, "Ailesi parayı ödeyemedi. Öyleyse gidin kızın tadını çıkarın, eğlenin" diye beyan vermişti. En yaşlı sakinlerden oluşan köy kuruları, başta Hindistan'ın kuzeyi olmak üzere kırsal bölgelerdeki toplusal yaşam üzerinde önemli bir etkide bulunuyor. Birbhum bölgesinde yine bir köy meclisi diğer aşiretlerden erkeklerle "yakın ilişkisi" olduğu gerekçesiyle üç kadını kalabalık önünde çırılçıplak yürütmüştü.
 
Devlette başlayan tecavüz
 
Hindistan yönetimi altındaki Keşmir ile olaylı kuzeydoğu bölgesinde, güvenlik güçleri, tüm toplumu cezalandırmak için, sık sık tecavüzü bir silah olarak kullanmakla suçlanıyor. Keşmir bölgesi 2009 Mayıs'ında iki genç kadının Şopian yöresinde polisin tecavüzüne uğrayıp öldürüldüğü iddiaları ardından, 47 gün boyunca şiddetli protesto eylemlerine ve grevlere sahne olmuştu. Çattisgar'da Maoculara kuryelik yaptığı gerekçesiyle gözaltına alınan Soni Sori, 2011 Ekim'inden bu yana cezaevinde. Soni Sori, Yüksek Mahkeme'de, gözaltındayken kendisine tecavüz edildiğini ve vajinasına taşlar doldurulduğunu anlattı. Tecavüz kurbanlarının çoğu, yaşadıkları olaylardan uzun yıllar sonra bile hala adaletin yerine getirilmesini bekliyor. Mahkeme yargıçları, suç işlendiği sırada zanlının sarhoş olduğu veya ailesinden uzakta yaşadığı ya da ailesine bakmakla yükümlü olduğu ve hatta tecavüzle suçlanan erkek üst kasttan olduğu için "dokunulmazlar sınıfından bir kadına tecavüz edemeyeceği" gibi gerekçeleri kabul ederek, saldırganları hafif cezalara çarptırıyor. Hindistan, kast sistemiyle ayrıntılı bir yargı ve adalet sistemine sahip, ancak adaleti uygulamadaki eksiklikler, yasal boşluklar, suçluların ufak bir ceza ile ya da hiçbir ceza almadan kurtulması tecavüze adeta davetiye çıkarıyor.
 
Ölü doğan kız çocukları!
 
Hindistan'da çok fazla sayıda kadının tecavüze uğraması ve öldürülmesinin nedeni cinsiyet ayrımcılığının toplumda kökleşmiş olması ve kabul görmesi. Hindistanlı ekonomist Dr. Amartya Sen 1986'daki nüfus hesaplarına göre Hindistan'da 37 milyon kadının "kayıp" olduğunu belirtti. Birleşmiş Milletler 2008 yılında Hindistan'daki "kayıp" kadın sayısının 62 milyona çıktığını açıkladı. Dünya genelinde erkek ve kadın nüfusu arasındaki oran, 100 kız çocuğa karşılık 103 ila 106 erkek çocuk iken, Hindistan'da erkek çocuk sayısı 132'ye kadar çıkabiliyor. Dünya ortalaması baz alındığında Hindistan'da 62 milyon kadının yok olduğu, yani öldürüldüğü görülüyor. Ayrıca, ülkede son 20 yıl içinde, 10 milyon kız çocuğu da daha doğmadan kürtaj edildi.
 
'Kurimar' ve 'Doodh-peeti' etiketleriyle katliam
 
Hindistan'da kadın cinayetleri, işleniş biçimi ve amacına göre çeşitli adlar alıyor. Aralık 2006'da "50 milyon kayıp kadın" kampanyasını başlatan Rita Banerji, cinayetlerin isimlendirilerek toplumca kabul edilen bir geleneğe dönüştüğünü ve kültür ile suçun birbirine karıştığını söylüyor. Bu algı da kadın cinayetlerinin toplumda olağan karşılanmasına neden oluyor. Hindistan'da erkek çocuğun kız çocuğa tercih edilmesi "kayıp" kadınların sayısının çokluğunun ana nedenlerinden biri. Erkek çocuk, soyun devamı sayılırken; kız çocuk başlık parası vermek zorunda oldukları misafir olarak görülüyor. Bir Hint atasözü "Bir kız çocuğunu yetiştirmek, komşunun bahçesini sulamaya benzer" diyor. Bu bakış açısından dolayı bebek eğer kızsa aldırılabiliyor. Buna kadın örgütleri 'cenin cinayeti' diyor. Hindistan'da hamilelik sırasında cinsiyet belirleme 1994'te yasaklanmasına rağmen pratikte devam ediyor. Yoksul kesimlerde kürtaj pahalı bir yöntem olduğundan, kız bebekler doğduktan sonra öldürülebiliyor. Kız çocukların gömülmesine "Kurimar", süt dolu bir kovada boğulmasına "Doodh-peeti" deniliyor.
 
Feminist felsefedeki Women In Distress Derneği
 
Hindistan'ın en önemli kadın kuruluşlarından biri de merkez bürosu başkent Delhi'de bulunan Tehlikedeki Kadınlar Derneği (Women In Distress Union). Ulusal, bölgesel ve küresel ağlarda görev yapan Women In Distress Derneği Hindistan'ın çeşitli bölgelerinde örgütlenmiş 1500 sivil toplum kuruluşunu bünyesinde barındıran Women Power Connect'in (WPC) de kurucusu. Çalışma felsefesini feminizm ve sosyal demokrat fikirler üzerine inşa eden 1983'te kurulan dernek, ilhamını sosyal aktivizmden alıyor. 1990'lı yıllarda her iki cinsi de kapsayan bir kavram olarak toplumsal cinsiyet kavramının gündeme gelmesi ve yaygınlaşmasıyla derneğin çalışma alanı buna paralel bir şekilde toplumsal cinsiyet ve insan hakları üzerinde odaklandı. Derneğin misyonu kadınların korunması, güçlendirilmesi, temel haklarının sağlanması ve sosyal ve hukuki konuların toplumsal cinsiyet perspektifinden sorgulanması olarak belirlenmiş. Derneğin çalışma alanlarını bütün dünya kadınlarının sorunu olan şiddet, aile içi şiddet, cinsel taciz-tecavüz ve cinsel saldırı, çocuk yaşta evlilik, insan ticareti/kaçakçılığı gibi konular oluşturmakla birlikte Hint kültürüne has namus cinayetleri, doğum öncesi cinsiyet seçimi, kadının çeyiz yükümlülüğü gibi konular da ilave edilmiş.
 
Kadın öz-savunma birliği: Gulabi Örgütü
 
Kadınların taciz ve tecavüze, namus cinayetlerine, şiddete ve cinsiyet ayrımcılığına maruz kalması üzerine pembe giyen kadınlar haksızlıkların karşısında ellerine sopalarını alarak direniyorlar. Kadınlar ataerkil sisteme karşı silahlanıp kendilerini korumak ve bazen de savunma düzeyinden saldırı konumuna geçip tecavüzcü erkekleri cezalandırmak amacıyla Gulabi (Pembe) Örgütü adında birleşiyorlar. Gulabi, eskiden kamuda bir sağlık çalışanı ve "bir çocuk gelin" olan beş çocuk annesi Sampat Pal Devi tarafından 2006 yılında kuruldu. Gulabi'ler eşlerine şiddet uygulayan erkekleri ziyaret ediyor ve bu eylemlerine son vermezlerse onları bambu sopalarıyla dövüyor. Ayrıca çocuk yaşta evliliğe ve başlık parasına karşı da mücadele veren kadınlar, kadınlara yönelik okuma yazma kursları da düzenliyor. Hindistan medyasında olumlu bir şekilde yer alan grubun 2008 itibariyle 20 bin üyesi var ve Paris'te de bir temsilciliğe sahip. Banda'nın pembe giyen kadınları, siyasi partilerden ve sivil toplum örgütlerinden yakın zamana kadar uzak durdular, çünkü kurucuları Sampat Pal Devi'nin sözleriyle, "Onlar ne zaman destek verseler hep bir karşılık bekliyorlar. Buralarda kimse bize yardım etmiyor. Devlet görevlileri ve polis yolsuzluğa batmış durumda ve yoksullara karşılar. Bu yüzden bazen adaleti kendi ellerimizle sağlamak zorunda kalıyoruz. Bazen de yanlış yapanları teşhir ediyoruz" diyor.
 
Her 18 saatte bir tecavüz
 
Cinselliğin tabu olduğu Hindistan, araştırmalara göre kadın olmak için en kötü ülke. Resmi verilere göre, Hindistan'da her 18 saatte bir kadın tecavüze uğruyor. Çoğu tecavüz vakasında fail veya failler yakalanmıyor. 2011'de Yeni Delhi'de 568, Mumbai'de 218 kadına tecavüz edildi. İstatistikler böyle dese de, kadın örgütleri bu sayının çok daha fazla olduğunu, gündemleşen tecavüz vakalarının dışında, çoğu kadının cezalandırılma, öldürülme korkusu ve toplumdan dışlanma endişesi nedeniyle sustuğuna dikkat çekiyor. 2011'de polis kayıtlarına geçen 256,329 suçtan 228,650'sinin kadına yönelik işlenen suçlar olduğu kaydedildi.
 
Çiçek Tanrıçası-Haydutlar Kraliçesi: Phoolan Devi 
 
Gündemi cinsel şiddet olan ülkede yaşamı ve intikam biçimiyle efsane olan Phoolan Devi'nin hikayesi Hindistan kadınlarının yaşamının bir özeti, tanığı, ve isyanı gibi. Phoolan Devi, vahşi ormanlarında çetelerin, haydutların yol kestiği, Chamba Nehri vadisi Madhya Pradesh'te, sosyo-ekonomik olarak en alt kasttan okuma yazması olmayan bir çiftçinin kızı olarak 10 Ağustos 1963' te doğdu. Annesi 'Çiçek Tanrıçası' anlamına gelen Phoolan adını verdi. 11 yaşındayken, 20 yaş büyük amcasının oğluyla zorla evlendirilen Phoolan, yıllarca eşinin tecavüzüne uğradıktan sonra bu zulme dayanamayıp dağa kaçtı. Burada çeteler tarafından kaçırılarak tecavüze uğradı. 18 yaşında silahlı çete lideri olan Phoolan, ilk olarak kendisine yıllarca tecavüz eden eşinin köyünü basarak, eşini ve 10 erkeği öldürdü. Öldürdükten sonra eşinin yanına bıraktığı notta, "Yaslı adamlar artık küçük kızlarla evlenmesin" yazıyordu. Daha sonra doğduğu köye giden Phoolan, yüksek kasttan 22 erkeği öldürerek cinsel organlarını kesti. 'Haydutlar Kraliçesi' lakabı ile ün salan Phoolan, tutuklandı ve 11 yıllık hapis hayatının ardından serbest kaldı. Ele geçtiğinde Robin Hood'a da benzetildi ve medyada kendisinden Haydutlar Kraliçesi olarak bahsetti. O dış dünyanın çizdiği portreden bağımsız yakalandığında hala, "Bu ülkede küçük kızlarla evlenen yaşlı adamlar korksun! Onları bulup öldüreceğim!" diyordu.
 
'Kurban olmayı kabul etmedi' 
 
Teslim olana kadar da hiç fotoğrafı olmamıştı Phoolan'ın. Hindistan'ı sarsan bu haydut, görenleri şaşırtan, minicik bir kadındı. ''Çürüme" olarak hatırladığı cezaevi yıllarında yazar Mala Sen ile tanıştı. Mala Sen'in "Haydut Kraliçe" kitabı daha sonra 1990 yılında filme çekildi ve Phoolan dünya çapında tanınan bir isim oldu. Phoolan ise tecavüze uğrayan bir kurban olarak gösterilmekten her zaman rahatsızdı ve kadınların kurban olarak gösterilmesine, üst kastlara ait erkeklerin; alt kast kadınlarını kendi malları, taciz ve tecavüzü de hakları olarak görmelerine dikkat çekti. Hem bedenen hem ruhen çok acı çekmiş, tacize, tecavüze uğramış ancak ömrü de bunun öfke ve başkaldırısı ile geçmişti. O nedenle  Phoolan "Kurban" olmayı hiç kabullenmedi. 
 
'Benimki gibi hayatlara el olsun...'
 
1994 yılında Phoolan hakkındaki suçlamalar da düştü ve cezaevinde çıktı. Samajwadi Partisi'ne katıldı ve milletvekili seçildi. On bir yılını cezaevinde geçiren Phoolan Devi Hindistan'da alt kastlardan gelip milletvekili olmayı başarmış tek kadındı. Okuma yazması olmamasına karşın, yaşadıklarının tümünü kendi sözcükleriyle dile getiren bir otobiyografisi vardı ve şöyle diyordu:' 'Doğduğumda bir köpekten daha değersizdim, şimdi bir kraliçeyim. Çoktan ölmüş olmalıydım, ama hala canlıyım. Tanıklığım, benimki gibi bir yaşamın bir daha asla yinelenmemesi için yeryüzündeki tüm yoksullara ve ezilmişlere uzanan bir el olsun..." Phoolan Devi, 2001 yılında 38 yaşındayken evinin kapısında, üç maskeli silahlı erkek tarafından öldürüldü. 
 
(fk)