DOSYA HABER Yazdır Kaydet

Kıta kıta direnişin kadın hali DOSYA (3)

Dosya Haber
Şubat 25 / 2015


 
Assata'dan Marissa'ya ABD'de ırkçılığa karşı kadın mücadelesi 
 
Deniz Fırat/JINHA 
 
HABER MERKEZİ - Zengin bir feminist deneyime sahip olan ABD'den kadın mücadelesinde geçmişten bu güne yasalar değişse de ırkçı uygulamalar değişmiyor. ABD'de en dikkat çeken isimlerden biri siyahî özgürlük hareketinin en önemli devrimcilerinden Assata Olugbala Shakur, cezaevi ve işkencenin ardından ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Bu günde cinsel şiddet, polis şiddeti ve yasalar önünde eşitsizliklerin her gün yeni bir örneğinin sergilendiği ülkede, üniversitelerde yaygınlaşan tecavüzlere karşı kadın öğrenciler 'döşekli eylem' gereçleştiriyor. Ülkede kadınların gündeminde ise 27 Ocak'ta saldırıda bulunan ve yıllardır şiddeti uğrayan eşinden kendisini korumak amacıyla havaya ateş açan, bunun için 60 yıllık hapis cezasıyla karşı karşıyı kalan siyahi kadın Marissa Alexander davası bulunuyor. 
 
Dünyanın en yakından tanınan ülkelerinden ABD'de de kadın mücadelesi ise az biliniyor. Eril tarih yazımının dışladığı kadın tarihinin ABD'deki geçmişi yüz yıldan fazlaya dayanıyor. Ülkede kadın hareketinin ilk başladığı yer ise fabrikalar oldu. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün atfedildiği 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde çoğunluğu kadın 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında 129 kadın işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 10.000'i aşkın kişi katıldı. 6 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Internationaler Frauentag" (International Women's Day - Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.
 
Zengin feminist deneyime sahip 
 
Köklü bir tarihi olan ABD'deki kadın mücadelesinde bir diğer ayak ise feminist hareketler oldu. 19. yüzyılın son yıllarına doğru kadın hareketleri 'eşitlik' temasıyla kitlesel başladı. Aynı zamanda feminizminde birinci dalgasının başladığı ABD'de talepler; erkeklerle politik olarak eşit haklara sahip olma isteği, aynı iş için erkeklerle eşit ücret alma isteği ve kadınların da üniversiteye gidip her işte çalışma isteğiydi. Bu akım 19. yüzyılın sonlarına kadar birçok ülkeyi etkiledi. 20. yüzyılın başlarından itibaren ilk dalga feministler genelde beyazdı ve siyahların yada siyah kadınların yaşadıkları onları ilgilendirmiyordu. Ancak 1940'lardan sonra siyah kadınlar, beyaz feministlere karşı renkli feminizmin teorisini üretmeye başladı. Zengin bir feminist tarihe sahip olan ABD'de en dikkat çeken isimlerden biri siyahi özgürlük hareketinin en önemli siyasi tutuklular ve devrimcilerinden Assata Olugbala Shakur. 
 
Kara Panter Partisi'ni katıldı
 
16 Temmuz 1947'te New York şehrinde Jo Anne Byron ismiyle dünyaya geldi. Otobiyografisi "Assata"da mücadelesini anlatan Assata, aralıkta basın açıklamasında kendisini 20. yüzyılda kaçak köle olarak tanımladı. Kaçtığı ABD cezaevi sisteminin köleliğin bir devamı olduğunu anlatan Assata, Küba'da siyasi mülteci olarak yaşıyor. Genç yaşta öğrenci hareketinde çalışan Assata, 20'li yaşlarında siyahi özgürlük grubu Kara Panter Partisi'ne katılarak hızlıca New York'un Harlem mahallesindeki parti şubesinin öncülük edenlerinden biri oldu. Ana görevlerinden biri olarak, partinin ırk eşitsizliğe son vermek için 10 noktayla programından önemli bir parçası olan açlıkla mücadele eden siyahi çocuklara bedava kahvaltı düzenledi. Kaliforniya gibi ABD'nin başka yerlerine seyahat ettiğinde, Asya ve Güney Amerika kökenlilerin de benzer mücadelelerini yürüttüklerini anladığını anlatan Assata, aynı zamanda militarizme ve Vietnam savaşa karşı mücadele etti. Assata da aynı dönemde Siyahi Kurtuluş Ordusu'nda yer aldı.
 
Bir arkadaşı öldürüldü o tutuklandı 
 
FBI, 70'li yıllarda sivil hakları hareketi ve siyahi özgürlük hareketi "ABD iç güvenliğine en büyük tehdit olarak" tanımlayarak siyahi siyasi gruplara karşı COINTELPRO operasyonları başlattı. COINTELPRO suikasttan kara ajana kadar harekete karşı birçok yöntem gerçekleştirdi. Assata da önemli bir hedef oldu. Gözetlemeyle beraber COINTELPRO kara propagandasına maruz kalan Assata, neredeyse her hafta cinsiyetçi ve ırkçı söyleme dayanan gazetelerde yeni suçlamayla karşılaşıyordu. Mayıs 1973'te New York'a yakın olan New Jersey eyaletinde polis, Assata ile iki arkadaşın olduğu arabayı kenara çekerek ateş açtı. Olayda Assata'nın arkadaşı Zayd Malik Shakur öldürülürken bir polis de kendi silahıyla vurularak yaşamını yitirdi. Sundiata Acoli'yle Assata polisten kaçabildi ancak bir kaç gün sonra esir düştü. Assata, ateş açıldığında elleri havada olmasına rağmen hızlı bir yargılamayla suçlu bulundu. Aynı zamanda devlet başka suçları da Assata'nın üstüne yıkmaya çalıştı. 
 
İşkence ve cezaevi 
 
Assata, işkence dahil BM İnsan Hakları Komisyonu'na göre kabul edilemez şartlara maruz kaldı. Erkek cezaevine yerleştirilen Assata, hamile olduğu halde sağlıksız koşullara tabi tutuldu ve bir çocuk dünyaya getirdi. 6 yıl cezaevinde kalan Assata, 1979 yılında Siyahi Kurtuluş Ordusu'nun yardımıyla kaçmayı başardı. FBI'nin Assata için dayanışma halinde olanlara yönelik insan avı beş yıl sürdü. Bu dönemde Assata'yla dayanışma hareketi, mitingler yapıldı. Esnaflar dahi penceresine "Assata Burada İsteniyor" pankartı astı. Yeraltında yaşamak zorunda kalan Assata 1984 yılında siyasi ilticayı veren Küba'ya yerleşti. Nüfusun büyük bir kısmı Afrika kökenli olan Küba'yı kölelik döneminde kaçan kölelerin oluşturduğu özgür kolektif toplumlarıyla karşılaşan Assata,yüksek lisansı okudu ve iki kitap yazdı. 2013'te ABD'nin "terörist" olarak ilan ettiği Assata, FBI "en çok arananlar" listesine konulan ilk kadın oldu. Yakalanması için de 1 milyon dolar verileceği bildirildi. ABD ile Küba arasında diplomatik krize neden olan Assata'nın başına ödül konuldu. Siyahi Avukatlar Milli Kongresi'nde, "O 1 milyon dolar, aklımıza kölelik döneminde kaçak köleleri geri almak için verilen ödülleri getiriyor" diyerek ABD'yi kınadı. 
 
ABD'li kadınların gündeminde bu gün ne var?
 
Amerika'da ırkçılık, cinsel şiddet ve polis şiddeti geçmişte olduğu gibi bu günde kadınların maruz kaldığı en büyük sorun. Polis şiddetinin yanı sıra Amerika'da beyaz olmayan trans kadın katliamı gündemde. Sadece 2015 verilerine göre ülkede haftada en az bir kadın trans öldürülüyor ve cinayetlerin arkasında beyaz ırkçı gruplar bulunuyor. Geçtiğimiz günlerde ABD'nin birçok kentinde mağdurlar için mum ışığı yapıldı. 
 
Döşek taşıyan kadınlar
 
Son yılda özellikle ABD üniversitelerinde yoğun yaşanan tecavüz ve cinsel saldırılarına karşı da mücadele yürütülüyor. New York'ta tecüvüze uğrayan Columbia Üniversitesi öğrencisi Emma Sulkowicz Eylül ayından beri her gittiği yerde tecavüze uğradığı döşeği sırtında taşıyor. Emma ve iki kadını tecavüz eden bir erkek öğrencisinin üniversite yetkililer tarafından herhangi bir cezası çekmeden kampüste dolaşmasına dikkat çekmek amacıyla yapılan eylem, birçok üniversitelere yayıldı. ABD'de üniversitelerin tecavüz ve cinsel saldırı için neredeyse serbest bölgeler olduğuna dikkat çeken döşek taşıyan kadın öğrencileri, birçok üniversite yönetimine karşı dava açmaya başladı. ABD eyaletlerinde de kadını kollayan yasalar var. Bir çok davada tecavüz davaları 'kadın aktif bir şekilde hayır demedi' gerekçesiyle düştü. Kadınların mücadelesi sonucu Kaliforniya'da yasalar kadın lehine değiştirildi. Kimi kadınlara göre bu gelişme, tecavüz uygulamak için alkol ve uyuşturucunun yaygın kullanıldığı üniversitelerdeki cinsel saldırıyı azalacak.
 
Yasalar beyazları koruyor 
 
Kimilerine göre de, bu ve benzere yasalar adalet için devlete dayanarak "hapislik feminizmi"ne düşüyor. Jacobin web sitesinde "Hapislik Feminizmi" başlıklı makalede, Victoria Law "cinsel ve kadına karşı şiddetin çözümü devlette değil, toplumsal kadın dayanışmasında" olduğunu söylüyor. ABD'de cezaevi sistemi ve polis şiddetin yoğun hedef aldığı beyaz olmayan kadınlar için mahkeme ve polis hep düşmanca güçler olduğunu söyleyen Victoria, yasal değişiklikleri sadece ekonomik durumu iyi olan, ırkçı ayrımcılığına maruz kalmayan kadınların işine yarıyor.
 
Marissa kendini savunmak için havaya ateş açmıştı
 
Son olarak 27 Ocak'ta saldırıda bulunan ve yıllardır şiddeti uğrayan eşinden kendisini korumak amacıyla havaya ateş açan, bunun için 60 yıllık hapis cezasıyla karşı karşıyı kalan siyahi kadın Marissa Alexander 3 yıl hapiste yattıktan sonra tahliye edildi. Cezası bitmeyen Marissa, iki yıl evde göz hapsine maruz kalacak. Marissa'nın davası ABD'de yasanın kadınlar ve özellikle siyahi kadınlar için eşitsiz yürütülmesinin sembolü oldu. Son 3 yılda "Marissa'ya Özgürlük" sloganıyla yürütülen bir çok eylem gerçekleştirildi. Öte yandan Florida eyaletinde 2012'de eve dönen siyahi genç Trayvon Martin takip ederek silahla öldüren George Zimmerman isimli beyaz erkek polis ise "öz savunma" gerekçesiyle serbest bırakılmıştı. Marissa'nın davasında öz savunma gerekçesi kabul edilmedi. George silahsız kendisini rahatsız etmeyen bir genci öldürdü, Marissa ise yıllardır fiziksel şiddeti uygulayan ve saldırıda bulunduğu günde ölüm tehdidi veren eşine hiç zarar vermedi. Dikkat çekici konu ise Marissa'nın davasını açan savcı ile George Zimmerman'ın beraat ettiren savcının aynı olması.
 
(fk/mg)