8 Mart'a doğru kıta kıta direnişin kadın hali - DOSYA (1)
Dosya Haber
Dolores ve Lucia'nın ülkesinde kadınlar hala 'no passaran' diyor
Deniz Fırat / JINHA
HABER MERKEZİ - Avrupa'nın en yoğun 'ev kadın' nüfusuna sahip ülkesi İspanya'dakadınların temel gündemi muhafazakâr hükümetin dayattığı 'kürtaj yasağı', neoliberal politikaların sonucu yoksulluk ve ve aile içi şiddet. Yasal zeminde bir çok hakka sahip İspanyol kadınlar, faşizme karşı Lucia Sanchez Saornil ve Dolores Ibarruri gibi öncü kadınların yürüttüğü eşitlik ve özgürlük mücadelesini sürdürüyor. İspanyol kadınların ağzından faşizme karşı tüm ezilenlerin sloganı olan 'no passaran' (geçit yok) bugün cinsiyetçi eril politikalara karşı kullanılıyor.
İspanya'da kadın mücadelesinin yüzyıllara dayanan bir geçmişi bulunuyor. Ortaçağ'da 'cadı avı'ndan kadınların katledildiği İspanya'da 19 yüzyılla birlikte kadın mücadelesi aktifleşmeye başladı. Ülkede kadınları en önemli başkaldırı konularının başında kadınların iş hayatına katılabilmesi, erkeklerle eşit ücret alabilme ve toplumsal hayata katılım geliyor. Tüm Avrupa'ya göre daha geç başlayan İspanya'daki kadın mücadelesinde dönüm noktası ise 1930'lar oldu. Bu yıllarda faşizme karşı mücadelede kadınlar öncü rol aldı. Anarşist, sosyalist ve cumhuriyetçi kadınlar, diktatörlüğe karşı verilen mücadelede, silahlı mücadele içinde geniş şekilde yer aldı. Erkeklerin 'geri cephede katılın' söylemine karşı ön saflarda yer alan kadınların mücadelesi dünya kadınları için önemli bir miras oldu.
Özgür Kadın ve Lucia Sanchez Saornil
İşte bunlardan biride Lucia Sanchez Saornil 1895 yılında 13 Aralık'ta Madrid'e dünyaya geldi. Ülkede kadınların iş hayatlarında erkeklerle eşit ücret alabilme hakkı için mücadele ediyordu. Kadınların görevinin sadece çocuk doğurmak, ev işleriyle uğraşmak, erkeklerin ihtiyaçlarını karşılamak olmadığını anlatmak ve var olan bu erkek egemen anlayışı cinsiyetçi, heteroseksist anlayışı değiştirmek için mücadele ediyordu. Lucia aynı zamanda İspanya'da anarşist kadın hareketini de örgütleyecek olan bir kadındı. 1931 yılında anarşist bir sendika olan CNT-FAI'nin örgütlediği greve destek vermesi ve 1933 yılında bu sendikanın Madrid bürosunda yazı işleriyle uğraşmaya başlaması burada mücadelenin gün be gün nasıl ilerlediğini anlatan yazılar hazırlaması Lucia'nın verdiği vermek istediği özgürlük mücadelesinde oldukça ilerlediğinin göstergelerindendi.
Özgür Kadın öncülük misyonu
1936 yılında ise kadın özgürlüğü hareketi ve heteroseksist düzene karşı vereceği mücadelenin temelini oluşturacak olan Muceres Libres (Özgür Kadın)'ı Mercedes Comaposada ve Amparo Pochy Gascon ile birlikte kurdu. Mujeres Libres'in kurulmasıyla kadınların özgürlük çığlığı duyulmaya başlamış, gün geçtikçe bu çığlığa katılan, bu çığlığa ses veren kadın sayısı hızla artmıştı. Öyle ki kadınların sesi haline gelen Mujeres Libres'in ulaştığı kadın sayısı yirmi binlere varmıştı. Mujeres Libres'in ardından ise "Toprak ve Özgürlük", "Beyaz Dergi" ve "İşçilerin Dayanışması" gibi çeşitli dergilerde yazmaya devam eden Lucia, yazdığı yazılarla feminist bir bakış açısıyla kadının varlığını yok sayan, dışlayan bazı anarşist ve sol gruplara karşı da var olan birçok tabuyu yerle bir eden yazılar yazarak değişimin öncülerinden oldu. Lucia yakalandığı kanser hastalığından dolayı 1970 yılında sürgünde yaşamını yitirdi.
Dolores Ibarruri: İhtiras Çiçeği
Avrupa'nın en faşist dönemlerinden biri olan İspanya savaşı sonunda Hitler ve Mussolini desteğiyle Franco'nun başa getirilmesiyle kaybedilen savaştan bir kadın lider Basklı bir maden işçisi baba ve İspanyol bir annenin kızı olarak doğan Dolores Ibarruri savaşta cumhuriyetçilerin lideriydi. Bugün hâlâ kullanılan "No Passaran" sloganın yaratıcısı olan Dolores İsyanya'nın çok kimlikli yapısı içinde dünyaya geldi. 1910'da öğrenimini yarıda bırakıp terzilik ve zenginlerin evlerinde hizmetçilik, aşçılık yaptı. Bu yıllarda Marksizmle tanışarak sosyalistlerle birlikte çalışmaya başladı. Daha sonra Sosyalist Parti'de III. Enternasyonal'e katılma konusunda tereddütler ve tartışmalar belirince Genel İşçi Sendikası'nın önemli isimleri ayrılarak İspanyol Komünist Partisi'ni kurdu.
Uzun yıllar sürgünde yaşadı
Dolares, içinde bulunduğu Somorrosto Sosyalist Grubu da partiye katıldı. Bu süreçte Dolores, "El Minero Vizcaino" isimli komünist gazetede "La Pasionaria" (İhtiras Çiçeği) ismiyle yazılar yazıyordu. Dolores 1920'de partiye üye oldu ve Bask delegesi seçildi. Daha sonra partinin yayın organı "Mundo Obrero" (İşçi Dünyası)'nın editörlüğünü yapan Dolores, kadın örgütlenmesinin de sorumluluğunu üstlendi. 1930'da parti Merkez Komitesi'ne giren Dolores, iki yıl hapiste kaldı. Çıktığında, 1934'te "Savaş ve Faşizm Karşıtı Kadınlar Ulusal Komitesi"ni kurdu. Bir yıl sonra da İKP'nin Yürütme Kurulu'na seçildi. Dolores, daha sonra Komünist Enternasyonal'e katılan İspanyol delegeleri arasında da yer aldı.1935'te ise Komünist Enternasyonal'in 7. kongresinde Yürütme Komitesi'ne seçildi. Ocak 1936'da Komünist Enternasyanal'in "Birleşik Cephe" politikarına uygun olarak Sosyalist Parti'yle birlikte kurulan Halk Cephesi'nin adayı olarak Asturias bölgesinden parlamentoya girdi.
No Passaran: Geçit Yok
Temmuz 1936'da Franko şefliğindeki faşistler ayaklanıp Madrit'e doğru yürümeye başladığında tereddütsüz olarak kavgadaki yerini aldı. İspanyol halkı üç yıl sürecek faşizme karşı mücadelenin eşiğindedir Dolores, İç savaşın başladığı ilk günün gecesinde radyodan yaptığı konuşmada Direnişin ön saflarında yer alan İspanyol Komünist Partisi Lideri Dolores İbaruri'nin radyodan, meydanlardaki hoparlörlerden duyulan sesi, kitlesel mitinglerde yaptığı konuşmalar, direnişin sürmesinin en önemli nedenlerinden biri oldu. "Ayakta ölmek, dizlerinizin üzerinde yaşamaktan daha iyidir. Korkak karısı olmaktansa, yiğit dulu olmak yeğdir" sözleri ile hafızalara kazınan Dolores'in en meşhur konuşmalarından birinde o, kadınları, başka silah bulamazlar ise mutfak bıçağı veya benzer silahlar ile savaşmaya çağırmış, hatta kaynar suların bile Madrid'e saldırıları püskürtmek için kullanılabileceği konusunda teşvik etmişti. Dolores "No Passaran (Geçit Yok)" diyecek ve bu slogan daha sonra bütün anti-faşist direnişin saflarında yankılanacaktı.
100 bin kadını örgütledi
Daha sonra Dolores Ibarruri "Beşinci Alay"ı oluşturacak komünist milislerin örgütlenmesinde ajitatör görevi üstlendi. Kadınlardan oluşan "Yardım Komitesi" için 100 bin kadını örgütledi. Bu arada çeşitli Avrupa ülkelerinde Franko'yu desteklememeleri için görüşmeler yaptı. Dolores İbaruri'nin lideri olduğu Savaşa ve Faşizme karşı Uluslararası Kadın Komitesi, komünist kadınların gazetesi olan Mujeres De Madrid (Madrid'in Kadınları) ve Companera'yı (Yoldaş) yayınlandı. Direnişi canlı tutmak için 100 binden fazla kadın anti-faşist komitelerde yer aldı. Barikatların yapımından, siperlerin kazılmasında, ortak aşevleri ve çamaşırhanelerin örgütlenmesinde, ilkyardım istasyonlarının kurulmasında hep kadınlar çalıştı. İç savaş Frankocuların üstünlüğüyle sonuçlandığında ise birçok başka devrimci gibi Dolores te Paris'e sürgüne gitti. Daha sonra Sovyetler Birliği'ne giden Dolores, 1977'ye dek orada kaldı. Bir süre yürüttüğü parti genel sekreterliğini daha sonra yaşlılık nedeniyle bırakan Dolores onursal genel başkan olarak görevlerini sürdürdü. 1977'de yeniden İspanya'ya dönen Dolores, Madrid bölgesinden milletvekili seçilerek parlamentoya girdi ve daha sonra sağlık nedenleriyle ayrıldı. 12 Kasım 1989'da yakalandığı zatürree hastalığı nedeniyle yaşamını yitirdi. Öldüğünde o bütün ezilenlerin sloganı haline elen hep "No Passaran" sloganıyla anılacaktı.
İspanya'da bu gün durum ne?
Uzun yıllar diktatörlük altında kadınlar dini referanslarla toplumsal hayatta geri bırakılmaya çalışıldı. "İyi Hristiyan, iyi eş, iyi anne" rollerine karşı feminist mücadele İspanya'da 1970'lerden itibaren yeniden ivme kazandı. Avrupa'nın 'en çok ev kadını nüfusuna sahip ülkesi' olarak bilinen İspanya'da "Kürtaj hakkı", "Kadına yönelik şiddetin önlenmesi", "Eşit işe eşi ücret", "Politikada eşi temsiliyet" gibi gündemlerle hareket eden feministlerin yoğun mücadelesi sonucu iktidara gelen Sosyalist Parti (PSOE) döneminde parlementoda kadın bakan sayısı erkek bakan sayısını geçti.
İspanya'da kadınların gündemi 'kürtaj yasağı'
Franco diktatörlüğünden beri kadın haklarına yönelik en ciddi saldırı ise 20 Aralık'ta İspanya Halk Partisi hükümetinin çıkardığı "Doğmamış Olanların Hayatını ve Hamile Kadınların Haklarını Korumaya İlişkin Yasa" oldu. Kadınlara kürtaj yasağı getiren düzenlemeye göre; kadınlar ancak 12 haftaya kadar tecavüz; 22 haftaya kadar fetusta kusurlu oluşum süre limitine tabi olmaksızın, kadınların fiziki ve ruhsal sağlıklarının risk altında olması durumuna kürtaj yaptırabiliyor. Tasarıya ilişkin feminist hareketten sağlık uzmanlarına ve birçok sol harekete kadar genişleyen yaygın ve çeşitli itirazlar yükseldi. Feminist hareketin mücadelesi sonucu yasa şimdilik uygulanmazken, kadınlar dini referanslar esas alınarak hazırlanan yasanın tamamen gündemden çıkması için mücadele ediyor.
İspanya'da 246 kadın aile içi şiddet nedeniyle öldü
Yapılan araştırmalara göre; aile içi şiddet 1999-2003 arasında İspanya'da 246 kadının hayatına mal oldu. 2002 yılında PSOE'nin yürürlüğe koyduğu 'Cinsiyete Yönelik Şiddete Karşı Kapsamlı Koruma Önlemleri Yasası' yasanın öngördüğü önlemler arasında, kadına yönelik şiddete ilişkin olarak Telefon Dayanışma Servisi, özel bir Devlet Gözlemevi, konuya ilişkin sosyal yardımlar için özel bir bütçe, şiddet mağdurlarının korunması için Merkez Kayıt Dairesi ve özel Adli Savcılık birimlerin kurulması ve iş bulmakta güçlük çeken mağdurlara ekonomik yardımda bulunulması yer alıyor. Ayrıca şiddet işleyenlere hapis cezası getiriliyor. 2007 Nisanı'nda yürürlüğe giren 'Kadın ve Erkek Eşitliği İçin Yasa ile ise eşit işe eşit ücret hakkı gibi Anayasada tanınan ama uygulamada gerçekleşmeyen hakları güçlendirildi. Yasayla, çocuk sahibi olmak isteyen kadınların iş yaşamlarının güvence altına alınması, babalık durumunda 15 gün izin hakkı, bebeklerini emziren kadınların izin haklarının genişletilmesi, çocuk veya engelli bakımı için iş saatlerinin azaltılması gibi haklar düzenlendi. 2005'te çıkan Eşcinsel Evliliği yasasıyla aynı cinsiyetten kişiler arasında evlilik yasal olarak kabul edildi.
Kilise kadın lehine her yasaya muhalif
2005'te çıkarılan Boşanma Yasalarında Düzenleme Kilisenin tepkisini çekti. "Ekspres boşanma yasası"yla boşanma kolaylaştırıldı. Bu yasaların yanında, Temmuz 2007'den itibaren dünyaya getirdikleri veya evlat edindikleri her bebek için ailelere iki bin 500 avroluk para yardımında bulunulması, engelli bireylerinin bakımında yardıma muhtaç 500 binden fazla aileye ekonomik yardım yapılması, Çocuk ve Gençlik Ulusal Stratejisi (2006-2009) planı çerçevesinde çocuk bakımına yönelik kamu merkezlerinin iyileştirilmesi projeleri yürürlüğe girdi.
'Kadın hareketi kapitalist düzende eritiliyor'
Feminist hareket düzenlemelerinin kadının toplumsal konumunda kökten bir değişiklik yapmak yerine feminist başkaldırıyı kurulu kapitalist düzen içerisinde eritmeye çalışıyor olması yönünde. Avrupa Birliği'nde (AB) en fazla "ev kadını" nüfusuna sahip ülke olan İspanya'da hükümetin, kadının ev içi emeğini hiç hesaba katmadığı eleştirilip ve tüm bu düzenlemelerle kadının "bakıcı" rolünü sağlamlaştırdığı iddia ediliyor. Feministlere göre hükümetler eğer kadının toplumdaki durumunu düzeltmek istiyorsa, çocuğuna, yaşlısına, engelli aile bireyine bakması için kadınlara ekonomik yardımda bulunmak yerine gittikçe daraltılan kamu hizmetlerini yaygınlaştırması, parasız sağlık ve eğitim hakkı tanıması, kamu çocuk ve engelli bakım merkezleri açması gerekiyor. Kadına yönelik şiddetin tarihsel ve toplumsal nedenleri üzerine dikkat çeken feminist gruplar, aile içi şiddete karşı getirilen geçici önlemleri erkek egemen, cezalandırıcı düşünce yapısının bir ürünü olarak değerlendiriyorlar. Şiddetin toplumda yayılmasının önüne geçmek yerine onu teşvik eden bir düzende, karısını dövenin hapse girdiği bir ceza sisteminin kadının toplumsal konumunu değiştirmekten çok uzak olduğuna dikkat çekiyor.
(fk)