Ayrımcı ve ırkçı saldırılar en çok çocukları etkiliyor

09:10

Duygu Erol / JINHA

ANKARA - Son dönemde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Suriyeli mültecilere vatandaşlık vereceği yönündeki açıklamalarından sonra Türkiye’de ırkçılık ve ayrımcılık hızla tırmandı. Irkçı saldırılara en fazla maruz bırakılan ise kadınlar ve çocuklar oluyor. Gündem Çocuk Derneği’nden Ezgi Koman da, bu ırkçı davranışlarda bulunan kişiler hakkında cezalandırılması gerektiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 2 Temmuz’da Kilis’te Suriyeli mültecilere vatandaşlık hakkının verileceği yönündeki açıklamalarından sonra gerek sosyal medyada gerek sokaklarda Suriyeli mültecilere yönelik ırkçı ve ayrımcı saldırılar hızla artmaya başladı. Devletlerin bu savaş politikalarının ve devlet yetkililerinin söylemlerini artırdığı ırkçı ve ayrımcı saldırılardan ise en büyük payı çocuklar ve kadınlar alıyor.

Kadınlar çoğunlukla tanıdıkları erkekler tarafından katledilirken, çocuk yaşta evlendirilenler de eğitimlerini yarıda bırakmak zorunda kalıyor ve çalışmak zorunda kaldığı sokaklarda saldırılara maruz bırakılıyor. Daha önce Ankara, Bingöl gibi pek çok yerde de bu saldırılara tanık olunmuştu.

Konuya ilişkin JINHA’ya değerlendirmede bulunan Gündem Çocuk Derneği’nden Ezgi Koman ise, “Devlet bu kişilere hak temelli, yani hakları ve özgürlükleri olan bireyler olarak yaklaşmadıkça; bu temelde bir sağlık, eğitim, istihdam politikası geliştirmedikçe; bu kişilerin ucuz iş gücü olarak sömürülmesinin önüne geçilmedikçe; bir arada yaşamanın mümkün olduğu ve kaynakların paylaşılarak da kullanılabileceği fikrini topluma benimsetmedikçe bu tür ırkçı yaklaşımlar güçleniyor ve rahatlıkla yaşama geçiyor” dedi.

Savaş politikalarının bedelini çocuklar, kadınlar ödüyor

Suriyeli mülteciler karşılaştıkları ırkçı saldırılar, ucuz iş gücü gibi uygulamalarla Suriye hükümetinin savaş politikalarının bedenlini ağır bir şekilde ödüyor. Ama kuşkusuz bu savaş politikalarının bedelini en ağır ödeyenler kadınlar ve çocuklar oluyor. Suriye’den gelen kadınlar ikinci, üçüncü eş olarak evlendirilirken, taciz ve tecavüze maruz bırakılıyor. Yine savaştan kaçan ve mülteci olarak yerleştikleri yerlerde yoksullukla mücadele eden kadınlar da tanıdıkları ve tanımadıkları erkekler tarafından katlediliyorlar.

Ancak bu savaş krizi karşısında en ağır bedeli ödeyenler çocuklar oluyor. Mülteci olarak geldikleri, sığındıkları yerlerde eğitimleri, sağlıkları hatta can güvenlikleri bile en yüksek riske sahip olan çocuklar oluyor. Yoksullukla mücadele eden Suriyeli aileler çocuklarını yol kenarında araba camları silmeye, dilenmeye ya da mendil satmaya yönlendirmek durumunda kalıyor. Aile geçimine katkıda bulunmak zorunda bırakılan çocuklar eğitimlerini yarıda bırakarak yüzlerini sokağa dönüyor ve sokaklarda sıkça istismar, taciz, şiddet ve ırkçı saldırılara maruz kalıyor.

‘451 bin çocuk okula gitmiyor’

2015 yılı Kasım ayı itibariyle Türkiye’de 2,2 milyondan fazla Suriyeli Mülteci barınıyor. Bu sayının 1 milyondan fazlasını çocuklar oluşturuyor. Mülteci çoğunluğunu oluşturan bu çocukların, zamanla asimilasyona uğrayarak Türkiye nüfusu içinde yok olacağı olası ihtimaller arasında sıralanıyor. UNICEF’in 2015 yılındaki araştırmasına göre ise, Türkiye’de ikamet eden tahmini Suriyeli mülteci ve çocuk mülteci sayısı ise şöyle:

* Kamplarda kalan Suriyeli sayısı: 2 milyon 181 bin 293 kişi

* Kamp dışında yaşayan Suriyeli çocuk sayısı: 1 milyon 923 bin 240 çocuk

* Suriyeli çocuk sayısı: 1 milyon 182 bin 261 çocuk (toplam Suriyeli nüfusun %54’ü)

* Okul çağındaki Suriyeli çocuk sayısı: 746 bin

* Okula gitmeyen Suriyeli çocuk sayısı: 451 bin

Korunmasız şekilde gün boyu sokaklarda olan çocuklar, daha önceden de pek çok kez ırkçı saldırılara maruz bırakılmıştı. Ankara’da MADO Pastanesi’nde çalışan bir kişi mendil satan Suriyeli bir çocuğu darp etmişti. Yine aynı şekilde Bingöl’de yemek yemek için iftar çadırı sırasına giren Suriyeli çocuklar, belediye başkanı şoförü ve zabıta tarafından darp edilerek sıradan çıkarılmıştı.

‘Ayrımcılığın ve ırkçılığın nedeni devletin tutumu’

Çok ağır savaş koşullarından kaçarak yaşamaya çalışan bu çocukların uğradıkları saldırıların kabul edilemeyeceğini belirten Ezgi, yaşananların ayrımcılık, ırkçılık ve hak ihlali olduğunu ifade etti.

Türkiye’de mültecilere yönelik bu tür ihlallerin ise devletin yanlış politikalarından kaynaklı olduğuna dikkat çeken Ezgi, “Türkiye'de de toplumun mültecilere yönelik bu tur ayırımcı ve ırkçı tutumları - her ne kadar Suriyelilere vatandaşlık verilmesinden söz edilse de- devletin tutumuyla çok ilgili. Devlet bu kişilere hak temelli, yani hakları ve özgürlükleri olan bireyler olarak yaklaşmadıkça; bu temelde bir sağlık, eğitim, istihdam politikası geliştirmedikçe; bu kişilerin ucuz iş gücü olarak sömürülmesinin önüne geçilmedikçe; bir arada yaşamanın mümkün olduğu ve kaynakların paylaşılarak da kullanılabileceği fikrini topluma benimsetmedikçe bu tur ırkçı yaklaşımlar güçleniyor ve rahatlıkla yaşama geçiyor” diye konuştu.

‘Cezalandırma uygulanmalı’

Devletin bu yanlış tutumlarından ise en çok çocukların payını aldığını belirten Ezgi, “Bu tür durumlar madem önlenmedi, hiç olmazsa cezasız kalmaması için yapılması gerekenler var” diyerek ırkçı davranışlarda bulunan kişiler hakkında cezalandırma, bu tür muameleye maruz kalan çocukların ve yakınlarının yeniden güçlenmesi için destek mekanizmalarının işletilmesi ve bir daha benzer durumların yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınması gerektiğine dikkat çekti.

(sy)